Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29917356
Bugün Ziyaretçi :  8557
Aktif Ziyaretçiler :  8557

ÇİSENTİLİ BİR GÜNDÜ
 
    Sabah yürüyüşlerimin hep aynı görüntülerindeki monotonluğundan kurtulmak için ve aynı zamanda yeni taşındığımız bu muhiti etraflıca tanıyabilmek amacıyla, her seferinde değişik yollardan gitmeyi tercih ediyordum…  
   
    Yeni taşındığımız bu muhitteki evlerin ve apartmanların hemen hepsinin bahçesi vardı ve uzayan bu sonbahar mevsiminin ılıman geçen havasından dolayı tüm bahçeler yemyeşildi. Mevsimine göre açan çiçekler rengarenk görünümüyle sanki güz mevsimini değil de, baharı müjdeliyordu. Toz gibi çiseleyen yağmura rağmen, havanın bu kadar güzel ve ılıman oluşu inanılır gibi değildi. Sokağa çıktığım ilk andan itibaren, içim çocukça bir sevinçle dolmuştu.  “İyi ki çıkmışım yürüyüşe” diye düşündüm. Etrafı daha iyi tanıyabilmek için adımlarımı şık bahçeleri olan evlerin, apartmanların bulunduğu sessiz, sakin ara sokaklara yönelttim. Aheste tempomu aksatmamaya çalışarak etrafa bakınmaya devam ediyordum. Epeyi bir yürüdükten sonra yoruldum. Sürekli deniz tarafına, aşağıya doğru yürüdüğüm için, ana caddeye çabuk çıktım ve her zaman gittiğim Kahveye girip bir sandalyeye oturdum. Garsonun getirdiği kahvemi içerken, yan tarafımdaki duvara asılı rafa uzanıp, müşteriler için bırakılan günlük bir gazeteyi okumaya başladım..
    Ben dinlenmiştim ama dışarıdaki hava da bayağı kapanmıştı. Kara bulutlar her an bir sağanağın başlayacağını gösteriyordu. Eve gitmek için bu sefer de yine değişik bir yoldan gitmeye karar verdim; böylece eve dönüşümün daha kestirme olacağını düşündüm. Yağmur hala çisenti halinde yağmaya devam ediyordu. İlk defa girdiğim sokak oldukça sessiz ve sakindi; henüz burada ki eski binalar yeni apartmanlara dönüşmemişlerdi.
   Eski evlerin, yüzeye vuran kasvetini hiçbir onarım, dış boya vs. kapatamazdı. Bu, yaşlı bir fahişenin, ne kadar makyaj yaparsa yapsın üstünden atamadığı o çok demodelik, çok yıpranmışlık gibiydi. Eski binalar zaman içinde kat kat sürülen boyanın altından kendisini acımasızca belli ederdi. Balkonlardaki derme çatmalık da, boş vermişlik de eşlik ederdi bu sakil görünümlerine. En acımasız olanı da, kullanılmayan eşyaların konulduğu ve yıllarca bir daha hiç el atılmayan hurdaların yığıldığı balkonlardı. Yıllardır yer tutmaktan başka hiç bir işe yaramayan toz içindeki balkonları olan insanların ne kendilerine ne de çevrelerine saygıları olduğunu sanmıyorum. En büyük haksızlığı da kendilerine yapıyorlardı aslında; çünkü kendi evlerinde, kendilerine yer kısıtlıyorlardı.
    Oysa ki balkonlar evimizin dışına taşan, bizi dışarıya yakın tutan, etrafa daha yakın olmamızı, hava alıp bakınmamızı, sokağa çıkamadığımız anlarda sıkıntımızı geçiren ev ilavelerimiz değil midir? Keza çoğu bahçeler de öyle. Elimize geçen hurdaları, bahçenin bir köşesine yığmaz mıyız sanki?  İşte bu girdiğim sokakta da aynı görüntüler sıkça göründü gözüme. Hadi diyelim binalar çok eskimiş, yine de yılların birikimi olan bu hurdalıkları saklamanın manası var mıdır sanki? Tutumlulukla hiç ama hiç ilgisi yok bence; olsa olsa müthiş bir çevre boş vermişliği sadece. O balkonlarda üç- beş saksı çiçeği de mi çok görür insan kendisine. Neyse efendim, bu benim kendi kendime yaptığım görsel dedikodularım..
 
    Ben böyle hem yürüyüp hem etrafıma bakınırken, bir binanın önünden geçiyordum. Binaya ait bahçenin duvarından  aşıp sokağa taşmış beyaz Kasımpatıya dokundum sever gibi. Bu beyaz çiçekler de çisentiden nasibini almışlardı benim gibi. Ilık ve hiç üşütmeyen bir havada yağmurun ıslaklığını saçlarımda, yüzümde ellerimde hissetmek ne güzeldi. Önünde durduğum bu beş katlı eski apartmanın kapısının girişindeki bir minderin üzerine oturmuş dört –beş yaşlarında bir kız çocuğunu fark ettim, plastik bebeğiyle oynamaktayken, o da beni gördü. Ben eğilip çiçeği koklarken bana seslendi.
-- Kokmuyor onlar!
Çocuğun sempatik hali beni çekmişti; zaten ardına kadar açık olan bahçe kapısından içeri girdim, ben de kapı saçağının altına girdim ve çocuğa eğilip,
- Niye kokmuyormuş çiçekler peki? Diye sordum.
Çocuk yanına gidişimden memnundu, onun canının sıkıldığını anlamıştım; doğrusu sokak da, hava da oldukça ıssız ve kasvetliydi burada. Etrafta hiç kimse görünmüyordu.
-- Orda çok bekledi, ondan gitti kokusu bekliye bekliye.
-- Hımmm…Bebeğinin ismi var mı?
-- Var! Benim de ismim var!
-- Ee, neymiş isimleriniz bakalım?
-- Benim Eda, bunun ki de Hülya.
-- Hülya mı? İkinizin de ismi çok güzelmiş.
    Kız bütün sempatikliğiyle bebeğini uzatıp bana gösterdi.
-- Burada yalnız mısın Eda?
-- Hee.. Babam serviste.
-- Annen nerde peki?
-- İşte..O akşama gelir, karanlık olunca.
-- Sıkılıyor musun burada? Baban hemen gelir mi şimdi?
-- Yok gelmez.. Bakkal amcayla konuşuyorlardır… Bir şey mi aldırcan sen de teyze?
 
    Çocuğu içimde sıkıntı edip ayrıldım oradan ve küçük kızın gösterdiği taraftaki sokağın sonuna kadar epeyi yürüdüm. Oradaki tek bakkal karşıma çıkınca içeriye girdim. İçerideki iki genç adamdan biri, yani bakkalın sahibi tezgahın arkasındaydı, karşısında ayakta dirseğini tezgaha dayamış  olan diğer gençle sohbete durmuşlardı. Ben içeriye girince ikisi de hafifçe doğruldular. Kapıya yakın durana yaklaştım.
-- Eda’nın babası sen misin? Diye sordum.
Yirmi beş yaşlarında görünen genç adam toparlandı ve merakla bana baktı.
-- Benim… Buyurun, bir şey mi oldu?
-- Ben demin kapıda oynayan senin küçük kızınla sohbetteydim.
-- Öyle mi? diye sordu genç kuşku ve merakla yüzüme bakarken.
-- Bak kardeşim, sokağınız çok ıssız, o çocuk da çok yalnız. Ben Allah için yanından ayrılamadım bırakıp… Korktum yani onu yalnız bırakmaktan. Sen de gelemedin bir türlü. Genç kapıcı sigarasını eğilip dışarı attı, yüzü kıpkırmızı olmuştu.
-- Bak dedim, burası İstanbul, bin bir tane bela dönüyor ortalıkta; ben o çocuğa “ Hadi gel, babana gidelim” falan desem gelirdi hiç şüphesiz. Çocuk bu; hiç duymuyor musun kaçırma olaylarını? Bak, kızını bıraktığın yerde, belki de bir daha ömrün boyunca göremezsin onu... İstersen şimdi git evine, servise filan da onu da yanında götür, evladını hiç ayırma gözünden, dedim.
   Genç adam ben konuşurken kıpkırmızı olmuştu. Biraz telaşlanmıştı ve o şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hiç beklemediğim anda aniden eğilip elimi öptü ve servis sepetini kaptığı gibi aceleyle oradan uzaklaştı. Arkasına bile bakmadan evine doğru koşar adım gidiyordu.
 
Ekleyen:  Ergül İlter
Tarih:  12.12.2011
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Ergül İlter Yazıları
ONUR YOKSUNLUĞUErgül İlter [ 17.4.2015 Devamı
BUZDOLABI KAPAĞINA TUTTURULAN HAYATLARErgül İlter [ 13.3.2015 Devamı
YIKIM EVLERİ Ergül İlter [ 17.1.2015 Devamı
SAKIZ SARDUNYALARIErgül İlter [ 8.1.2015 Devamı
SUYA DÜŞEN GÖLGELERErgül İlter [ 26.11.2014 Devamı
KORKUYU BEKLERKEN Ergül İlter [ 22.11.2014 Devamı
BUZDOLABI KAPAĞINA TUTTURULAN HAYATLAR Ergül İlter [ 14.11.2014 Devamı
10 KASIM’DA KORNA SESLERİ Ergül İlter [ 10.11.2014 Devamı
NİNELER VE DEDELER VE ONLARA EMANET TORUNLAR Ergül İlter [ 31.10.2014 Devamı
ŞİMDİ VEDA ZAMANI Ergül İlter [ 29.9.2014 Devamı
EĞER Ergül İlter [ 10.9.2014 Devamı
SON YUDUMDA Ergül İlter [ 14.8.2014 Devamı
KORKUYU BEKLERKEN Ergül İlter [ 1.8.2014 Devamı
EFENDİLİĞİN-İNSAN OLMANIN NESLİ Mİ TÜKENİYOR NE? Ergül İlter [ 13.1.2013 Devamı
TV LERDE Kİ EVLİLİK PROGRAMLARI Ergül İlter [ 5.1.2013 Devamı
YENİ YIL DA YENİ UMUTLAR Ergül İlter [ 31.12.2012 Devamı
SİLAH (Bireysel Silahlanma) Ergül İlter [ 24.12.2012 Devamı
YENİ YILA HAZIRLANIRKEN Ergül İlter [ 17.12.2012 Devamı
10 KASIM’DA KORNA SESLERİ Ergül İlter [ 9.11.2012 Devamı
AH ŞU S.P.S LERİN DİĞER YÜZLERİ Ergül İlter [ 3.11.2012 Devamı
SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİ VE PAYLAŞIMLAR Ergül İlter [ 21.10.2012 Devamı
İNSANIN İNSANA ETTİĞİNDEN – İNSANIN İNSANDAN ESİRGEDİĞİ Ergül İlter [ 14.10.2012 Devamı
VAHŞİLEŞTİRDİĞİMİZ HAYVANLAR Ergül İlter [ 7.10.2012 Devamı
SANAT VE UMUT Ergül İlter [ 29.9.2012 Devamı
SESSİZLİĞİ DİNLERKEN Ergül İlter [ 19.9.2012 Devamı
YILDIZ OLSAM GÖKYÜZÜNDE Ergül İlter [ 8.9.2012 Devamı
HİÇ İYİMSER DEĞİLİM Ergül İlter [ 2.9.2012 Devamı
HINÇ Ergül İlter [ 27.8.2012 Devamı
UYANIŞ Ergül İlter [ 19.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (3)Ergül İlter [ 12.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (2.Bölüm)Ergül İlter [ 5.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (1.Bölüm)Ergül İlter [ 30.7.2012 Devamı
YAŞLI ÇİFTErgül İlter [ 23.7.2012 Devamı
HAYAT DEVAM EDERKEN (2. ve son bölüm) Ergül İlter [ 20.7.2012 Devamı
HAYAT DEVAM EDERKEN (1)Ergül İlter [ 16.7.2012 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam