Biz eşimle İstanbul’da yaşıyoruz ama değerli okurlarım, sanki bir ayağımız hep Ankara’da. Yıl içinde en sık gittiğimiz yerdir Ankara; niye derseniz eğer, kızımız, damadımız ve on iki yaşındaki torunumuz Oğuz’umuz yaşıyor Ankara’da… Onlar da işlerinden fırsat bulduklarında gelirler bize. Torunum sömestr ve yaz tatillerinde gelir kalır bizde… Ankara’dan dönüşümüzde ise Eskişehir’de yaşayan oğlumuza uğrarız ve onun bekar evinde ağırlanırız olabildiğince. Böylece, yıl içinde hasretliklere fazla meydan vermeden zamandan kaçamaklar yapar, birbirimize gider geliriz fırsat yaratıp. Sağlık olsun yeter ki, gönüllerde huzur olsun.
Ankara’ya her gidişimde Başkentimizi daha bir büyümüş, daha bir kentleşmiş bulurum. Otobanlar boyunca uzanan yeşilliklere doyar gözlerim, gönlüm…Ankara’nın geçmişte kalan o kirli havasını, kuraklığını bildiğimden, sevinirim bu gördüklerime.
Dolmuş minibüslere veya otobüslere bindiğimde ise insanları, İstanbul’da yaşayanlarla mukayese ettiğimde çok belirgin bir özellik dikkatimi çeker hep. Ankara’da yaşayanların giyiminde kuşamında bir derli topluluk, bir efendilik görünümü vardır. Ben Ankara’da, sokaklarda veya vesaitlerde daha hiç eteği, pantolon paçası yere değen, yeri süpüren kadın görmedim inanın. Bunca gidişlerimden sonra, gerçekten de bu durum benim dikkatimi çekti. İstanbul’da görünüm olarak beni en çok rahatsız eden, çok sık rastladığım bir durumdur bu. Genç erkeklerin ve kızlarımızın moda uğruna pantolon paçalarının ayakkabılarının altında kalıp lime lime oluncaya kadar yerlerde sürünmesi hali. Haydi bunu gençlik durumlarına verelim ama ya koskoca kadınlarımıza ne demeli? İstanbul’da yaşayanlar bilirler. Etek boyları uzun, upuzun mantolarını, pardösülerini dükkandan aldıkları gibi giyen hanımları söylüyorum elbette. Etek boylarını kendi boylarına göre kısaltmayan hanımları söylüyorum. İslam’ın en önemli unsuru değil midir temizlik. Kapımızda ayakkabılarımızı çıkarıp elimize alıp antrede bir kenara, ya da ayakkabı dolabına koymaz mıyız hep? Sokağın kirini, pisliğini eve sokmamak için. Değerli okurum, yollarda bakıyorum bu uzun upuzun pardösü, manto etek boylarına. İnanın yerleri süpürüyor. Topukla bir olan silme etek boyu, her adımda yere değiyor. Otobüse, dolmuşa iniş ve binişlerde etekler basamaklardaki tüm tozu alıyor. Uçları kirli etekler çoraplara da değiyor haliyle. Ben o kirli etek uçlarının eve giriş halini düşünüyorum. O kirlenen çorapların evdeki atılan her adımda yere bıraktığı kirliliği düşünüyorum. Etek uçlarının evde değdiği yerlerdeki mikropları düşünüyorum. Ki evde namaz kılınır, bebekler emekler yerlerde, çocuklar oynar halı üstlerinde. Sofra örtüsü yayılır yere, yemekler de yenir. Sokaklardan evlere, yerleri süpüren pantolon paçalarıyla, etek uçlarıyla neler, ne mikroplar girer içeriye bir düşünürsek. Oysa etek uçlarımızı sadece birkaç santim kısaltmakla, yerden kurtarmakla günaha mı gireriz sizce? Oysa, TEMİZLİK İMANDAN GELİR sözü ne güzel söylenmiştir. Eteğimizi, paçamızı, sokak kirlerinden sakınmamızın neresi günah? Çöl kumunda yürümüyoruz ki, sokak pisliği bu…
İşte Ankara’da rastlamadığım bir durum bu. Kim bilir, belki de yanılmışımdır. İstisnalar olabilir. Belki de İstanbul’da bu yeri süpüren eteklere çok sık rastladığım içindir.
*
Bir de toplum içinde aşırı mini etek giyen etine buduna oldukça topluca, göbek, popo fazlasıyla yerinde baldır bacak teşhirindeki hanımlar. İlla da mini giyecek. İlla da kocaman göğüsleri var diye göğüs çatalına kadar yaka bağır açık gezecek. E o kadar et yapmış hanım, ziyan mı olsun yani. Teşhir etsin bari. Yakışanı var yakışmayanı var; aman efendim ne umurunda…Yakışanı vardır, yakışmayanı vardır diyorum ya, e mini etekte malum işte ince olmak lazım, bacakları düzgün olmak lazım. Filmlerde görürüz bazen, kadın oyuncu en ari, en nü durumlarda bile hiç göze batmaz; sanatı ön plana çıkar. Plajlarda da hep aynı durum yok mu? Bol tarafından et teşhiri.
Neyse bu günlük yakınmalar burada bitsin. Daha bitmeyen neler var neler. Gelecek yazılarda kısmetse. E göz vaaar, göz var değerli okurlarım. Hoş kalın, hoşça kalın şimdilik.
|