Kapağı atmak evlat yanına
Kapağı atmak evlat yanına… evladına yerleşmek… evladının hayatına yerleşmek bencilce. Hiç ama hiçbir mazereti ve sebebi yokken. Hastalık mı? Hayır, Yaşlılık mı? Hayır, Maddi sıkıntıdan yana mecburiyet mi? Hayır, Yalnızlık duygusu mu? Hayır. Hiçbiri değil mi? Değil! Egoistlik mi? Evet!... Ve pişkinlik ve egoistlik ve bencillik ve evladı hiçe sayma.
Ben böyle yazıyorum ama belki de eşim veya ben de yukarda bahsettiğimiz gibi bencil yakınlarımızla yaşıyor olsaydık eğer, böyle bütün bu düşündüklerimi rahatça yazamazdım sanırım. Şahsen ben de kimseye bir şey bahsedemezdim; tıpkı onlarca evli çiftlerin de bahsedemediği gibi…Evet, ben de suskun kalırdım biliyorum ve ben de sessiz çığlıklarımı içime atar, hayatımı, evliliğimi, yuvamı her şeyimi paylaşmaya katlanmaya mecbur kalırdım hiç kuşkusuz. Bunları yaşayan onlarca evliler gibi…”Git evimizden ve evliliğimizden, bu bizim evliliğimiz, burası bizim yuvamız, bu bizim hayatımız” diyemezdim. Diyemezdim ve ben de eminim ki, çok mutsuz olurdum…
Bu tip aile büyüklerinin yüzünü kızartıp da, gayet pişkince evlat yanına kapağı atanlar o kadar çok ki değerli okurum, etrafta o kadar çok örnek var ki!
Evvelki yazdığım konuyla ilgili yazılarımda da belirttiğim gibi, her şeye sahipken ve hiç ama hiç gereği yokken evlenen oğlunun veya kızının yanına gelip yerleşiveren ve hayatlarını inatla, illa da onlarla sürdüren anne-babalar… Evlatlarının sessiz çığlığını duymazlığa gelen, onların çekinceler içinde olup da bir şey diyememenin verdiği çaresizliği görmezliğe gelen vurdum duymaz büyükler…Onlara bakarsanız bu durum evlatlarına olan aşırı düşkünlüklerinden! Bu yüzden bir türlü onlarsız yapamayan, ayrı kaldıklarında ise özlemler içinde kalıp hasta olanlar! Hıh!…Bahane çoook onlar için…
Çocukları evlenince, önceleri çaktırmadan bir iki ziyaret gibi başlar gelişler; sonraları da sürüp giden bitip tükenmez gece yatıları. “ Hadi bu haftayı da sizinle geçiriverelim canım, evde bizi bekleyen mi var?” deyişler…
Gençlerin ise “Ha bugün gidecekler, ha yarın gidecekler” diye ümitle, sabırla beklenen anların bir türlü gelmemesiyle de sürüp gider annelerin, babaların günler, günler, günler boyu yatılı kalışları... Kızına yardım, gelinine yardım nakaratları başlar; gebelik, torun vb. derken daha sonraki yıllarda malum yaşlılık, hastalık bahaneleri, semt uzaklığı bahaneleri, yoğun trafik, çok çok özleyişler, yalnız kalamamalar; buna benzer bir sürü sebep ileri sürmelerle uzar gider onların bir türlü kendi evlerine gitmeyişleri. Ve sonrasında temelli oluverir kapağı atmalar evlatlarının yanına; çocuklarının hayatlarına ebediyen ortak olmaya!…
Not: Değerli okurlarım, devam edecek bu yazı dizimde, konuya bağlı yaşanmış evlilik hayatlarından da örnekler vereceğim. Diğer yazılarımda görüşmek üzere, yuvanızda huzur dolu günleriniz olması dileğiyle…
|