“Aşırı avlanma sonucu nesli tükenme tehlikesi yaşayan kızıl geyikler Belgrad Ormanı’ndaki Bahçeköy Yaban Hayatı Üretim İstasyonu’nda çoğaltılıyor. 1959 yılında 9 kızıl geyikle üretime başlayan istasyonun temel amacı doğada azalan yaban hayatını desteklemek.”
Yukarda okuduğumuz yazı 2018 yılında Habertürk’ün internet gazetesinde yayınlanmış makalenin başlığından alıntıdır.
‘Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Bilecik’te 2 adet kızıl geyiğin av turizmi kapsamında vurulması için ihale açıldı. İhale kapsamında ise her bir geyik için 14 bin lira ödenecek.İhale yöntemiyle, 10 Haziran 2019 günü saat 11.00’de yapılacak olan satış çerçevesindeki uygulamanın amacı; kentte av turizminin gelişmesine katkı sağlamak ve geyiklerin neslini bir seviyede tutarak düzenli hale getirmek olduğu ifade edildi.”
İkinci yazı ise Turizmin Günlüğü isimli internet sitesinin haberi ve tarihi 27 Mayıs 2019; yani yeni.
Ne anlam vereceğimi bilemeyerek okuyorum doğrusu. Yaban hayatını desteklemek için 1959 yılından bu yana çabalamaktan bu nadide hayvanları katletmek için ihale açar duruma nasıl gelinmiş, anlamak mümkün değil.
Biraz inceleyince tek ihalenin kızıl geyik için açılmadığını görerek daha da şaşırıyorum Ben mahallemdeki güvercinlere ekmek doğrayıp, kedilere su kabı koyduğum sıralarda bazı insanlar 2018'de, 'av turizmi' kapsamında 2 bin 546 yaban hayvanını öldürmüşler. Üstelik devletin açtığı ihale usulü ile...
Neanderthal ya da sapiens atalarımızdan bahsetmiyorum. Hititlerden, Asurlulardan, Perslilerden söz etmiyorum. Bu günün insanı para verip canlı avlamaya çıkıyormuş. Kaçak avcılığı duyardım doğrusu. Çok yadırgamazdım. Sonuçta yasadışı çıkıp av yapan bir avuç suçluydu onlar benim için. Yani zaten kötü insanlar. Gergedan boynuzu için can alanlar ya da fil dişi için katliam yapanlarla aynı kefedeydi. Ama bu haberlerdeki insanlar ihaleye filan katılmayı bilen bildiğin bilinçli, okumuş, şehir hayatı gören insanlar. Belki hergün bizimle aynı otobüse binip işe giden; çocuğunu bizimle aynı okula bırakan insanlar.
Devletin ‘ Av Turizmi’ diyerek can pazarı açmasına bilinçleri olsaydı bizim gibi! Kızıl geyikler bile şaşırırdı. Bunca yıldır sayılarını artırmak için çabala, tesisler kur, insan yetiştir, paralar harca sonra öldürmek için ihale aç. Yaban hayatının nüfus kontrolünde av bir seçenekmiş gibi tumturaklı yazılar yaz ondan sonrada. Geyiklerin, dağ keçilerinin sayısı arttıysa bunun sebebi yine av ve ormanların yok edilmesi ile dağ aslanı, kurt ve benzeri hayvanların sayısının azılmasından dolayıdır.
Av bir turizm değildir. Av katliamdır, vahşettir. Kampçılık turizm olabilir, doğa yürüyüşleri, kuş gözlemciliği, yayla tatilleri, orman gezileri... bunlar turizmdir.
Devletin ihale ilanını eleştiren gazetelerin sayfalarında gezinirken tam fotoğrafın kadrajına bakan kızıl geyikle göz göze geliyorum. Onları öldürmek için silah kuşanan insanların adına ben utanıyorum sanki. Bakamıyorum güzelliklerine doya doya.
Ve aklıma geyikler geliyor başka başka. Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi eserindeki Maral Ana; romanın kahramanı adsız oğlan dedesi bu kutsal geyiği avladığı için suya atlayarak son vermişti yaşamına. Alageyiğin peşinde koşarken helak olan Halil’de geliyor aklıma ( Yaşar Kemal’le saygıyla...), Tolkinen’in büyük eseri Hobbit’in sinema versiyonundaki Elflerin beyaz geyiği de burada sanki, büyülü ormandan bakıyor ve cücenin okundan nasılda kurtuluyor ( bizim kızıl geyikler nasıl kaçsın kurşunlardan) ve annemin sesi kulaklarımda “ Küçüktüm ufacaktım, top oynadım acıktım. Daldan buldum bir erik, kaptı bir ala geyik”...Sonra bir türkü tutturuyorum kederle:
“ Haydülen de haydülen, şu dağlarda geyik kalmadı. Oy nülen de Kör Arabım sen oyna, senden başka yiğit kalmadı”
Yazının kaleme alındığının ertesi günü Alageyik Av İhalesi için yürütmeyi durdurma kararı çıkarılmıştır. Takipçisi olan ve mücadele eden doğa severlere teşekkür ediyoruz.
|