Bir Japonya lafı dolaşıp duruyor etrafta bir süredir. Sosyal medyada var, haberlerde, televizyon programlar, ında, gazetelerde. Okuyoruz haliyle yazılınca, konuşulunca. Böylece Japonya ilgim yeniden depreşti. Eskiden sohbet ettiğim, Türkçe bilen birkaç Japon arkadaştan bildiklerim ve biraz da benim araştırmalarımdan ortaya karışık bir mini “ Japonya’nın nesini örnek alabiliriz” yazısı hazırladım bu hafta.
Japonya gerçekten çok ilginç bir ülke. Bizim insanımız Japon’ları çok sever ama onlara biraz saf gözüyle bakar. Japonlardaki nezaket, saygı, çalışma disiplini, çalışkanlık ve topluma adanmışlık bize garip geliyor galiba.
Japonya ile ilgili biraz araştırma yapıldığında ortaya çıkan ilk sonuçlar şöyle; dünyadaki robotların yarısından fazlası Japonya’da. Bu robotlar yürüyen, takla atan, resepsiyonda insan karşılayan, yani epey insansı robotlar. Yani bu robotları geliştirecek beyin gücü Japonyada fazlasıyla var.
Bizim ülkemizde özür dilemek -afedersiniz ama- ‘ enayilik’ olarak görülürken Japonyada özür dilemek bir erdem ve özür kelimesine karşılık gelen 20 den fazla kelime var.
Dünyanın ilk romanı Japonyada yazılmış. Bir kadın yazar tarafından. Kitaplar için harcanan kağıt tuvalet kağıdı için harcanan kitaplardan daha fazla. Okuma bilenlerin oranı yüzde yüz. Yani Japonyada okuma yazma bilmeyen yok. Dolayısıyla Japonyada kitap okuma oranı da oldukça yüksek.Ortalama olarak verilen rakamlarda kişibaşına okunan kitap bir yılda 25. Ders kitapları, akademik kitaplar buna dahil değil. Bu rakamın yüksekliği bizim ülkemizdeki okuma oranlarına bakınca anlaşılıyor. Bizim ülkemizde bir yılda 12.000 ( on iki bin) kişiye 1 kitap düşüyor.
Tüm dünyada cinayet vakalarının en düşük olduğu ülke Japonyadır. Buna rağmen 24 – 40 yaş arası erkek ölümlerinin en yüksek olduğu ülkede Japonyadır. Bu erkeklerin ölüm sebebi ise intihardır. İntiharın örnek alınacak bir tarafı yok elbette ama insanları bu noktaya getiren ahlak anlayışı örnek alınabilir. Japonladaki iş ahlakı, iş disiplini, iş onuru gerçekten insan için, toplum için çok önemli. Doğru çalışmak bir saygınlık konusu. Çalımakda amaç para kazanmak değil. Para çalışmanın karşılığı. Çalışmakta ilk hedef ülke faydası.
Japonlar o kadar çok çalışır ki yemek yapmaya, tatile pek vakit ayırmazlar. Hazır yemek kültürü bu sebepten çok gelişmiştir. Hazır yemek sağlıksızdır diyecek olursanız hemen söyleyeyim, dünyanın en uzun yaşayan insanları da Japonyadadır.
Çok kalabalık olmasına rağmen gece sokaklarda rahatlıkla gezilebilir. Japonyada insanlar birbirine karışmaz. Sokakta garip bir kıyafetle dahi yürüseniz sizi rahatsız edecek şekilde dik dik bakmazlar. Birbirlerini ve herkezi eğilerek selamlarlar.
Japonyada eğitim genel olarak gelenekçi bir sistemle; yenilikçi tekniklerle sürdürülür. Okul öncesi eğitim oranı yüzde 98 dir. Yani neredeyse tüm öğrenciler anaokuluna gitmektedir. Bunun birinci sebebi eğitime verilen önem nedeni ile küçük yaşta okula başlanması diğeri ise kadınların aktif olarak çalışma hayatında bulunmasıdır. Okulların tamamında fen labratuvarları aktif olarak kullanılır. Okuldaki tüm öğrenciler deneyleri bizzat kendi deney aletleri ile yapar. Bunun yanında matematik en önem verilen derstir.
Okullara ayakkabı ile girilmez. Okullarda temizlik görevlileri çalışmaz. Okulun temizliğinden öğretmenler ve öğrenciler birlikte sorumludur. Bayağı bildiğin, kovalarla, paspaslarla, süpürgelerle, toz bezleriyle temizlik yaparlar; çöplerini ( elbetteki ayrıştırdıktan sonra) kendileri atarlar.
Japonyada en prestijli meslek öğretmenliktir. Her isteyen kolay kolay öğretmen olamaz. Bizdeki gibi hiçbirşey olamazsan öğretmen olursun mantığı yok yani.
Ulusal bütçenin tamamının % 12 si eğitime ayrılmaktadır. Bunun yanında teknik liseler oldukça yaygındır. Çok çeşitli teknik liseler vardır ve teknik liseyi bitiren birinin işsiz kalması düşünülemez.
Aslında Japonlar örnek alınması gereken çok köklü bir uygarlık. Ancak tüm bu saydıklarımıza rağmen Japonya kadın erkek ayrımcılığında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. G-20 ülkeleri arasında yer alan Japonya kadın erkek ayrımcılığında en geri ülkelerle aynı seviyede. Ülkede bu ayırımcılık gerçek bir sorun; hem iş yaşamında hem de sosyal hayatta.
İşte bu ileri ayırımcılğın sonuçlarından biri ise ‘ kadın üniversiteleri’dir ne yazık ki. Sayısı oldukça azalsa ve artık fazla talep olmasa da hala varlığını koruyan kadın üniversileri benim gözümde bir utanç kaynağıdır. Japonyanın örnek alınabilecek pek çok uygulaması varken asla kabul edilemeyecek tek noktasıdır.
Ayrımcılığa karşı mücadele eden Japon kadın kardeşlerimizi destekliyoruz. Konu eşitlikse, belki, biraz, şu konuda, bu konuda, kas yapısı, kaburga sayısı filan demeden tam eşitlik olmalıdır.
Kadın olmadan erkek olamaz, erkek olmadan kadın olamaz. İkisinin arasında TAM EŞİTLİK yoksa yaşamında DENGESİ olamaz.
|