Hayatımızı fark etmediğimiz pek çok psikolojik alt yapı yönetir. Seçimlerimizde, inançlarımızda, yaşam tarzımızda hayatımızın her noktasında etkilidir bu psikolojik etkiler, fenomenler. Bazen karşımızdakinin bize garip gelen bir davranışı ya da kendimizin “ bunu şimdi niye yaptım ben” dedirten davranışlarımız... Tamamı bu psikolojik alt yapılar sebebi ile gerçekleşir.
Örneğin, hangimiz bir odadan başka bir odaya geçtiğimizde o odaya geliş sebebimizi unutup “ Acaba bu odaya niye gelmiştim?”, diye düşünmemişizdir. Hepimizin başına gelen ve dalgınlığımıza kızıp, erken mi bunuyorum acaba diye endişeye düştüğümüz bu durumun adına uzmanlar “ Kapı Eşiği Etkisi” adını veriyorlar. Bu etkinin sebebi basit bir açıklama ile yeni bir mekana geçtiğimizde beynimizin yeni bir uyum süreci başlatması ve bu yeni uyum sürecinin geçici bir hafıza kaybı etkisi yaratmasıdır. Yani anahtarlarınızı almak için oturma odasına gittiğinizde oraya niye geldiğinizi unuttuysanız kendinize kızmayın, biraz süre verin.
Spot Işığı Etkisi ise kişinin diğer insanların kendi üzerindeki dikkatlerinin olduğundan fazla algılaması, hissetmesi olarak açıklanabilir. Bütün olayları devamlı kendi gözümüzden görme eğilimindeki aşırılık sonuç olarak bu etkiyi doğurur. Kendi dünyamıza fazla odaklanmış olmamız başkalarının bakış açılarına karşı dikkatimizin dağınık olmasına neden olur. Bu etki en fazla ergenlerde ve zihinsel gelişimi ergenlikten çıkamamış yetişkinlerde özellikle görülür. Ergenlerin fiziksel kusurlarını veya çekiciliklerini abartılı olarak hissetmeleri ve yaş ilerledikçe insanın bu özelliklerine odaklanmasının nedeni işte, spot ışığı etkisi...
Litvanyalı psikolok Bluma Zeigarnik hafıza üzerine 1927 yılında başlattığı çalışmalarda bitmemiş işlerin, eylemlerin, tamamlanan ve biten işlere göre daha fazla hatırlandığını gösteren bir çalışma yürüttü. Sonra aradan yıllar geçti ve 2000’lerin insanı Zeigarnik Etkisi adı verilen, hafıza ve öğrenme üzerine büyük bir buluş olan bu etkiyi ‘ yarım kalan aşkların neden daha fazla akılda kaldığını’ açıklamak üzerine kullandı. Bir kitabı bitirdiğimizde aklımızda neden hiçbirşeyin kalmadığını açıklamak için kullanabilirdi; ya da bir dersi son gün çalışıp bitirmek yerine peryodlarla çalışmanın öğrenmeye daha fazla etkisi olduğu şeklinde de açıklayabilirlerdi. Ama günümüz insanı bu bilgiyi sadece aşk acısına indirgeyerek neye önem verdiğinin ip ucunu vermiş oldu.
Yıllar geçtikçe eşlerin birbirlerine benzediklerini bilirsiniz. Akraba olmasalar bile eşler arasında benzer yüz ifadeleri oluşmaya başlar. Özellikle iyi geçinen, sevgi dolu eşler bir süre sonra ikiz gibi gezerler. Ya da şu sözü duydunuz mu hiç; “ Taklit etmek yalakalığın en iyi şeklidir.”. Bu ifadelerin geçerli olduğunu kanıtlayan bir fenomen, psikolojik etki olan Bukalemun etkisi bize sosyalleşmek adına insanların birbirlerinin davranışlarını, mimiklerini, konuşma tonlarını v.b. kişisel ifade ve hareketleri taklit ettiğini kanıtlar. Bunu tüm insanlar bilinçsiz bir şekilde yapmaktadır. İyi arkadaşlar bir süre sonra aynı anda kalkar, aynı anda başını bir noktaya çevirir, ortadaki salataya aynı anda çatal batırır gibi. Uzun zaman birlikte olan eşlerde bu mimik ifadelerinin aynılığı sebebi ile aynı yüz ifadelerini almaya başlarlar. Bukalemun etkisi insan ilişkileri açısından olumlu bir psikolojik etkidir. Üstelik çalışmalar taklit edilen insanın da farkında olmadan kendini taklit edene olumlu duygular geliştirdiğini göstermiştir. Yani herkes mutlu...
İsim Harf etkisi ise kişilerin gizli özgüven ya da egotizmini ortaya çıkarmak için yapılan deneylerde kullanılır. Yapılan deneyler insanların kendi isimlerinin içinde olan harfleri ( özellikle baş harfleri) daha çok gördüklerini ve bu harfler ile daha çok olumlu tercih yaptıklarını gösterdi. İnsanlara bir kelime listesi verildiğinde daha çok kendi isimlerinde olan harfleri içeren kelimeleri seçtikleri ya da hafızalarında bu kelimelerin kaldığı gözlemlenmiştir.
Bu sebepten bu testlere ilk tercih testi de denir. İnsanlar farkında olmadan, iş, eş, yaşanılacak şehir, çocuğuna isim seçme ve buna benzer tercih ve seçim gerektiren konularda kendi isimlerinin harflerine öncelik verir. Benim adım Aslı, yaşadığım şehir Ankara, eşim Alper, oğullarım Ali ve Aytuğ, çalışığım gazete Anayurt sanırım ilk tercihlerim kendi isimimden yana. Acaba bu beni özgüvenli mi yapar, yoksa egoist mi? Gelecek haftaki yazımıza kadar biraz düşüneyim.
|