Bedenimizin nasıl çalıştığı ile ilgili bir nebze bilgi sahibi olmak insanı kendisi ile ilgili aytınlatır. Davranışlarımızı daha iyi tahlil ederiz, hastalıklarımızı daha iyi anlarız. İşte buna dayanarak neymiş, ne değilmiş bakınırken kitaplardan, makalelerden en dikkatimi çeken konu hormonlar oldu. Doğrusu endokrin hekimlerinin işi zor zira inanılmaz karışık bir konu.
Karışık ama büyüleyici gerçekten. Vücudumuzdaki hormon dengesi insanı hayran bırakacak kadar ince bir çalışma. Pek çok hastalığın tahlili bu hormonların dengesine bakarak dahi anlaşılabiliyor.
Örneğin testesteron*; bizim anladığımız şekli ile eril bir hormondur. Erkek davranışlarında rolü var. Ancak yapılan araştırmalar fazla salgılanmasının saldırgan, sinirli davranışlar sergilenmesinde rolü olduğunu göstermiştir.
Kadınlarda dahi testesteron hormonu yüksek ise annelik davranışlarında eksiklik, suça meyil gözlenmekte.
Türkiye’de yapılan kapsamlı bir araştırmanın sonucunda ceza evinde şiddete meyilli mahkumların ( kadın ya da erkek) testesteron hormonunun yüksek olduğu görülmüştür.
Başka bir hormon olan antidiüretik hormon ise böbrekten süzülen suyun geri alınmasını sağlıyor. Bu hormonun eksikliği günde on litreye yakın idrar çıkışı gözleniyor ve diabetes insipitus hastalığı ortaya çıkıyor. Yani vücudun su dengesini ayarlıyor bu hormon ancak aynı zamanda saldırgan davranışların tetiklenmesinde etkisi var.
Benim için ilginç olan durum salgdırganlığa eğilim oluşturan bu hormon düzeylerinin ve duyarlılıklarının hem anne karnında hem de erken bebeklik dönemindeki çevresel şartlardan çok etkinlendiğinin anlaşılması. Yani aile yaşantısındaki sükunet çocuğumuzun sakin bir insan olmasında etkili oluyor.
Depresyon, ruh halimizdeki çalkantılar v.b. sebepleride hormonlarımızdır. Aslında hepimiz bir hormon evreninde yüzüyoruz.
Enerjin mi düşük, sabah yataktan kalkacak gücü zor mu buluyorsun? Kortizol hormonunda bir sorun mu var diye düşünebilirsin.
Hormonlarla ilgili yaptığım araştırmada en sevdiğim hormon oksitosin oldu doğrusu. Sevgi hormonu diyebilirim. Tüm topluma dışardan eklesek daha barışçıl, anlayışlı, bıcır bıcır bir halk olurmuyduk acaba?
Çabuk uykuya dalan insanlara hep hayranlık duyarım. Çünkü gecenin sessizliğinde herkes mışıl mışıl uyurken ben uyanık ya kitap okurum, ya gezinirim. Çocukluğumdan beri bu böyledir. Şimdi yaptığım okumalarda bunun melatonin hormonu ile ilgili olabileceğini fark ettim. Bu hormon uyku ile ilişkilendiriliyor. Ama elbette daha pek çok şeyle, örneğin bağışıklık sistemi. Gece papatya çayı içmenin, muz yemenin melatonin hormonunun artmasında etkili olduğu söyleniyor. Hemen deniyorum ilk fırsatta ( burada kendimi bilim için denek olarak kullanmaktan sevinç duyuyorum yani...)
Troid hormonlarımız ise bir kaç satıra sığamayacak kadar çok işlevseldir.
Hepimiz bir şey anlamasakda labratuvar sonuçlarımıza şöyle bir bakarız: T1, T2, T3, T4, TSH... bir bakarız, “Hııımm, düşmüş, yükselmiş...” filan bir iki ahkam keseriz. Ne işe yarıyor diye biri sorsa hiçbirimiz bir şey söyleyemeyiz. Ama orada var işte o hormonlar. Hemde evrimin ilk zamanından beri canlı yaşamını idare ediyorlar.
“ Aman çok adrenalinli bir gündü!”, “ Ay bak! Adrenalinim yükseldi.”, peki nedir bu adrenalin? Elbette o da bir hormon. Diğer hormonlar kadar önemli. Yaşamsal içgüleri aktif hale getiriyor. İş yaşamında motivasyon sağlıyor. Spor ise zaten direk adrenalin ile ilişkilendiriliyor. Ama fazla adrenalin fazla heyecan demek olmuyor ne yazık ki. Fazlası depresyon ve anksiyeteye sebep oluyor.
Oksitosinden sonra ikinci sevdiğim ise endorfin hormonu oldu. Ya da endorfinler demeliyiz çünkü 20 den faza türü var. İşlevleri tam anlamıyla çözülebilmiş değil ama ağrıyı azalttığı, mutluluğu artırdığı bilinmekte. Endorfin ödül merkezli bir hormon kendimizi ödüllendirdiğimizde hissederiz. Örneğin çocukların ellerinden düşmeyen tableti doğru bir ders çalışma programı sonunda ödül olarak verirsek onun endorfin salgılamasına yardımcı oluruz ve bu ilerde çalışma hayatına artı olarak katkı sağlar.
Ayrıca endorfin stres ve sakatlıklara rağmen canlı yaşamının devamını desteklemektedir. Yani yaşamsal bir etkisi de var benim gözümde.
İnceledikçe daha derinleşiyor ve daha da ilginç bir hale geliyor hormon evreni. Tüm bu bilgileri insanlığın hizmeti için sunan bilim insanlarına sonsuz teşekkür etmek istiyorum. Dediğim gibi ben sadece okumayı seven bir insanım. Eğer bilgilerimde eksiklik yada yanlış varsa hekimlerimizin yorumlarda bizi aydınlatmalarını rica ediyorum.
Haftaya görüşmek üzere...
*Prof. Dr. Mustafa Öztürk: Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Platformu.
|