İyi haftalar değerli okuyucularım. Geçen hafta çok ciddi bir bel rahatsızlığından dolayı sizlerle buluşamadım. Bunun için affınıza sığınıyorum. Oturarak yazı yazamayacak kadar ağırım vardı ne yazık ki.
Eşim Alper’in, çocuklarımın, annelerimin, ablalarımın, abimin yani tüm ailemin büyük desteği ile bir nebze iyileştim. Aileme sonsuz teşekkür ediyorum.
Artık en azından oturabiliyorum. Yani sağlığın değerini bir kere daha anladığım bir on beş gün geçirdim. Sağlığımız, afiyetimiz bol olsun, yazılarımızı aksatmadan yazalım, okuyalım...
Bu gün okullar açılıyor. Tüm öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize kolaylık, başarı diliyorum.
Okulların açılması ile birlikte okul kayıt parası ile ilgili tartışmaları başladı.
Rutin tartışmalar; okullar açılmadan önce kayıt parası tartışması, ramazandan önce orucu bozan ve bozmayan şeylerin tartışması, menemen soğanlı mı, soğansız mı tartışması ve bunlar gibi rutin tartışmalar devamlı yaşanır.
Okul açılmadan önceki kayıt parası tartışması ise yine başladı haliyle. Ben uzun zamandır çocuklarım için kayıt, kayıt yenileme ve benzeri okul ile igili işler ile uğraşmaktayım ancak benden bu kadar zamandır kayıt parası istendiğini hatırlamıyorum.
Okullara bağış adı altında bir söylem oluyor ama zorunlu bir para yatırma işlemi sadece özel okullarda yaşadığım bir şey.
Eğer kayıt parası adı altında istenen bir para varsa bu elbette yanlış çünkü sosyal bir devlette eğitim parasızdır. İlköğretimde de bence lisede de parasız olmalı. Ve şu sırada ülkemizde bu sistem uygulanmakta zaten.
Ancak tamamen parasız dersek yanlış söyleriz. Kırtasiye, okul kıyafeti derken gerçekten büyük bir masraf çıkıyor.
Konumuza dönersek kayıt parası denilen bir para yok. Ancak bu okullarımıza bağış yapmayacağımız anlamına gelmesin. Okullarımızın tüm ihtiyacı devlet tarafından karşılanamıyor ne yazık ki. Elbette ayrılan bir bütçe var ama bu kaliteli bir eğitim için yeterli mi gerçekten. Bence hayır.
Eğitime verdiğimiz değeri biraz sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Bir çok ülkeden çeşitli örnekler verebilirim okullara yapılan bağışlarla ilgili.
Örneğin ABD de öğrencilerin okullarına destek için kurabiye, kek satması, velilerin kermesler düzenleyip gelirleri okula bırakması son derece sıradan ve olmazsa olmaz davranışlar. Üniversitelere varlıklı insanların bağışları binler değil milyon dolarlarla ifade ediliyor. Üniversitelere, okullara, laboratuvarlara bağış toplum tarafından desteklenen bir davranış şeklidir.
Örneğin Japonya da öğrenciler okullarının temizliğinden kendileri sorumludur. Tuvaletlerden, çöpü atmaktan, okulu süpürüp, paspaslamaya kadar tüm işleri öğrenciler öğretmenleri gözetiminde kendileri yapmaktadır. Hiç bir veli benim çocuğum temizlik yapmaya mı gidiyor okula demez, diyemez.
Kamu spotunda Yalın’ın dediği gibi, bazı şeyler olmasa da olur, ama eğitim olmazsa olmaz. Eğitim için yaptığınızı hiç bir harcama boşa gitmez. Sizin çocuğunuz faydalanmasa dahi başkasının çocuğu faydalanır. Ülkemiz faydalanır, dünya faydalanır.
Yapacağmız ufak bağışlar ile kurulacak bir fen labaratuvarında yetişen çocuklar belki büyük hastalıkların çözümünü bulacak bilim insanları olacaklar. Ya da yaptığımız bağışlar ile hijyeni tam sağlanan bir okulda yetişen çocuk sağlıklı bir toplumun yetişmesine katkı olacaktır.
Her şeye harcadığımız para boşa gidebilir bir tek eğitime harcanana para boşa gitmez. Ufak, büyük demeden eğitim için destek olalım. Ülkemizi muassır medeniyetlerle yarıştırmak her birimizin elinde.