Hafta “otizm” kelimesini bol bol duyduk Hulki Cevizoğlu sayesinde. Gerçi O, “ Otistik medya!” terimini kullanmıştı ama ben doğrusunu kullanayım, otizm diyeyim dedim. Çünkü otistik kavramı yanlış bir kullanım, doğrusu ‘ otizmli’.
Hulki Cevizoğlu medyaya otizmli benzetmesi yaparken hastalığın tanımından yola çıkarak bir ifade kullanmış. Zira otizm içe dönüklük manası taşımaktadır. Kişi dış dünya ile ilgilenmez, kendi dünyasındadır ve bu dünyada tekrar davranışları gösterir.
Medyada yer alan konunun dikkatimi bu denli çekmesinin sebebi bu hafta bu konuyu işleyecek olmam elbette. Medya otizmli mi değil mi doğrusu bunu değerlendirebilecek kadar bilgim yok Türkiye medyası ile ilgili.
Ama otizmle ilgili biraz bilgim var. Daha öncede dediğim gibi sağlık ile ilgili konular dikkatimi oldukça çekmiştir ve otizm de dünyanın genelinde bir veba gibi yayıldığı için o konuyu da araştırmadan, bir nebze olsun bilgilenmeden geçemedim.
Dediğim gibi otizm bir veba gibi yayılıyor dünyada. Aslında zihinsel rahatsızlıklar yayılıyor ama en fazla otizm görülüyor ya da en fazla teşhis ona konuyor.
Otizmin iyileştirilebilir seviyeleri var. Yüzde yüz bir iyileşme asla sağlanamasa da birey toplum içinde uyum içinde yaşayıp hayatını idame ettirecek duruma getirilebiliyor. Hatta bazıları topluma fayda saylayacak kadar ileri düzeyde iyileşme dahi sağlıyor.
Otizmle mücadelede hastalığın ( hastalık diye tanımlamayanlar var ancak ben bir rahatsızlık olarak görüyorum) iyileştirilmesinde, rehabilitesinde oldukça ilerleme sağlanmış olsa da asıl olan hastalığın oluşum sebeplerini anlamak ve daha oluşmadan önüne geçebilmek.
Yurt dışında, ABD’ de, Avrupa ülkelerinde, Küba’da, Çin’de ve İsrailde oldukça ayrıntılı çalışmalar yapılmakta. Tüm çalışmaları bilim insanı olmadan takip etmek oldukça güç. Makalelerin Türkçe’leri çok nadir bulunabiliyor. Ancak yine de takip edebildiğimiz makaleler, kitaplar, çalışmalar var.
Yapılan araştırmalarda elde edilen çeşitli sonuçlardan bazılarında tarımsal ilaç kullanılan bölgelerde otizmin yaygın görüldüğü, hava kirliğinin, stresin otizmin oluşumunda etkili olabileceğini gösteren sonuçlar var.
Tarım ilaçları, haşere öldürücü ilaçlar, çamaşır suyu ve benzenzeri deterjanlar, sularımıza karışan ağır metaller, gürültü, strese neden olan bir hayat tarzı, elbette sigara ve sentetik uyuşturucular v.b. maddeler anne karnındaki bebeğin otizm riski taşımasına neden oluyor.
Hatta tamamen normal çocukların dahi bu etkenlere maruz kaldıklarında otizm benzeri davranışlar sergilemelerine neden olduğunu gösteren çalışmalar var. Burada anne-baba kavgaları ve aile dağılması, ya da yeni gelen bir kardeş nedeni ile çocuğa gösterilen ilginin azalması, yeni bir ortama girilmesi, şiddet, taciz, ebeveynden ayrı kalma durumu ve benzeri stres yaratan durumların çocukların içe kapanmalarına yani otizm benzeri davranışlar sergilemelerine neden olduğu gösterilmekte.
Öncelikli olarak bir hamilelik sırasında tüm ailenin oldukça stressiz bir ortam yaratması gerektiği ve anne adayı ve babaya stres oluşturabilecek davraşılardan kaçınılması gerektiği artık su götürmez bir gerçek. Yani toplumdaki her birey hamile bir kadına oldukça nazik ve anlayışlı bir şekilde yaklaşmalı.
Bunun dışında ağır metallerden kesinlikle ve kesinlikle ( hatta bir hamilelik olmasa dahi) uzak durulmalı. Temizlik yapacağım derken aslıda ailesini zehirleyen hanımlara duyurulur. Organik temizlik malzemelerini tercih etmeliyiz. Bardakları ışıldatacağım derken geleceğinizi karartıyor olabilirsiniz. Alternatif temizlik ürünleri için Erkan Şamcı’nın kitaplarını önerebilirim.
Büyük tıp bilim insanı İbn-i Sina, “ Tüm hastalıklar bağırsakta başlar.”, demişti. Bu ne kadar doğru tam bir şey söyleyemesemde araştırdıklarım, okuduklarım bana bu sözün doğru bir tesbit olduğunu düşünmeme neden oluyor.
Örneğin otizmin ( ve daha bir çok hastalığın) tedavisinde önerilen GAPS diyeti. Bu diyette bağırsak emiliminin artırılması ve bağırsak mikroorganizmalarının iyileştirilmesi ile zihinsel hastalıkların önüne geçilmesi, iyileştirilmesi hedefleniyor.
Gerçek uzmanların elinde gerçekleştirilen bilişsel eğitimler ise olmazsa olmaz. Eğitim ile yaratılan mucizeler saymakla bitmez. İnsanların hayatlarında mucizeler yaratan fedakar özel eğitim öğretmenlerine selam olsun...
Ancak öncelikli olarak ailerin çocuklarındaki bu farklılıkları anlamaları ve kabullenmeleri gerekmekte. Otizm çeşitli seviyeleri olan bir rahatsızlık. Farklı şekillerde de seyredebiliyor. Bazen ileri zeka örnekleride sergilemektedirler. Ancak bu çok nadir ve tek bir konuda görülür. Üstelik bu ileri zeka ona fayda sağlamaz. Çünkü otizmli birey bu zekayı nerede, nasıl kullanması gerektiğini bilemez. O kendi içine dönüktür. Toplum onu ilgilendirmez. Sosyalleşmez, toplumsal davranışları anlamaz. Eğitim işte burada devreye girer. Ona toplumsallaşmayı anlatır, kendini nasıl ifade edeceğini öğretir. Yani ailenin kabulü ve çocuğa doğru bir eğitim sunması tedavide en büyük adım.
Bir zamanlar otizm bilinmiyordu sonra her bin çocukta bir olmak üzere tanımlandı. Daha sonra 500 çocukta bir, 250 çocukta bir, 100 çocukta bir derken günümüzde 10 çocuğun birinde otizm benzeri davranış ve otizm görülmekte. Teknolojik ilerleme ile kolaylaşan hayatlarımızın bedeli sanki artan bu oran.
Ağır metal içeren temizlik malzemelerimiz, tarımsal verim için kullanılan tarımsal ilaçlar, belediyenin sürekli mahallelere pompaladığı böcek öldürücü ilaçlar, fabrikalar ve artıkları, atılan her bomba, sıkılan her kurşun, kozmetikler, sentetikler, rekabetçi, baskıcı hayat tarzı, yanlış beslenme, zehir içeren inşaat malzeleri ve daha pekçokları bu rahatsızlığın artmasında rol oynuyor olabilir.
İnsanlık bu günlere aklı, zekası sayesinde geldi ve şimdi insan aklının yarattığı ilerleme yine kendi aklını tehdit etmekte. Siyah bir otizm tablosu çizmek istemiyorum ama görünen o ki çok acil önlem alınmaz ise ileryeyen zamanlarda dünya nüfusunun yarısı otizm pençesine düşecek, diğer yarısı ise onların bakımını üstlenecek...
Haftaya görüşmek üzere...
|