Babam misafirim bir süredir.
Yaralı gönlünü eyleyemediğimiz, hiçbir yere sığdıramadığımız, içindeki boşluğu ne yapsak dolduramadığımız babamız.
Kökümüz, gövdemiz, dalımız, sırtımızı yasladığımız ulu çınarımız.
O kadar yorgun o kadar yaralı ki annemden sonra. Sadece anlık mutluluklar serpiştirebiliyoruz o güngörmüş gözlerine. Sonrası derin bir hüzün.
Gitmek kabullenilemez ama kalan olmak en zoru galiba. Hele koca bir ömrü birlikte geçirmişsen… Bir anda tek değil yarım kalıyorsun. Çünkü zaten birlikte yaşanan hayat iki değil tek olmayı öğretiyor insana ve gün geliyor yarın gidiyor.
Ofisimin camından dışarıya bakarken onun gelişini seyrediyorum ve iliklerime kadar beni titreten şeyi fark ediyorum.
Anneciğim hep babamın sağ tarafında, onun koluna girmiş şekilde yürürlerdi. Şimdi baktım, sol el yürüdükçe ileri geri sallanıyor ama sağ el hafif kıvrık –sanki annem kolundaymış gibi- sabit duruyor. Hareket etmiyor.
Vücudunun sağ yanı hala annem yanında zannediyor.
Bu çok acı bir o kadar da yaşanan hayatın özeti benim için. Babamın sağ yanı yok artık….
Ve o ulu çınar sağa doğru eğik geçiriyor son baharını…
Son hepimiz için aynı ama o yolculuk hayatın anlamı ve ta kendisi.
Beni en çok el ele yürüyen iki yaşlı sevgili görüntüsü etkiler. Nerdeyse gözlerim dolar, gözden kaybolana kadar seyrederim onları. Sağa sola sallanışları bile ahenklidir. Muhtemel aynı yerleri aynı anda ağrır. Ama birinin sağı birinin solu. Onlar çoktan tek olmuştur. Yalnızken nasıl yürüyeceklerini bilemezler, eksik yanlarına doğru eğilir kalırlar.
Geride kalan olmak gerçekten zordur…
Yatağın, kolun, hayatın sağ yanı yoktur, eksiktir artık…
Elini tuttuğumda 17 sinde bir güldün.
Can dedim, canım oldun
Ömrümün sağ yanı
Sana benzeyen çocuklarımın, torunlarımın anası
Sağ yanımız eksik artık…
Bir yastıkta 43 yıl su gibi geçti de
Sensiz 6 ay geçmedi gülüm..
Sağ yanım sensiz…
Olmuyor… Sensiz olmuyor…
|