Bazen öyle ağırdır ki hayat. Adı sevgi olan zincirler dolarız her yanımıza. O sevgiyi hissetmek adına içi kum dolu sorumluluk sepetleri asarız omuzlarımıza. Terimizle gözyaşımızla, o kumlar betonlaşır, ezer ezer…
Sevgi arttıkça sorumluluk artar, sorumluluk artıkça da Korku artar!.o Korkular ,o sorumluluklar,o sevgiler elimizi kolumuzu bağlar.
Derin derin ohlar çekeriz,”olur, normal, herkesin yaşadığı bu değil mi” deriz…
Sonra an gelir, azınlık oluruz, isyan ederiz. Ama tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yerdeyizdir en nihayet.
Bazen, sevginin yaptığını hiçbir kötülük yapmaz insana. Sindirir, susturur, korkutur, kısıtlar… Her sevginin paydasında korku vardır sanki.
Sevgi /korku=yaşam.
Peki ya İsyan!
İsyan hayatın neresinde? Gizli parantezlerle her yerin de aslında…
Dünden sonra yarından önce yaşam durur ümit bitince, yaşayamadıkça özgürce mutluluklar biter sevsen de!
Eskisi kadar mutlu değilim bu günlerde. Çünkü yaşam denkleminin payında ki sevgi ne kadar artarsa, paydada ki korku da o kadar artıyor sanki. O korku beni sindiriyor,susturuyor,sabret diyor,..
O zaman gizli parantezde ki İsyan da büyüyor. Her güzel şeyin bedelinde takılıp kalıyorum. Şu üç günlük dünya da… Amannn susuyorum yine anlayacağınız.
Sevgi/ Korku dengesi var dedik ya, bu dengi paydadan yana bozulursa, yani korku artarsa, gizli parantezdeki isyan atağa geçiyor hemen. “Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım” misali.
Bu gün parantezlerin yırtıldığı bir gün Türkiye için. Baskı, korku öyle büyüdü ki, Sevgiyi yaşatmak için, Cumhuriyeti korumak için İsyan devreye girdi. Yüz binler isyan etti. Korkutulmaya, sindirilmeye, değiştirilmeye çalışılan bir toplum bilinci isyan etti!
Minicik yavrularımı kaptım koştum elimde bayrağımla. Sen de kimsin be dedim. Bu bilinç, bu ruh kolay mı yaratıldı ki senin kirli nefesinle dağılacak. Ne cüret be dedim” yasakla, gazla, tüfekle kimi sindireceksin. Ben sokakları boş mu bırakacağım sen tavan yapmış egonla bizi ona buna peşkeş çekerken. Sen kimsin be dedim. Küçük zavallı koltuk sevdalısı. Çekil çocuklarımın aydınlık geleceğinin önünden!
Öyle bir çıkarttım ki tırnaklarımı, dağları deler geçerim… Haberin olsun yalnız da değilim. Biri binlere kattık geliyoruz. Sen git siyah perdeler indirilmiş otel tatiline devam et. Sımsıkı kapat perdelerini, Atatürk’ün ışığı girmesin camlarından. Kavrulursun, kör olursun aman!
|