Aile olmayı yaşayarak öğrenir insan. Acıtan, kanatarak öğreten bir süreçtir. Damıtırsın ….hatalardan geri döndüğün, herkesin gözyaşını yanağından döktüğün yerdir aile. Bir olmayı bir gün mutlaka öğreten ve o anda, aile buymuş dedirten şeydir.
Genç vücutların tutkusuyla birleşirsin. İdealize edilmiş bir resim çizersin. Şahane bir eş, mükemmel çift, harika mobilyalar, araba, ev… İyiişler, harika çocuklar, mükemmel geniş aile. Hep gülümseyen, kahkaha atan fotoğraflar… Şöminenin üzerinde hiç kaza geçirmiş fotoğrafınız yoktur mesela, hiç yataktan kalkmış, akşamdan kalmış haliniz yoktur. O şahane suni tablonun ardında yaşanır gerçek hayatlar. Kendine bile rol yaparsın. Tabloya uymak için zorlarsın ama uyamazsın. Her birey adı aile bile olsa, aynı çatı aynı yatak da da yatsa, senden doğmuş bile olsa farklıdır. Herkes kendi sonuna yolculuk eder tek başına. Aynı masada yemek yediğin çocuğun kendi hayatının deneyimlerinde yüzer, sen sana söylediğinden ötesine ulaşamazsın. Hatalarıyla, mahremiyle düşe kalka yönünü bulmaya çalışır sen biraz daha tatlı ister misin diye sorarken o gün onun hayatının en berbat günüdür belki de. Kavga edersin, ulaşamazsın, çaresizliğinde boğulurken, hatalar yaparken dönüp geleceği sığınak olur aile. Anlaşılmadığını düşünüp dışarı kaçtığı her gidişin dönüşünde daha sıkı sarılır aileye, her acı da, her kavga da, her hata da, her kaçışta görünmez lastikle daha hızlı döner eve, daha hızlı daha sağlam ve zamanla,döneceğinden, döndüğünde saracak birilerinin olduğundan daha da emin. Hata yapa yapa öğrenir insan aile olmayı. Kendi yolculuğunda öyle meşguldür ki genç halinde, dünyanın merkezi sanar kendini. Ailedeki diğerlerinin de aynı yolculukta olduğunu fark ettiğinde, her kesin kendi sınavını verdiğini gördüğünde, hayatın ne zor olduğunu anladığında, dayanmak,tutunmak,huzur bulmak için kaldığı yerdir aile.
Aile olmak yaşayarak öğrenilir. Güzel anlara sararak acıları bütünleşilir. Büyürken, hata yaparken yine de ve rağmen koşulsuz sevildiğini gördüğünde aile olduğunu hissedersin. Yıllar aile yapar insanı, bir hastalık, bir ölüm, sarar… Acı birleştirir, tek başına dayanılmaz hayatın getirdiklerine ya da ne bileyim götürdüklerine, bir tene sarılmak, nefesini hissetmek, dokunmak ne büyük huzur…
İki kişi başladığın o resme çocuklar çizersin. Mükemmel olsunlar diye renk renk giydirdiğin, oyuncaklara boğduğun, aferin sana diye alkışladığın, dünyanın 8. Harikası gibi davrandığın çocukların olur kahkaha atan fotoğraf karelerinde. Sonra o çocuk ergen olur, senden çıkan senden bambaşka bir insan olur. Hayatla baş edebilme yeteneğini geliştirebilmek adına bir sürü hata, bir sürü kavga, bir sürü gözyaşı sel olur. O kendi yolunu bulmaya çalışırken kenarda çırpınan anne baba olursun. Ulaşmaya çalışır bazen başarır çoklukla sessiz kalmak zorunda hissedersin. Senin bedenin yaşlanırken onların bedeninin büyümesini izlersin şaşkınlıkla. Doğanın diyalektiği işler. Sadece bedenler değil ruhlar evrilir, serpilir ve devrilir…
Milyon kere değişir her bir birey, ailenin formu, tavrı, her şey değişir. Öğrenirsin… Bencil yaklaşımlar zamanla azalır. cıva gibidir aile akar, şekilden şekle girer ama hiç bölünmez, dağılmaz, azalmaz, çoğalır…
Hatalarınla sevildiğin tek yerdir aile. Bir olabildiğin tek yer.Keşkelerin çok şükürlerle kol kola olduğu yer. Acılarlasıvanan, o yüzden o kadar sağlam olan, sevgiyle örülmüş sığınaktır aile.
Acısını acın gördüğünde, gülüşüyle için aydınlandığında, sardığın sarmaladığın, onardığın,hani terzi gibi yeniden dikip üzerine giydirdiğin, ahçı gibi yeni bir lezzetle masaya getirdiğin,herkestenkoruduğun,bir olduğun yerdir aile.
|