Şemsiyemin üzerine yağmur damlaları hızla düşüyor. Tıp tıp sesleri birbiriyle yarışıyor. Dalgalar hışırtıyla sahili dövüyor. Daha güçlü damlalara göre, görünüşü de, çıkardığı ses te. Hal bu ki denizin üzeri de delik deşik düşen damlaların çokluğundan. Bir rüzgâr, yağmurun dengesini bozan, damlaları sağa sola savuran. Onun da sesi var elbet ama daha gizli. Onun asıl görevi gökyüzünde ki suyu yeryüzündeki suyla karıştırmak özenle. Ah çakıl taşlarını unutmamalıyım. Adım attıkça ben üzerinde, hışır hışır. Gökyüzü? Gökyüzü gri, bildiğiniz gri, ama nasıl yakışıyor ona şu anda bu renk bilseniz. Hemen sağımda elimi uzatsam tutacağım sanki yakınlığında Akdeniz’in Kıyıya dik dağları. Puslu, koyu yeşil, üzerine sis çökmüş… Ne heybetli, ne asil bir duruş yarabbi. Doğanın bu soğuk güzelliği bir kez daha nefesimi kesiyor. İçinde küçücük bir parça olmak zevklerin en büyüğünü veriyor bana. Yürüyorum, seyrediyorum, hayran oluyorum, şaşırıyorum. Bu kadar güzelliğin içinde kayboluyorum.
Upuzun bir kumsal burası. Yılın 365.günü bu gün. Saat öğlen 12 civarında olmalı. Az önce uzaklardan bir ezan sesi duydum. Ne huzur verici bir an. Yılın son günün de tek başıma bir ayin, yaptığım. Evimizden çok da uzak olmayan bir yerde, bir otel de tatildeyiz son 3 günde. Dördümüz baş başa keyifteyiz. Bu sabah muhteşem Akdeniz’i seyrederken odamızdan, sadece seyretmek değil içinde olmak istedim bu muhteşem güzelliğin. Yağmurluydu, pusluydu hava, ama bu haliydi zaten beni bu kadar cezbeden.
Şemsiyemi aldım, güvenlik görevlisinin şaşkın bakışlarında koştum dalgalara. Yollar boştu, kumsal boştu, caddeden telaşlı arabalar geçiyordu. Yürüdüm uzun uzun, yüzümde bir gülümseme ve şemsiyem vardı sadece yanımda. Sonra ıssız sahile yöneldim. Denizi seyrettim uzunca. Rüzgâr, yağmur ve deniz sevişiyordu. Denizin içi, ultrasonda ana rahmini seyretmek gibiydi. İçindeki büyüyen hayatı gösteren bir dalgalanma ahenkle.
Şemsiyem hızlı yağmurun ağırlığından aşağı inmeye başladı, rüzar beni fark etmiş olmalı ki damlaları sırtıma bacaklarıma doğru ittirdi. Beni de aldılar sanki aralarına ne güzeldi. Islanmak ne güzeldi. Akdeniz’in olabileceği en soğuk havada, en ıslak ta olmak ne güzeldi.
Gökyüzünde uçuşan kuşları fark ettim bir anda.Önce bir,iki ,üç…. Annem geldi aklıma,“kuşlar kadar özgürsün annem..” dediğim gözü yaşlı anlarım…Gözümden yaşlar çağlamaya başladı.Rüzgar durdu şaşırdı neler oluyor diye.Sonra…
Sonra anladı onlardan olduğumu, sarıldı bana, ensemden öptü geçti. Rüzgâr, yağmur, deniz, kuşlar ve gözyaşlarım artık birdi…
Yürümeye başladım. Çakıl taşları hışırdadı ayaklarımın altından. Sessizce bu muhteşem ayini izleyen taşlar konuştu benim bedenimde. Sesler vardı artık sadece doğanın eşsiz sesleri ve bende onlardandım.
Ne kadar yürüdüm, ne kadar ıslandım ne kadar seyrettim bilmiyorum. Ama öyle arındım ki, öyle huzur doldum ki, çağladım, taştım, denizin her büyük dalgası kalbimin atışı, ultrasonda mememin görüntüsü, karnımda canlarımın kıpırtısı gibi benden di. Yağmur damlaları gözlerimden süzülene yoldaş olmuştu. O deli rüzgâr sevdalarımdı etrafımda dönüp duran. Çakıl taşları hayatıma karışan insanlardı, benim için bana konuşan.
Telefonuma bu olağan üstü sesleri kaydettim. Yanımda götüremezdim hiç birini ama hayalimin dışında da izleri kalsın istedim. Sonra bir şey yaptım hiç düşünmeden. Eğildim gözlerim denizin son noktasını seyrederken, ellerimle bir taş seçtim. Baktım, şaşırdım. Binlerce taş koysalar önüme en özelini seç deseler, asla dönüp te bakmayacağım bir taştı, şekilsiz, girintili, alacalı.
Ama o beni seçmişti. Elimde soğuk ve ıslak sertliği çevirdim, şaşırdım. Arka kısmı bir cenin şeklindeydi ve bir göz ve gülümseyen bir ağzı vardı. Bebek Taş! Beni seçti, bana geldi.
Hayatta yaptığımız seçimler ve bizi seçenler… Her şeyin bir sebebi var. Bin yıllardır beni bekleyen bu bebek taş gibi. Denizlerin diplerinden dalgaların, rügarların bana taşıdığı bir mucize. Hayatın anahtarı, Mutluluğu, iç huzurunu gösteren minik mucize. Hemen yanıma konan kuş gülümsedi az önce. Taşlar yerine oturdu.
Gri gökyüzüne bakıp şükrettim.”Bana gelmesine izin verdiğin her şey için şükürler olsun Allah’ım” dedim.
365.gün böyle son buldu.
Bura da geçirdiğim muhteşem dakikalar ruhumda. Telefonum da her bunaldığım da dinleyeceğim doğanın sesi. Avuçlarım da, yorulduğumda güç alacağım bebek taş’ım.
Resetledim kendimi. Güvenlikçinin şaşkın bakışlarında, sırılsıklam girdim kapıdan, odaya koştum en sevdiklerime, babalarıyla yatakta boğuşuyorlardı. Sesleri dinlettim onlara, bebek taş’ımla tanıştırdım. Öptüm kokladım hepsini…
Hazırım 2013
Hoş geldin.
|