Kadın olmanın zor olduğu bir dönemde yaşıyorum. Ülkemde bütün siyaset kadın üzerinden yapılıyor. Kadın hakları, kadın istismarı, tecavüz, eş şiddeti, kürtaj… Şimdi de kızlı erkekli evlere baskınlar. Hep kadının bacak arası üzerinden beyin istismarı. Kadın olarak beni Erkek olarak senden korumak için bütün bunlar! Bu baskıları yaratıp beni sindiren, sonra da beni bunlara karşı korumaya çalışan aynı Erkek.
Hayatım boyunca kadın erkek ayrımcılığından, kadına karşı yapılan sözüm ona pozitif ayrımcılıktan nefret ettim. Kadın haklarını düşünenler de her nedense hep erkekler. Yahu benim beynim yok mu ki sen benim hakkımı bana verme görevini üstlendin. Kadını sadece beden olarak gören bir zihniyetin ürürünüdür kadını koruma içgüdüsü. İçgüdü adı üstünde hayvansal bir dürtü, öğrenilmiş, eğitilebilir bir davranış değil.
Dün Antalya Şehir tiyatrolarının bir oyununa gittim. Oyunun adı “Kurtuluş”; Kurtuluş savaşı sırasında Fransızlar tarafından işgal edilen bir köy halkının düşmana karşı direnişini anlatan bir oyun. Oyuncuların performansı ve konunun işlenişi çok güzeldi. Etkileyici olan şuydu, köyün gençleri savaşta. Köyde yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmış. Erkekler kalabalık düşmanla savaşmaya cesaret edemezken, bir kadın çıkıyor ve “Evlatlarımız cephede canını verirken siz kendi canınızdan mı korkuyorsunuz, sonuna kadar mücadele edeceğiz” diyor.
İçimden kelebekler uçuşuyor. Livaneli’nin şarkısında ki “Dünyayı güzellikler kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey…” dizelerini çeviriyorum Türkçeye ” Dünyayı kadının dokunuşu kurtaracak ve kadının cesareti, zekâsı ve mertliğiyle dönüşecek her şey aydınlığa…”
Kurtuluş savaşında destan yazmış o kadınları, bu günün erkekleri ezme, yönetme, mal gibi değersizleştirme yarışındalar. Ve bunu öyle planlı bir oyunla yapıyorlar ki maalesef adım adım başarıyorlar.
Din ve kültür gereği zaten mahalle baskısına, namus objesi olmaya, çocukların anası, erinin bir adım gerisinde kalmaya programlı doğar hale geliyoruz. Bir de üstüne Erkek egemen bir politik baskı altında kimliksizleştiriliyoruz vay bizim halimize.
Benim saçımın telinden neden bu kadar korkuyorsun, vucudum böyle yaratıldığı için suçum ne ki,
45 derece sıcakta kara çarşaflara dolayayım onu. Bir açıkta gözüm kalsa, o iki çift göze ağıtlar yakarsın biliyorsun. Seni asıl tahrik eden Kadın kelimesi. İçinde ne olduğunu bildiğin şeyi şeffaf kılıfta da saklasan, kara ambalaja da sarsan sende ki çağrışımı aynı. içindekini mal olarak görüyorsun gerisi boş.
Üstünü sardın kapadın, e ortada salına salına dolaşınca yine aklına geliyor içinde ki. İçindekini çürütmelisin ki kurtlanmış beynin arzulamasın artık beni. İdeolojiler, inançlar üzerinden sarıyorsun bedenimi aklım almıyor. Ben kadın olarak sindiriliyor, korkutuluyor, kapatılıyorum. Çocuk yaşta evlendiriliyor, dövülüyor, tecavüze uğruyor, namus meselesi diye öldürülüyorum. Bilmem farkında mısın ama bunu da bana yapan erkek familyası. Yani beni kendinden koruyorsun ironiye bak. Kendi ilkel egonu geliştiremediğin için beni geriletiyorsun öylemi, hadi canım git işine.
Kalkınma paketinizde ben varım, genç nüfusun artması için her kadın 3 çocuk doğursun, hatta ne şart altında doğurursa doğursun, tecavüz mü? Olmasa iyi ama sallamasaydın kuyruğunu, olmuş sen doğur bakarız biz. Ama sezaryenle doğuramazsın, Dünya sağlık örgütü ve Avrupa birliği kıstaslarına göre en fazla sezaryen doğum Türkiye’de, standardı yakalamak lazım, bağıra bağıra, öle öle hatta doğur, kalan sağlar bizim.
Eğitim planlamanız benim üzerimden; Eğitimli bir anne eğitimli çocuklar yetiştirir, o çocuk kendini ezdirmez, başkasını da ezdirmez, e size ezecek güdecek insan kalmaz. Kadın asidir, kadın gözü karadır. Dağları delen Ferhat mıdır bence şirindir. o zaman eğitim sistemini çürüt, içi boş kitaplarla kadını ikincileştiren mesajlar serperek büyüt genç dimağları.
Bir kız çocuğu annesi olarak endişeliyim bu ülkede olan bitenden. Kızımın korkutularak, sindirilerek, örtünerek korunmaya çalıştığı bataklık zihniyetin çığ gibi büyümesi ürkütüyor beni. Özgürlüğümü bir erkeğin, kontrol edemediği içgüdülerine feda ettiğimi bilmek sinirlendiriyor beni. Sen kendini geliştir, eğit. İçindeki kontrolsüz seks güdüsünü, şiddeti, mal gibi sahip olma arzunu sen bastır. Saçımdan tahrik oluyorsan Allah’ı karıştırmadan, günahhh demeden, git gözlerini kör ettir mesela, Görme, tahrik olma, sende kurtul ben de. Lütfen bana baktığında ağzının suyu akmasın, karşında bir insan, bir beyin gör. Anamız, bacımız, başımızın tacı diye diye bir duvar kuytusuna sindirme beni!. Haremlik selamlık olacaksa yarınımız, evin içinde hapsolan sen ol, uzun sürmez endişelenme ben öyle sağlıklı bir nesil doğurur ve eğitirim ki kadın görünce sadece saygıyla eğilir. O zaman ne boş siyaset yaptığını, insanı insandan yasaklarla değil herkesi eşitleyen kurallarla koruyacağını anlarsın.
Kadınlaradır son sözüm. Kurtuluş savaşının kahraman kadınlarının torunları olarak, şimdi kendi kimliğimizi kurtarma savaşıdır bu. Başı dik durmanın başı örtülü olmaya tercih edildiği bir savaştır bu.
Bedenimize sahip çıkmanın, namus bekçilerinin namussuzluklarına alet olmama savaşıdır bu. Kız çocuklarımızın geleceğinin din, siyaset istismarcılarına yem olmaması savaşıdır bu. Ve bu savaş kanla tüfekle değil, eğitimle olur. Kendinizi, kızlarınızı, ama özellikle erkek çocuklarınızı eğitin lütfen. Gelecek bizimle gelecek.
|