Gittikçe yaşlanıyor içim, belki de dışım… Dışına takılanlar içini dinlemeyenler… Ben hangisindeyim?
İçim coşardı taşardı, ben dışımı umursamazdım. Ardımdan gelirdi coşkuyla bilirdim. İçim sustu dışım çöktü sanki.
İçerden besleniyordum, can suyum aktı sanki. Kendimi hemen kandırırdım artık yetmiyor sanki. Yaşam alanım gittikçe daralıyor, kendimi bir girdabın en diplerine ittiriyor gibiyim. Çıkışın tam tersi gidişlerim ve kendimde kayboluşlarım. Yol nereye ben nereye ve niye?
İçimde eyvahlar içimde tüh’ler… Pişmanlığım olmayacak diye geçtiğim dar geçitler. Kendimi didik didik edişlerim..Kendime çelme çalışlarım. Düşündükçe zihnin içinde açılan kapılar, beniçeken, yolumu şaşırtan, kendimi şaşırtan duygular. Bu kadar düşünmek iyi değil biliyor musunuz? Beyin çalıştıkça mutsuzluk artıyor. Gözün açıldıkça, umutsuzluk sonrası.İnanç azaldıkça huzursuzluk yanı başı. Ten teması tek çaresi, sarıl sarılabildiğince sarılabildiğine. Hayat 3 günlük. Kokla, hisset… Saklama içinde sevgiye dair hiçbir şey, haykır, sarıl…
Umutsuz duygular, beklentiler, arayışlar,” bu değil ama ne!” ler… Tatminsizlik mi, şımarıklık mı, bencillik mi, akılsızlık mı fazla akıl mı, yanlış yolda ısrar mı, doğru yolu bulamayış mı, bilemeyiş mi? Göremeyiş mi?
Şansızlık mı?
Duygular yönetiyor insanlığı sanki.Nefret var içinde bakışların, öfke var. Aslında en çok korku var. Korkuncasaldırırsın, yok edene kadar saldırırsın… Hep tehlikede hep baskı altında hissediyoruz kendimizi, yaşam alanımız, özgürlük alanımız tehlikede. Herkes düşünüyor, yok, olmadı.Herkeshissediyor. Hislerinin peşindengidiyor. Duygular sardı dünyanın üzerini, kara bulut gibi çoğalıyor, yutuyor. Karanlık aydınlığı yutuyor hızla. Gargamel’insihirli kara bulutu gibi dolaşıyor semayı, yutuyor aydınlığı hızla. Beyin değil içgüdüler yönetiyor bizi. “sahip ol ve hükmet” güdüsü.
İnsan insandan nefret ediyor, korkuyor ve saldırıyor yok edene kadar… Etiketler koyuyor üzerine birbirinin, Bir tek ÂdemleHavva’dan geldiğine inanıyor da sonradan nasıl ırklara ayrıldığının saçmalığını anlatamıyor kendine. İnsanın öfkesi korkutuyor beni, sindiriyor, Çocuğa,kadına, kürde,türke herkese değiyor nefretin ucu, değdiğini taşlaştırıyor…
Nereye çevirsem başımı acı çeken insanlar görüyorum, acı çeken ve nefret eden… Ve elinde fitili ateşleyen çığırtkanları duyuyorum. ,ayrıştıran, bölen, yokeden, cebinidolduran, kalbini boşaltan insancıkları görüyorum…
Utanıyorum… Beyin yönetmiyor epeydir bizi duygular, ego, hırs, nefret, kin, para,iktidar hırsı yönetiyor.
Bu duygulardan herhangi biri kaçtıysa içinize emin olun sizi akıl yönetmiyor. Aklın yolu bir ama duyguların tetikçisi öyle çok ki, sizi tetikleyen hangi çıkmaz yola çıkartıyor belli olmuyor.
Ve sonra…
Eylül geliyor ansızın… Biten güneşli günleri yüzünüze çarparcasına, gelecek kışı hatırlatırcasına, İnsan olduğunu haykırırcasına, silkelen diyor Eylül sessizce… Silkelen ve at bu simsiyah geceyi üzerinden. Önce kendini aydınlat sonra dokun en yakınındakine… Çözülsün karanlıklar…
Duygularına sevgi değdir diyor eylül. Şairin dediği gibi “Dünyayı güzellik kurtaracak, Bir insanı sevmekle başlayacak her şey….”
HADİ…
|