Kızım 64 aylık. Çok şükür iyi bir zamanlamayla doğurmuşum da, şu çirkin çarkın içine girmekten kurtarmışım onu. Sevgiyle koşup zıplayacağı, renkli kartonlardan kurbağalar yapacağı anaokuluna gidecek. O minicik omuzlarına kirli oyuncuların elleri değmeyecek. Yaşına göre oldukça minyon bir çocuk kızım. Tabiri caizse, daha sandalye de otururken ayakları yere değmiyor. Onu geçtim boyu kapı koluna yetmiyor desem gülersiniz. Sert bir kapıysa mümkün değil açamıyor tek başına. Düşünün ilkokula başlamış ve sınıfta bir başına kalmış ama kapıyı açıp çıkamıyor. Okuma yazmasını, tek başına o umumi tuvaletlere gitmesini, alaturka tuvalette içine düşmeden iki yana bacağını koyabilmesini falan geçiyorum…
.
Artık her gün kapı girişinde dezenfekte etmeli bu bebeleri. O yaş çocuğu seçicidir, keyfine düşkündür. Anne konforu ister herkesten. Sosyalleşme ve bireyselleşme daha bir iki yıldır başlamıştır ama şekillenmemiştir. Kendini hala annesinin bir uzantısı sanar. Onun kokusunu, konforunu arar. Ve bunu dolu dolu alırsa özgüveni gelişir, kendini güvende hissederek gülümser hayata. Ürkmeden hazırlanır hayata anaokullarında, parklar da. Oysa şimdi onu bekleyen; koca katlı okul, kocaman tuvaletler, ahşap eski kapılar ürkütür bu minicikleri. Sonra okula gitmek istemeyen, sık sık yaralanan, hastalanan, zır zır ağlayan çocuklar dolaşır ortada.
.
Ben diyorum ki şu başımızdaki çokbilmişlere, bir gece de eğitim sistemi değiştirilmez. Aynı binaya, aynı sınıfa, aynı müfredata hatta aynı öğretmene 7 yaş yerine 5 yaşında bebeyi koyup mükemmel bir şey yaptık diyemezsin.
.
Bu bütün sistemin değişmesini gerektirir.Hem de öyle böyle değil, titizlikle, araştırmalarla, inşaat mühendisi, mimarı, mobilyacısı, pedegogu, doktoru, velisi, öğretmeni, başbakanıyla topyekûn bir değişikliği hazırlığı gerektirir. O koca koca binalar yerine tek katlı, daha ergonomik sınıflar, yerleşim planı yapmak zorundasın.8.sınıf öğrencisisin kullandığı alaturka tuvalete beş yaşındakinin ayağı yetişmez, lavaboya boyu ermez. Bu çocuklar tek başına sınıftan çıkıp 3 katlı okulun bilmem kaçıncı katında ki koridorun, şurasın da ki o ağır kapıyı açıp tuvaletini yapamaz. Yerini bile bulamaz. Bulsa açamaz, açsa oturamaz, otursa vay ki vay.
.
Düşünün öğretmen ders anlatıyor, kapıda bir tıkırtı, birisi ıkına sıkıla açıyor kapıyı. Saç baş dağılmış, formasının içi dışına çıkmış, yüzünde korku ve sıkıntı ile bir çocuk, bacaklarını sımsıkı birleştirmiş, bu açtığı kaçıncı derslik, tuvalet zannederek. Koyveriyor orada daha fazla tutamayarak. Hem çişini hem gözyaşlarını. Batan üstü, utancı, korkusu, özlediği ev konforu ve anacığı…
.
Oy oyyy, çok şükür doğru zaman da doğurmuşum da almadılar kuzumu o anlamsız çarklarının içine. Sadece 2 ay büyük olsa hazır olacakmış yavrum ilkokula inanabilir misiniz? Ben inanamam. Ama diğer yavrular! Anne babası ses çıkaramayanlar bu ana kuzularının geleceğine bu bombayı koyanların her cihan da iki elim yakaların da olacaktır. Bu kadar alt yapısız, hazırlıksız, plansız geleceğimize saldırdınız. Hiç birimizin sesi çıkmadı en acısı bu. Çocuklarımıza sahip çıkamayan bir toplum olduk neden? Bu kadar nasıl uyuştuk biz?
.
Şu tarihe geçsin ki 2012 yılında ilkokula başlayan bu talihsiz nesilden mutsuz, zamanından önce olgunlaştırılmaya çalışılmış yetersiz, güvensiz, güdülen bir nesil çıkacaktır. Bu yavruların sevgi, şefkat, güven ve yeterlilik duyguları bu sistemle sıfırlanacaktır.7 yaşında bir çocuğun bile ezildiği bir eğitim sisteminde zavallı bir nesil yetişecektir. Ve biz sessiziz hala!
.
Yazık bize.
|