Ruhun bedenine iyi davranmazsa, bedenin bunun intikamını alır, sen iki kişiden oluşuyorsun, biri sen yani ruhun, diğeri sen yani bedenin. Ruhun bedeni yönetir, beden ruha hizmet eder, ama bir anda işler tersine döner bedenin öyle bir tepki verir ki ruhun neye uğradığını şaşar.
Ruhun dişlerini fırçalamazsa bedenin dişlerini sarartır, çürütür, acı çektirir sana, Ruhun sağlıklı beslenmezse bedenin kilo almaya, organların hastalanmaya başlar…
Ruhun spor yaparsa, okursa, iyi şeyler düşünür, yaparsa bedenin sağlıklı, mutlu, dinç ve güzel görünür…
Bunu bu sabah 9 yaşındaki kızıma dişlerini fırçalaması ile ilgili konuşurken anlattım. Şaşkınlıkla dinledi, çok ilgisini çekti. Normal bir anne gibi “o dişler fırçalanacak o kadar!” deseydim aynı etki olur muydu bilmiyorum.
Her şeyi ruhumuzla yapmazsak, ruhumuzukatmazsak, beden ayrı dili konuşmaya başlar. İki kişilik bu zorunlu paylaşımda bir taraf unutulursa olay kopar gider. Bütünlük o yüzden önemli.
Gördüğüm yorgun, yılgın bedenleri izlediğimde anlıyorum ruh ve beden bir nokta da bırakmış birbirlerini. Çökmüşomuzlar, feri sönmüş gözler, ruhsuz adımlar….
Oğlum geçenlerde bir soru sordu
- Anne neden büyükler bu kadar az gülüyor?
Şaşırdım,
-Neden böyle düşündün?
-öyle çünkü. Büyüdükçe eğlenmeyi unutuyor sanki insanlar.
-ama oğlum senin etrafında hep gülümseyen insanlar var.
-en çok sen gülüyorsun tamam ama yine de az,babamın daha da az.
Şaşkınlıkla acaba doğru mu diye düşünürken, ona;
-büyüdükçe, sorumluluklararttıkça, hayat insanı zorladıkça, mücadele etmekten gülümsemeyi, keyfi kaçırıyor olabiliriz, o yüzden hayatın en güzel dönemi çocukluktur diyorum.
Aynı gün tesadüfen bir makale gözüme çarpıyor; çocuklar günde en az 400 defa gülerken kadınlar 60, erkekler 8 defa gülüyormuş, gülmek dediğim kahkaha falan değil, gülme kasını çalıştıracak kadar tebessüm. Aman tanrım!. Kadınların daha çok yaşama sebebi bu bence. Gülmek vücudu rahatlatan, bedenle, ruha aynı dili konuşturan tek şey.
Binlerce yıl önce Mezopotamya da hastalıkları iyileştirmek için gülme kürleri uygulanırmış. Güldükçe solunum hızlanıyor, vücuda giren oksijen artıyor, kalp hızı artıyor ve dolaşım düzenleniyor. Bu zincirleme reaksiyonla hem dolaşım hem immun sistem güçleniyor, vücut hastalığa direnç gösterebiliyor. Çocuklar bu yüzden daha dayanıklı, daha hızlı iyileşebiliyor, âmâ erkekler? Vay hallerine.
Bir anne olarak anlıyorum ki, çocuklarımıza, her gün diş fırçalamayı öğretirken, her gün mutlaka gülümsemeyi de öğretmeliyiz. Ruhları gülümserse bedenleri de ışıl ışıl parlayacaktır. Ve o zaman gerçek gülme dudaklarda değil göz bebeklerinde olacaktır. Adı üstünde bebek, göz bebeğinizi güldürün lütfen.
Serap Düzgören Arı
30.08.2016
Antalya
|