Hiç tanımadığım komşum öldü önceki gün. Durup dururken, akşamüzeri, evine giremeden. Tanıdığı komşusunun kapısının önüne yığıldı ve öldü. Hiç tanımadığım insanlar alıp götürdü onu. Yıllardır aynı site içinde oturuyorduk, belki birkaç kez karşılaşıp selamlaştık bile kim bilir. O işe yetişmek için koşturuyordu ben okula…
Hiç tanımadığım komşumla adresimiz aynı, alışverişyaptığımız market aynı, aynı bahçeden geçip karışıyoruz hayata… Pencerelerimiz birbirine bakıyor. O hiç girmediğim evin bütün ışıkları yanıyor iki gündür. Hiç tanımadığım komşumun, hiç tanımadığım yakınları yas tutuyor. Yine de yadırgıyorum onsuz dolu evi, İçerde dolaşanların hiçbir şeyin yerini bilmediği düşüncesi canımı sıkıyor. Çayın yerini kocasına sorsalar bilir mi acaba, misafirler için sakladığı servis tepsisi de hangi dolabın içinde kim bilir.
Amann çamaşırları da hafta sonu yıkarım demişti belki. Sabah üzerinden çıkarttığı geceliği de gelişigüzel atılmıştı yatağın üzerine. İyi de nerden bilsin ki insan akşama öleceğini. Bu geleceklerin hepsi davetsiz misafir, Azrail gibi!. Haber verse, hazır ol dese önceden sanki!
Çocukluğumdan beri merak ederim. İnsan ölmeden önce bunu hisseder mi, o son gün son dakika, ya da ne zaman anlar öleceğini. Hani son resmi, son konuşması diye yayınlanır ya bazen, bakarım saatlerce, bakışlarında bir işaret yakalamak için. Biliyormuydu, hissediyor muydu, ya da her zamankinden farklı bir şey var mı görünüşünde, bakışında…
Bulamadım…
Ölümün bu kadar yakınıma girmesinden hoşlanmadım. Ben günün yorgunluğuyla evimin kapısından girmeyi başarabilmişken kapı önünde yığılmasını unutamadım. O hiç tanımadığım kadının yarım kalmış hayalleri, planları, kocası, şoktaki çocukları çıkmadı aklımdan.
Taziyeye gelenlerin onun pişirdiği yemekleri yiyecek olması dokundu bana. Ah bilse ne yemekler hazırlardı size eminim elleriyle, nerden bilsin.
Ya,habersiz gelinmez ki ÖLÜM!.
Bir sor, hazırmısın de, hazırlan de en azından yahu!
Onun hiç görmediğim evinin penceresinden, kendi evimin tanıdık odalarına çevirdim başımı. Yarına yaparım dediğim ne çok iş, ne çok plan, ne çok hayalle dolu her taraf.
Bu kadar yarına endeksli ve bu kadar çaresiz olduğumuzu bilmek çok can yakıcı.
Vaz geçmek lazım. Yarınki sevmelerden, gitmelerden, hayallerden…
Her şeyi şimdi ye tıkıştırmak lazım.
Ve her akşam o sıcacık evimizin kapısından girdiğimize şükretmemiz lazım.
Hiç tanımadığım komşum öldü iki gün önce. Yaşarken değil ama ölümüyle anlam kattı hayatıma. Farkındalığımı arttırdı. Gidişiyle kalanlara dersler verdi.
Birkaç gün sonra, hiç girmediğim o evin ışıkları sönecek, davetsiz herkes evine dönecek. Kalanlar onsuz yaşamayı öğrenecek. Bir süre sonra unutacağım o tanımadığım pencereye bakmayı ve tanımadığım komşumu hayal etmeyi. Kendi davetsiz misafirimle buluşacağım güne kadar!
|