İşten çıktım eve gitmeden önce biraz alışveriş için bir markete girdim. Dalgın ve yorgun reyonları gezip alacaklarımı seçiyorum. Bu arada 9-10 yaşlarında bir oğlan çocuğu sürekli sorular soruyor. “anne bu ne demek, anne bunu alacak mısın bana…”. Çok sonra algılıyorum kulağımdaki sesi ve fark ediyorum ki çocuk soruyor ama anne cevap vermiyor. Başımı kaldırıp merakla bu ikiliyi görmek istiyorum. İkili değil üçlü demeliyim. Bir bebek arabası içinde sarışın renkli gözlü dünya güzeli bir bebek,yine sarışın hoş bir genç kadın ve esmer afacan.Garip bir hisle içimden çocuğun gerçek annesi olmadığını düşünüyorum. Fiziksel farklılıktan mı diye soruyorum kendime “hayır”.daha onları görmeden, sesleri duymamla algılamam arasında geçen o saniyelerde bu anne oğul ilişkisinde bir kopukluk, yanlışlık hissettiğimi fark ediyorum.
Derken çocuk bir şey daha, istiyor, kadın “sana hiç bir şey almayacağım, söyledim sana “diyor.
O sırada çocuk duyamadığım bir şeyler söylüyor keyifsizce.
Kadın birden hiddetleniyor ve çocuğu rafların arasına sıkıştırarak söylenmeye başlıyor. “sen ne yalancı bir çocuksun, niye sürekli yalan söylüyorsun. Ben sana öylemi dedim… Eve gidince görürsün diye üzerine yürüyor, kolundan çekeleyip ittiriyor.
Ben şaşkın bir şekilde sadece çocuğun vücut dilini okuyorum. Kolunu yüzüne doğru siper edip siniyor.Bu bana daha önce bir şekilde şiddet gördüğünü düşündürüyor.Kadın konuştukça öfkesi artıyor, çocuğun bakışları çaresiz,kaçıp gitmekle olup bitmesini beklemek arasında bir ruh hali.sesi çıkmıyor,kadına bakamıyor kolundan tutup tartaklarken onu o mahcup bana bakıyor.
O gözlerdeki çaresizlik, sevgisizlik, korunmasızlık o kadar yaraladı ki beni. Koşup, çekip almak istedim kadının elinden, sarılmak istedim. Sevgi, şefkat ve güven eksikti belli ki hayatında, biran bile olsa verebilmek istedim.
Anne dediği kadının bir anlık ilgisini, sevgisini kazanmak için bildiği her şeyi denedi gözlerimin önünde, dikkatini çekmeye çalıştı. Sürekli terslendi, azarlandı…
O kadar öfke duydum ki o kadına. Kendi annesi olamaz dedim. Zaman zaman her anne kızar yavrusuna öfkelenir… Ama hiçbir gerçek annenin bakışında o acımasızlık olmaz, olamaz, dilimiz kızarken bakışlarımız sever , sarmalar onları. Ama bur da başka bir şey vardı. Küçücük bir çocuğa bütün hayatın, geçmişin öfkesi yüklenmişti.
Abartmıyorum,Benim hissettiğim, o çocuğun hissettiği ve o kadının hissettiği her şey o kadar netti ki ,farklı bir yorumu yoktu.
İçim acıdı…
Başkasının çocuğuna anne baba olmaya çalışmak çok zordur. Herkes yapamaz,Bunu kabullenmek cesarettir. Yürekliliktir. Ama kendini bilmeden bu işe girmek gaddarlıktır.
Alışveriş sepeti minik bebek için mamalar, sütler, bezlerle doluydu. Kendi içinde diet içecekleri, yiyecekleri ama 9 yaşındaki o oğlan için bir sakız bile yoktu.
Baba nerde acaba şu anda diye düşündüm. Muhtemel işinde,keyfide yerinde,hayatını paylaştığı bir eşi iki dünya güzeli çocuğu var.
Ama o çocuklardan birinin gözlerinde derin bir sevgisizlik, güvensizlik ve açlık var…
Tesadüfen aynı kasaya geldik, ben o kadar etkilendim ki yaşadığım acı gerçekten kasiyer bayanın 3. Seslenmesinde kendime geldim kartımı uzattım.
Gözüm o masum çocuğun hüznünde kaldı.
Aklım o çocuğun gözlerinde kaldı..
Kalbimde büyük bir öfke, çaresizlik ve acı kaldı.
Eve girer girmez sarıldım yavrularıma, sevgi, şefkat, güven duygusu olmazsa nasıl büyür bu çocuklar, nasıl sağlıklı mutlu insan olurlar hayatta…
|