Sessizlik, sezsizlik, sezsizlik… Tuhaf bir sessizlik! Ruhların her biri bir yana savrulmuş, birbirinden kopuk yaşayan insanlar! Ellerinden düşmeyen telefon. İki ruhlu, çift kişilikli,büyük bir kısmıcafcaflı gösteriş içinde, muhtemelen yalnızlık sarmalında yaşayan insanlar çoğunluğu…
Gençlere neler oluyor böyle? Hayret! “Elindentelefon düşürmeyen bir nesil yetişiyor” diyoruz ama yetişkinlerde aynısı. Çocuklusu da aynı çocuksuzu da! İnsanlıktan insanca yaşamaktan uzaklaşmalarımızdan biride bu! Her yerde aynı manzaraya rastlıyorum. Telefonla yatıp telefonla kalkıyoruz. Sokakta yürürken, dolmuşta, misafirlikte, arkadaş ortamında, yemekte, tuvalette hemen her yerde elimizden bırakmıyoruz mesela. Yanımızdan ayırmadığımız, her an her yerde sadece o var gibi içine kendimizi sığdırıyoruz. Gerçek olmayan bir dünyayla meşguliyetimizi artırdığımız dahası mutlu olduğumuza kendimizi inandırdığımız bir yaşama sıkışıyorruhumuz. Kısır döngü içinde veya fanus içinde yaşayan balıklar gibi mesela. Tüm yaşamımız, nefes alıp vermelerimiz bir telefonla. Yanlış amaçlı kullanıla kullanıla biraz değil bayağı bayağı ayağa düştü bu sanal oyuncak gözümde.
Hakikatten mutlumu oluyoruz böylesi bir yaşamla, onu bunu takip etmekten, sanal oyunları oynamaktan. Tüm zamanı meşgul ederek, boş yere zaman harcamak değil midir esasında. Yanımızdaki insanlardan uzaklaştırıyor bizi çoğu zaman. Eşimizden çocuğumuzdan zamanı çalarak, çoğu kez abuk subuk iletilere vakit harcamaktan hazmı alıyoruz çok. Hiç düşündünüz mü? İlgilenilmeyen küçük çocukların anne babadan kopuk yetişmeleri onları nasılda yalnızlığa ittiğini... Ya her şeyi bildiğini sananları! Sahte dünyalıları takip etmek neler kazandırıyor nelergötürüyor her an ailemizden. Günümüz, geleceğimiz mi şimdi bu?
Bağımlılık artıyor her geçen gün. Futbol gibi. Alkol gibi… Teknoloji bağımlılığı bu. Bu tür manzaraları görünce, “siz insanlar” diye bağırasım geliyor içimden. “Bu yaptığınız ahmakça!”, her birini tek tek kontrol ederek, “bu iyi, bu kötü!” diye uyarasım geliyor. “Sizi gerçek yaşamdan uzaklaştırıp sanal arkadaşlıkları yakınlaştıran nemenem bir şey bu” diyesim geliyor. Ve sessiz. Ve de yapayalnızsınız aslında… Mekanik zihinler gibi… Mekanik ruhlar…
“Gerçek yaşamda bulmanız gereken şeyi sanal dünya da mı arıyorsunuz?” diyesim de geliyor böylesi insanları gördükçe… Oysaki gerçek hayat,teknoloji dışında çoğu kez!Dışarda da insanlar var. Güzel manzaralar var. Karın yağışını izlemek mesela. Yağmurun yağışı. Sokakta yürümek. Denizin hırçın dalgalarını izlemek. Gökyüzüne bakarak istediğin şekilleri görmek varken. Telefona kendini hapsetmek niyeki?
Dışa dönük ruhlar, güler eğlenir karşılıklı. Hayat insana mutluluk borçlu. Alacağınızı tahsil etmesini öğrenin ilk önce. Bağımlı olacaksanız illa da bir şeye, kitap okumaya bağımlı olun. Kitap okuyan insan mutlu olur; anbean günbegün.
Nurcan Ofluoğlu ŞEN
|