İnsanı yün yumağı gibi karmakarışık eden gündemlerle dolu, kaygı ve endişe içinde geçen, koca bir yıl daha su gibi aktı. 2017 yılının geldiğimiz bu son günlerinde geriye dönüp sorgulama yapmanın ve karmakarışık duyguya bürünmenin doğru bir şey olmayacağını düşünüyorum. Yoksa bu düşünceler bütün zamanımı alıyor, yeni yıl ile ilgili yeni düş kurmaya, yeni programlarla eğlenceli ortam oluşturmaya zamanım kalmıyor. Olan bitenlerin yanında yaşanılanlar yaşandı yaşanmaya devam edecek. Anlarımızı güzel geçirmek beklentisi ile hoşlandığım işlerle oyalanmanın ,önümüze bakmanın daha akıllıca olacağı düşüncesi ile kafamı, hobi atölyesine çevirmeye çalışıyorum. Umutluyum. Ve bundan böyle keyfime göre davranma kararımı haklı göstermeye çalışacağım. yoksa etrafımızda bulunan beş para etmez bir takım insanlara kafa mı yormalıyım?
Her neyse. Başak, birkaç gündür “anne yılbaşı ağacını süsleyelim “ diyordu. Tamam deyip ağacı önüne koyup süslemesini izledik babasıyla. Oldukça mutlu bir şekilde ağacı süsledi ve yoğun bir bir şekilde kar köpüğünü üzerine sıktı. Sonunda ağaca övgüler yağdırmaya başladı. “ büyüleyici bir kış mevsimi oldu” dedi ilk önce. Kış mevsimini yaşadığımız bu günlerde karın yağmamasını eleştirip duruyordu. “ne zaman kar yağacak “ diye soruyordu sık sık. Karlı bir günde doğduğu için karı çok sevmesi ondandı belliki. Havalarda çok soğuk geçmediği için kar yağarmı yağmaz mı belli de olmuyor bu şehirde. Geçen yıl bu zamanlarda kar vardı aslında. Facebook hatırlatıyordu geçmişte yayınladığım resimleri, yoksa unutuyorum geçen günlerin izlerini…
Başağın yılbaşı ağacını instagramda bir story bir de resimle yayınladım. Birkaç saat geçti yada geçmedi whatsapp dan mesaj gelmeye başladı. Arkadaştan gelen küçük bir uyarı diyelim biz buna. “Mehmet Akif Ersoy’un yılbaşı mesajı” diye bir şiir ilk önce gelen. Yılbaşını ağır bir şekilde eleştiren bir şiirdi. Biraz araştırınca bu şiirin ona ait olmadığını öğrendim. Daha sonra Necip Fazıl Kısakürek’in resimli bir capsı. Onu da araştırınca uydurma olduğunu anladım. Ne yazık kı sonuç, ufaktan ufağa uyarıya maruz kalmamdı esasolan. Kendinden olan veya olmayanları etkisi altına almayı yakınındaki insanlarla başlayıp bu etkileşim yayılarak toplumu saracak gibi. Kötü
senaryolar üretmeden iyi niyetine yorumlayalım biz genede. Bizim yapmamız gereken çaresizliğin çaresi güzel günleri umut edip beklemek. Bekliyoruz güneşin gökyüzünü aydınlatmasını. İnsanların bir birine güven duyarak yaşamasını. Bazen beynimiz hakikatten bir uçurum. Ya dibindeyiz ya başında. Uygun bir dille de yalan ve uydurma sözlere inanılmaması gerektiğini anlatmayla geçiyor boş yere zamanımız. İstemeyerek zora sokayorum bazende düşüncelerimi.
Düşlerim zor düşüncelerle son buluyor. Feto olaylarından sonra bile insanlar aklını kullanamıyor . Hala da inancı güçlendirmek, ibadeti artırmak adına aracı sokuyorlar kulla Allah arasına mesela. Asırlardır İslam dinine bişey olmadı,ezanlar susmadı bundan sonrada ebedi olacağı besbelli iken nedir bu sahiplenme duygusu. Kendinden olmayan insanların yabancılara benzemeye çalıştıkları inancını inatla ileri sürüyorlar. Neler saklıyorlar içlerinde, ummadığımız insanlarin en beklemediğimiz şeyleri yapabileceği durumu sokuluyor. Bize de ah! Vah! demek düşüyor. Ama hepsi boşuna. Ülkemiz ,üzerini kaplayan bu bilgisizce inanç kirliliği kaç yılda temizlenir bilmiyorum. Bilgisizlik adeta bir bomba. Ama böyle devam ederse de inançlara saygı azalması yaşanması kaçınılmaz. İnsanlara saygı da azalıyor. İnsanlar üzerindeki etkileşim devreleri iyi çalışıyor.
Etkilemezse çarpıyor, bölüyor… vay ki vay…herşeyi bildiğini sanan bu insanların yanında bizler azalıyoruz. Tükeniyoruz. Omuzlarımıza öyle yük bindiriyorlar ki, beter oluyoruz. Kendi doğrularını dayatan bir grup, inatla, baskılarıyla azalıyoruz azar azar. Sevgisizliğe sürüklüyor, hızla uzaklaşma isteği doğuyor bu tür ortamlardan ve en güzel zamanlarımız heder oluyor böylelikle.
Yingyang ruhum devrede bu yazımda. Hem iyi düşünceler hem de kötü düşünceler dökülüyor cümlelerime. Oysa her şeye rağmen ümitvarım. Gelecekle ilgili güzel düşler kuruyorum. kötü düşüncelere verilecek en büyük ceza mutlu olmaktır. Geleceğe umutla bakıyorum. 2018 yılı yolu “iyi insan” olmaktan geçen herkese mutluluk getirsin…
Nurcan Şen
|