Sabah sabah rengarenk düşlerimiz, somsoğuk hava ve sis duvarına toslamış gibi oldu trenden indiğimizde. Hayal kırıklığına uğrayan düşlerimizin yaşadığı hüsran, akşama kadar sürmeyecekti. Şehir, ilerleyen saatlerde hayalet kasaba görünümünden çıkacak,sis kalkacak,esnaf dükkanını açacak, trafik işleyecekti. Caddeler sadece iri köpeklerin gezindiği mekanlar değil, işlerine güçlerine giden insanlarla da renklenecekti.
Porsuk çayına doğru yürüyerek yol aldık. Ruhuma neler yaşatacağımı az çok kestiriyordum. Kah resim çekerek kah sokak köpekleri ile oynaşarak esnafların dükkanlarını açmasını, sokakların şenlenmesini bekledik. Sis yavaş yavaş kalkıyordu şehrin üzerinden ama oldukça soğuk bir hava vardı. Kışı iliklerimize kadar hissettiren bir gün geçiriyorduk ve bir tek karın yağması eksikti. Önceden belirlediğimiz ve illede orada kahvaltı yapın denildiği için tavsiye edilen bir mekana kadar epeyce yol yürüdük. Sabah sporunu da yapmış oluyorduk. Önerilen mekana girdiğimizde sıcak çay kokusu içimizi ısıtmaya yetmişti. Beğenmek! Bir yeri beğenmek için bütün ruhum ve bütün duygularımın coşması lazımdı. Ama öyle olmadı. Herhangi bir geziye çıktığım zaman, yemek yeme ve mekanları benim için hiçbir zaman önceliğim olmamıştır. Açlığımın giderilmesi yeterliydi. Bu mekanın ne gibi özelliği var diye düşündüğümde duygularıma haz verecek cazip bir yani gelmedi açıkcası. Bunu da gönül rahatlığı ile itiraf ediyorum.
Yemekten sonra çok oyalanmamak için hemen yola koyulduk. Taksiye binerek en yakın trenvayın olduğu yere geldik. Nazan, en yakın büfeden bir eskart alarak işimizi kolaylaştırdı. Trenvaya bindik. Az sonra Atatürk Lisesinin önünde indik, Odunpazarına yürüyerek vardık. Eskişehir’in eski evleri restore edilerek şehirin sadece öğrenci şehri olarak anılmasıyla değil, turizm şehri olarakta kendini öne çıkarmasında belediye başkanın bu şehre katkısı olduğu kesindi. Müzeler ilgi çekiciydi. Ahşap heykel müzesi, cam müzesi , daktilo Tayfun Talipoğlu müzesi ve derken balmumu heykel müzesi son durağımız oldu. Tüm yaşamım boyunca edindiğim bilgilere göre Sn. Yılmaz Büyükerşen, mesleğini icra ederek şehire mana ve anlam yükleyen tek belediye başkanı olduğudur hiç şüphesiz. Müzenin önünde oldukça uzun kuyruk vardı ve bizde sıraya girerek epeyce bir zaman bize sıranın gelmesini bekledik ilkönce. İçeri girdiğimizde farklı bir düyaya girmiş gibi hissettim kendimi. Sanatın, o duygu yüklü anlamını burada hissettim, yaşadım. Ve sanat o iz bırakan mühürünü vurmuştu şehire. Birçok tanıdığınımız önemli kişilerin heykelllerini mumtazam bir şekilde yapmıştı başkan.müzede Atatürk ve ailesinin, önemli siyasi kişilerin , sinema artisleri, şarkıcılar, yazarlar, gazeteci ve işadamların balmumu heykelleri vardı. Büyük bir memnuniyetle ve beğeni ile müzeyi gezdik. Sn.Yılmaz Büyükerşen verebileceği en büyük insancıl hizmeti esirgemeden büyük bir özenle, tutkuyla ve canı gönülden yaptığı belli oluyordu. Bütün herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülerek yapıldığı aşikar. Asıl mesleğinin Heykeltıraş olması en büyük etkendi. Yaptığı hizmetlerle ülkemizde, takdir edilerek sevilip sayılan insanlar arasında yerini alıyordu.
İlerleyen saatlerde hava ısınıyor ve güzelleşiyordu. Ara ara uzun yürüyüşlerimizde oluyordu. Daha sonra otobüsle Kentparka gittik. Porsuk çayının kenarında kurulan büyük bir alan
içinde yapay plaj, açık yüzme havuzu, çocuklar için oyun alanı ve yapay gölet bulunuyordu. İnsanların yürüyüş yapabileceği, nefes alınabilecek refah içinde yaşayabileceği tertemiz bir ortam vardı. Alışveriş ve yeme içme yerleri ile huzurlu bir ortam da sunuluyordu. Kentparkın belli yerlerinde bulunan heykellerde oldukça ilgi çekiciydi. Bir cafede oturup bu güzelliğe teslim olan yüreğimin sesini dinleyerek ve beslenen duygularımın zevkini birer kahve içerek yaşadık.
Tekrar otobüse binerek Sazova parkına gittik. Büyük bir alana kurulu ve çocuklar için her şey düşünülerek tasarlanmış oldukça güzel bir yerdi. Bilim merkezi, hayvanat bahçesi, Korsan gemisi ve içindeki heykeller, masal şatosu ve masal kahramaların heykellerini büyük bir beğeni ile gördük. Özellikle çocuklara sıcak duygular yaşatacak ve ruhlarını şekillendirerek ilham verilebilecek bir ortamdı burası. Sade yaşamı ile mesleğine saygılı, ahlaklı bir kişilik olarak bütün yeteneklerini ortaya döken Sn.Yılmaz Büyükerşen’i burada da anarak bu şehre kazandırdıkları ile kendisini ne kadar övsek azdır hiç kuşkuşuz. Bir insanın çeşitli yetenekleri olsa bile bu ve benzeri işlere girişme ve sergileme büyük bir cesaret işidir aynı zamanda.
Ardından şehire döndük.rastgele girdiğimiz bir mekanda yediğimiz çibörek ve mantı güzeldi ve beğenerek yedik diyebilirim. Çevreme şöyle bir göz gezdirdiğimde insanların büyük bir keyifle yediklerini anlayabiliyordum. Kısa bir dinlenme molasının ardından yolumuza devam ettik. Porçuk çayının, insanlarla şenlendiğini gözlemledik. Her yer ışıl ışıl oldukça güzel görünüyordu. Çayın üzerinde yüzen kayıklar. Bir çok yerde, her biri farklı renkte boyanan köprülerin üzerinde bulunan heykelleri oldukça fazla beğendim. Akıl kendi eserini yaratır. Biz ölümlüler arasında, aydın sanatçı insanların sayısı ne kadardır bilmiyorum ama karanlığı aydınlatan, kalıcı eser bırakanların sayısı azdır muhtemelen.
Bende gönlüme göre arkadaşımla bu şekilde günübirlik kimseye bağlı olmadan tam bir özgürlük yaşadık diyebilirim rahatlıkla. İnsanoğlu özgürce yaşamak istiyor, bazen kırık bir kalple bazende kırdığı kalple. Karmaşa ve gürültülü bir ortamdan uzaklaşıp dingin ve huzur veren bir ortam bizi yeniden canlandırıp coşturdu velhasıl. Bütün bu gördüğüm yerleri yeniden düşünerek değerlendirme yapmak için dalıp dalıp gitmelere ihtiyacım var. Bir tuhaf yalnızlığa bürünüp herkesten uzak oturup saf ve temiz bir şekilde yazarak keyif almalıyım. Ama insan yalnızken de iç dünyasına dönebilmesi saatlerce sürebiliyordu…
.
Nurcan OFLUOĞLU ŞEN
|