Yüzündeki yaşlılık çizgileri ve kıvrımları oldukça belirgindi. Derisi kalın. Çöl susuzluğunda çatlamış toprak gibi dalga dalga yüzüne yayılıyordu... Bastonuna dayanarak balkona doğru yürüdü. Ardından ben de ne söyleyeceğini merak edercesine şaşkın bir yüzle arkasından öylesine yürüdüm. Haber vermeden, aniden gelmesi beni çok ama çok şaşırtmıştı. Uğrak kapısı da değildim aslında. Ama yine de, geldiğine çok sevindiğimi söylemeliyim.
Son karşılaştığım halini anımsadım birden. Gözümün önünden hızla gelip geçti gençlik halleri... Ama şimdi beli iki büklüm olmuş; oldukça yaşlanmış; gitti gidecek gibi. Son durağa gelmiş gibi, doksan dereceydi bedeni. En büyük desteği ise bastonu…
Hızlı nefes alıp vererek yaşlı bedenini dinlendiriyordu. Etrafa uzun uzun bakıp durdu. Derin bir nefes çekip, bıraktı bir kez daha. Düşünceliydi her zamanki gibi. Bir şey yapmak istercesine mimikleri hareketleniyor; belli belirsiz duraklayıp sonra vazgeçiyor; yüreğinden geçen garip isteklerle yük olmak istemiyordu kimseye... Güçlükle sandalyesine oturdu. Başı önüne düştü. Yılların yorgunluğu işte; derin düşünen insan misali…
Avurtları çökmüş, gözlerine tatlı bir hüzün düşmüştü. Kemiğine yapışan derisi, zar gibi incelmişti. Mavi tek taş altın yüzüğü sağ elindeki orta parmağına takılı. Zayıflamış parmağında yüzük yana doğru taşı düşecek gibi bir türlü yerinde durmuyordu. Yıllardır bileğinde, sağlığa iyi geliyor diye taşıdığı bakır bir bileklik vardı. Bilekliğin üzerinde ise yılların izi var. Rengi kararıp siyaha dönmüş. Ellerinin üzerindeki damarlar mor renge bürünmüştü. Kemik erimesinden parmaklarının şekli değişiyordu. Hiçliği üzerinde taşıyor gibiydi.
Parmaklarının eklem yerleri yuvarlakımsı ve üstelik eğrilmeye başlamış. Başparmağı avucun içine doğru kaymış; kemiği derisinden çıkacak gibi eğri duruyordu. Derisinin üzeri kahverengi, benek benekti. Bu tür benler yaşlılara yakışıyor. Elleri sanatçı eli gibi duruyor sanki. Üzerinde fikrin ve zikrin aurasının izi kalmış sanki. Kahverengi kalemle ellerin üzeri benek benek boyanmış gibi. Yaşlılık benleri işte!
***
Yeni çıkan romanımın 12. Ve 13. Sayfasından bir bölüm bu. Romanım iki hikâyeden oluşuyor. Günlük yaşamını anlatan çalışkan bir yazar ve yaşlı kadın Meyveş Nene tarafından anlatılan mitolojik, erkekleri içlerinde barındırmayan ve onları köle olarak kullanan amazon savaşçı kadınların efsanesi… Bu romanım tüm online satış yerlerinden ,İdefix, D&R , BKM ve diğer kitapçılardan istek yapılarak temin edebilirsiniz. Türk edebiyatına katkı yapmaya çalışan yeni yazarlara da desteğinizi esirgememenizi arzu ederim… Sevgiler.
NURCAN ŞEN
|