Kasvetli havanın bende yarattığı miskinlik ve karamsarlık duygusu ile erkenden ofisten çıkıp eve geldim. Uzunca bir müddet gönlümde yazı yazma arzusu olmadı; fakat şimdi burada, evimde, inzivaya çekilmiş gibi sessizlik içinde, Başak okuldan dönmeden, kısıtlı zamanımla, dışarda yağmur çisil çisil yağarken, ilk işim duygularımı yazıya dökmek oldu.
Güzel Allahım! Yağmurun yağması, gündüzün geceye dönüşmesi senin elinde; fakat kendime zaman ayırmak da benim elimdeydi. İşte! Sessizlik içinde yalnız kalmak ne kadar da iyi.Tek başına oturmak, kendinle başbaşa kalarak güçlenmek, dalıp dalıp giderek duygularımı iyileştirmek, iç dünyamın sesini dinlemek nefes almak gibiydi…Yüreğimde, çocuksu bir yanım da vardı. Ne kadar büyüsem de, olgunluğa ersem de, belli tecrübeleri yaşamış olsam da, içimdeki çocuk ruhum kalmaya devam ediyordu. Ben kendimi bu durumda görüyorken bile kızım beni eğlenceli bulmuyordu. Onun apayrı bir dünyası vardı. İyi ki de var. İlkokul birinci sınıf öğrencisi olarak aklı fikri oyunda, mızmızlanarak kendisiyle çok oynamadığımı, mazeret üreterek kendisiyle ilgilenmediğimi açık ve net bir şekilde arada sırada yüzüme vuruyordu. Sanırım bu dünyada çocukların hem isteklerini karşılamak, hem rahat bir hayat sunmak, hem de sevgi göstermek zor olsa gerek.
Günler su gibi akıp giderken, Başak’ın hızla büyüdüğünü fark ediyordum. Doğduğundan beri her zaman, her türlü endişeyle dolu dolu geçti günlerim. Her zaman yanımda olsun, gözlerimin önünden ayrılmasın istedim. Koruma içgüdüsü ile geçti diyebilirim rahatlıkla. Hala bu endişelerim devam ediyordu. Kendini koruyabilecek yaşa daha gelmedi henüz. Çocuklarımız iyi kötü nedir bilmeden, gülerek eğlenerek, masumca günlerini geçirmek istiyor; oysa yaşam o kadar acımasız ki kötülük her zaman her yerde vardı.
Yüreğimdeki o çocuk tarafım geçmişin etkisini bugüne taşıyordu belki de. Geçmişte yaşadığım deneyim ve tecrübeler, korkular, kaygılar, endişelerimin bu zamana yansımasıydı. O büyüdükçe endişelerim de boyut değiştiriyordu. Günümüzde ise kötülükler artıyor. Bir kısım insanlar da merhametsiz. Çocuğumun bulunduğu her ortamda güvende olup olmadığını hissetmek istiyordum. Gerek dışarıda, sosyal ilişkileri iyi, gerek aile içinde dengeli ve düzenli bir yaşamı olsun
istiyordum. Kendi içimdeki çocuğu anladığım için çocuğumu da anlıyorum ama dışardaki insanlara güvenip güvenemeyeceğini iki defa hesaplamalıydım . Bulunduğu ortamlar onun için güvenli mi, değil mi? diye sorgularken; sorduğu sorular karşısında yaşına uygun doğru cevaplar verebilmek de önemliydi benim için. Bazı sorularına ne cevap vereceğimi kestiremediğim anlarım da oldu; oluyor. O büyürken merak ettiği şeyler de çeşitleniyordu. Duygusal anlamda kendisini korumayı artık öğrenmesi gerekiyordu.
Düşünüyorum da, bebekken tek derdimiz yemek yemesi idi. Tabağındaki yemeği bitirip bitirmediği... Sağlıklı beslenmesi için “bunu ye sana oyuncak alacağım, şunu ye sana süprizim var” demekle geçiyordu. Şükürler olsun ki o dönemleri atlattık. Doğal olarak, güven vererek, sevgiyle büyütmeye çalışıyorum.
Hepimiz biliyoruz ki mükemmel bir hayat yoktur. Mükemmel olmayan bu hayatta güzel seçimler yaparak, elindekilerin değerini bilerek, gülümseyerek, severek, şükrederek, kızımın mutlu olmasıdır tek arzum…
|