Olur olmaz ve sık sık izlediğimiz olaylar iç dünyamı uykuya geçiriyor zaman zaman. Yazı yazmaktan sıkılıyor ve aynı şeyleri hissetmekten ciddi anlamda huzursuz oluyorum. Bu durumdayken hem yüreğim hem de aklım duruyor. Son derece keyifsiz oluyorum.
Hemen her gün bu ülkede neler oluyor diye bir bakıyorum ve kafa yorarken üretkenliğimi kaybediyorum. Üşüyor düşüncelerim. Kah kalabalık. Kah karanlık. Fikirlerim zihnim bulanıklaşıyor. Gündemdeki bir çok şeyi anlamsız ve manasız görmeye başlıyorum.
Referandum mesela. Bunu bile bile önümüze getirmelerine anlam veremiyorum. Kusursuz ve hep ileriye götürecek, kişilik kazandıracak, anlamlı kılacak yenilikler beklerken aksini görmek şaka gibi. Bir türlü aklım almıyor. Halkın ezici bir çoğunluğu “anayasa” nedir diye bilmezken bu konunun çözümünü halktan ummaları ne kadar da tuhaf! Milletvekilleri, hukukçular bu konuyu çözemedi halk çözecek. Teröre karşı “birlik olalım bir olalım” “bir olalım diri olalım” derken, şimdi de “evet ”ve” hayır” ile ikiye bölüneceğiz gene. Kutuplaştırma ve ayrıştırma devam edecek gene. Oldukça tatsız ve can sıkıcı bir olay bu. Vehamet.
Bu siyasetçilerin ayıbı ve her şeye rağmen çözümü halkın elinde. Midem bulanıyor. Seviyelerini bu kadar düşürmek TBMM’ne yakışmıyor. Her geçen gün endişem artıyor. Ülkemizi nasıl bir grup yönetiyor diye sorguluyorum kendimi. Çamur at izi kalsın siyasetiyle gidenler ve bütün o budalalıklarıyla uygar bir toplum olmayı imkansız kılıyorlar aslında. Davranışları kabul edilemez bir hareket olduğu biliniyor ama ses çıkarılamıyor üstelik.
Ben ise bizden daha güçlü, cesur çocuklarımız olsun istiyorken, çocuklarımızın geleceği için endişe ve kaygı duymaktan kendimi alamıyorum. Ve bu ülkede çocuklarımızın geleceği ile oynandığının kimse farkında değil mi?
Aynı zamanda herkesin sağlıklı bir şekilde işini yapma ve özgürlüğünü yaşamaya gereksinimi varken kısıtlamalara doğru ilerliyor olmamız ne kadar da vahim. Zira baskı altında olmak, düşündüğünü söyleyememek, hakkını arayamamak özgürlüğünü unutturur insana…
Bu ülkenin huzurunu, esenliğini ve bireylerin özgürlüğünü sağlayacak bilge ruhlu, gerçek ve samimi ve de “kendi” olan bir meclise ve siyasetçilere ihtiyaç var. Hem de acilen…