Sırtını yaslayıp koltuğa dinlersin yeryüzünün sesini... Rüzgârın savurduğu çerçöp sesleri dışında aslında en çok duyduğun gökyüzünün sesidir. Onun ağlaması farklı olsa da senin sesinden, göremezsin gerçekten ağladığını. Göremezsin dökülen inci inci o gözyaşları... İç dünyanı rahatsız eder, sanki bilir yüreğinin rahat olmadığını. Girer şekilden şekle, sürüklenirse ssizce oraya buraya. Yansıması ise vurur o derin yüreğine…
Sende aslında çekip gitmek istersin buralardan. Bulutlar gibi darmadağın bir kafayla. Herkesten, vakit kaybettiğin, geçen günlerine yazık ettiğin boş insanlardan uzaklaşmak, yalnızlığını alıp gitmek… Hep uzaklara... Bazen uçup gitmek! Bazen hiç olup gitmek ve sadece sona doğru gitmek; kimseye haber vermeden başka bir şehirde sessizce sığınağına girip herkesle iletişimi koparmak...
Böylesi bir havada bu düşünceler anlık vurur yüreğine... Koca bir şaşkınlıkla bakarsın yüreğine, güler geçersin kahveni yudumlarken… Kendine dönersin gene…
Bulutları seyret bak ne hikâyeler anlatır sana. Yayı elinde ok atan Eros mesela. Daha başka, kavga eden Tanrılar mesela. Daha da başka günahsızların mekânı mesela... Sıralarsın bir sürü yazılmış masal veya hikâye. Gökyüzünde bulutlar, yeryüzünde hüzün. Yeter ki yüreğin açık olsun okunmaya.
Hava bozdu iyicene. Ayam bu! Hiç şaşmıyor yapacaklarından. Dağların üzerinden doğru koşuşan gri bulutlar. Yağacağından o kadar emin ki. Romantizm akıyor doğanın üzerine resmen... Dertleş yağan yağmurla. Sen sakin ol. O konuştursun senin adına. Henüz yazılmamış cümleleri okusun yıldırım çarpmış yüreğinde... Şimşek çakması, gök gürültüsü ayrıca mülhem. Olağanüstü doğa olayları hayranlık uyandırır hep. Sen gökyüzünü izledikçe neler söyletir sana. Yalnızlığını alır götürür yağmurun o müthiş sesi. Ne kalır bacım, senin sesin onun yanında. Kim duyar, kim dinler sesini, yağmurun sesi varken… Bulutların, dağınık sis içinde kaybolduğuna bakma sen. İçinde neler var neler! Yağmuru başka, rüzgârı başka, fırtınası bambaşkadır bu şehrin. Her biri sakınmaz senden hiçbir şey. Böyledir bu! Bazen aşk kokar, bazen gözyaşı, bazen de hüzün. Bulutlar nasıl ise senin yüreğin de öyledir.
Seviyorum böyle havaları. Yağmurun sesi karışıyor yüreğimin sesine... Soluğumu kesen, rüzgâr ve ağaçların sesi; bu karanlık bu romantiklik... Üstüne üstlük şehir öyle bir şehir ki gözlerimi ayıramıyorum güzelliğinden, akşamın izleri vuruyor üzerine...
Böyle havalarda veya yağmur dindiğinde birçok kez yapmışlığınız vardır belki de. Ben mesela. Pencereyi açıp bakıyorsun, ağaçların hüzünlü gibi duran sessizliği yanında kara bulutlar hala gökyüzünde… Hava daha net, kaldırım taşları daha da bir güzel, daha da birtemiz. Bir hayal kuruyorsun tam o sırada sonra umut ediyorsun. Uzun bir bekleyişle günler gelip geçiyor, ömür bitiyor. Ne yapalım “nasip” deyip cümleyi kapatıyorsun…
Nurcan Ofluoğlu Şen
|