Mahkeme kuruldu bu sabah .
Davacı akıl, davalı kalp
Akıl kalp’ten şikâyetçi yani
Diyor ki “Beni dinlemiyor, kendi bildiğini okuyor.”
“Onun için habire düşüyor…”
Kalp savunuyor kendini:
“Düşmelerimin çok olması o kadar da kalkmayı başardığımı göstermiyor mu?”
“Evet, düşüyorum, çünkü içimdeki sesin peşinden gidiyorum.
Hesap kitap yapmıyorum.
Benim yolum önceden çizilmiş, asfaltlanmış değil her zaman
Bazen ilk geçen ben oluyorum.
Haritamı kendim çiziyorum anlasana.
Hani sarp kayalıklardaki keçi yollarını buluyorum bazen.
Düşüp kanayacağım diye o eşsiz manzarayı seyretmeyeyimmi yani?
Otobanda son sürat gitmekse senin yaptığın ben izsiz toprağa ayak izimi bırakıyorum .
Ben, en uçtaki bene gidip, onu tanıyıp yavaşça yere indiriyorum.
Ya da bazen ben orda asılı kalıyorum.
Bazen de yavaşça değil çok sert düşüyorum kabul.
Ama umurumda değil!
Gittim, gördüm, öğrendim.
Bir daha yaparmıyım o başka soru!
Kaybetmekten, yenilmekten ve düşmekten korkmuyorum.
Hayatımı, bir haritaya tepeden bakıp, en kısa en tehlikesiz yola girmek olarak görmüyorum. İçimdeki haritasız yerlere yolculuk benimkisi.
Hayatın, o yolun sonunda değil, yolun içinde olduğunu biliyorum.
Mutluluğa kavuşmanın bazen acılarla kanamaktan geçtiğini,
Kıymet bilmenin bencil bir kaybedişin ardından geldiğini öğreniyorum.
Yüzümdeki gülümsemenin değerini gözyaşlarımı silerken fark ediyorum.
Sirklerdeki gibi, en tepeye gerili ipin üzerinde yürüyorum.
Oradan hayatıma bakıyorum
O incecik ipin üzerinde bağdaş kuruyorum, aşağıyı seyrediyorum,
Seyreden de seyredilen de benim yani..
Aynı yoldan gelip aynı yola gidenleri seyrediyorum.
Kendi yolumu, kendimi seyrediyorum bedenimden sıyrılarak
İç sesimi dinliyorum sık sık, hatalarımı, zayıflıklarımı, artılarımı.
Değiştirebileceklerimi, değiştirmek istemediklerimi…
Hatalarımla seviyorum kendimi.
Düştüğüm kadar, ardından kalkabildiğim kadar seviyorum ve inanıyorum kendime.
Doğrularımı kendim yazıyorum kime ne!
Bazen acı çekmeyi seviyorum
Kaybolmaktan korkmuyorum kendimde.
Ne kadar derine gidersem gideyim dönüş yolunu gözüm kapalı biliyorum çünkü.
Korkmadan dolaşıyorum içimdeki el değmemiş karanlık dehlizlerde
Her seferinde sınırlarım şaşırtıyor beni.
Sadece kendime dönük yaşıyorum kime ne!
Senin sorularının cevapları belli
Ben bilmediklerimi öğrenme açlığındayım
İki kere ikinin kaç olduğu umurumda mı sanıyorsun
Sen biliyor musun iki kere ben kaç eder?
Ben biliyorum gerisinden bana ne!
Ben en zor şeyi öğrenmişim ötesi boş.
Ben kendimi sevmeyi öğrenmişim!
Sen seviyormusun seni? Yalnız kaldığında cevabın ne!
Ancak kendini seven insanın bir başkasını karşılıksız sevebileceğini öğrenmişim.
Asıl dürüstlüğün kendine karşı olduğunu.
Doğarken de ölürken de, düşerken de kalkarken de sadece kendinle olduğunu öğrenmişim.
Bana benden başka yar yok onu öğrenmişim.
…
Hadiii, umurumda değilsin anlamadın mı?
Seni ikna etmeye uğraşacak zamanım yok benim.
Meydan okuyorum evet,
Kitapta yazdığı gibi, olması gerektiği gibi olmayı reddediyorum evet,
İnancımı, mabedimi, tanrımı buldum ben kendi içimde ötesi var mı?.
Bana benden yakın var mı?
Biraz deli, biraz aykırıyım
Ama varsa da zararım- ki yok- kendime, kime ne!
Bırak gideyim kendimi keşfetmeye,
Kendimi ve hayatı….
Sen hesapla “iki kere iki…..”
|