Aynı ofiste iki mesai arkadaşının da çocuğu olacak, bakın senaryoya.
Aynı eğitimi almışlar, aynı zamanda işe başlamışlar terfiler almışlar, bir gün birbirlerine bebeğim olacak müjdesi veriyorlar.
Aynı anda!
O dakikadan sonra, biri masa başı göreve alınıyor, yeni başlatılacak projede ona yer verilmiyor çünkü birkaç ay sonra doğum izni, süt izni, yok bebek hastalandı aman doğum kiloları verilemedi. prezantbl değil artık. Zaten her sabah gözaltları mor, giysisinde süt lekeleri… Eski tuttuğunu koparan o kadın gitti bir duygusal bir narin…
Diğeri, meydan kaldı ya ona bütün stratejik projelere balıklama atlıyor, terfisi geldi az önce. E bu maaşına da zam demek. Çocuğu olacağını öğrendiğinden beri daha bir mağrur yürüyüşü, özgüveni tavan yapmış.
Bebekler doğuyor… Biri, yaklaşık 3 ay yok ortada. Döndüğünde yukarıda saydığım tablo gibi. Diğeri bir hafta doğum izni alıyor, dönüşünde alkışlarla kuruluyor masasına. Tam gaz devam iş hayatı…
Ne oldu şimdi… İki bebek doğdu!. Bir baba terfi aldı, Bir anne sınıfta kaldı……
Bir bulsam şu “çocuk da yaparım kariyerde..” şarkısını yazan o küçük hanfendiyi. Sebebim oldu, hayallere soktu beni. “aa yaparım bende çok kolay dedim”
İtiraf ediyorum “ııhhh!..”
Hiç kolay değil, bırakın çocuğu, evli olmak bile iş hayatınızı ciddi anlamda etkiliyor. Bayanlar için söylüyorum bunu Beyler hiç kusura bakmasın. Feministlikse bu tavan yaptım, biline.
&
“Oğlum!,dağıtma lütfen ofisimi” diyorum. “dağıtırım, burası benimde ofisim, biz bir aileyiz bilmiyor musun” diyor.
“artık yeter cezalısın odana git” diyorum.
“anne! Çocuklar bu dünyaya oyun oynamak için gelirler, o yüzden yaramazlık yapabilirler!” diyor. Şimdi ceza vermenin sırasımıymış içeride çizgi filmi bitiyormuş….
Arkadaşım kızını okula götürüyor, güle oynaya yola çıkıyorlar, okulun önüne geldiklerini fark edince “aa baba yinemi okul, her gün de gelinmez ki!” diyor.
Bizimki, Acuş’a soruyor sabah “Acuşum benim hayatım hep böylemi geçecek. Okula gidiyorum, eve geliyorum birde sana geliyorum, başka hiçbir şey yapamıyorum…”
Hani eskiler der ya pabuç kadar dili var diye, böyle bir şey sanırım. Beni aşıyor. Gördüğüm kadarıyla bütün ebeveyn leri aşıyor bu çocuklar. Söylediğimiz, yaptığımız her şey bumerang gibi gelip sırtımıza yapışıyor. “ama demiştin ki…” “hani söz vermiştin..”
Her saniyesi bubi tuzaklarıyla dolu çocuk yetiştirmenin. Sürekli bir otokontrol savaşı. Hepimizin derdi ideal bir eğitim verelim ya. O kadar zorluyorlar ki bizi kendinle yarışmak zorundasın geri kalmamak için.
Her gün yeni bir şeyler öğreniyorlar. Her an değişiyorlar ve biz onlara yetişmek zorundayız. Anlamalı, yol göstermeli, önlerini açmalıyız.
Arkalarından ittirmek biraz kulağından çekelemek, bazen görmemezlikten gelmek, bazen “ ooo çok iyisin..” demek, bazen “bak birde şöyle olabilirmi ne dersin…” demek, sık sık “hadi canım sen bunu damı öğrendin “ şaşkınlığıyla yaşamak ve korkarım onlara yetişebilmek için dilimiz bir karış dışarıda koşturmak zorundayız.
Dahası bunların her birini ne zaman, nasıl ve ne dozda yapacağımızı bilmeliyiz.
Oy oy …
Ben öğrenciyken evli olan ve üst düzey yönetici olarak çalışan bir arkadaşım vardı. O kadar emek verdiği işini bırakıp evde oğlunu büyütmeye karar verdi. Biz kızdık tabii “delimisin böyle bir iş bırakılırmı?..”
Verdiği cevap hala kulağımda “Dünyanın en zor işi insan yetiştirmek, onun yanında olmak zorundayım!..”
İlk 6 yılında bu en zor işi tam mesai yaptı sonra geri döndü mesleğine.
Evet, bir grup anne bunu tercih ediyor, ben ikinci gruptakilerden oldum. Hani şu yukarıdaki talihsiz şarkı grubundan…
Yani çocukta yaptım çalışmaya da devam ettim ama pilim bittiii. Yorgunum. Her an mükemmel olmaya çalışmanın bir kadını ne kadar hırpaladığını ancak bir başka kadın anlayacaktır sanıyorum. Sahip olduğum şeylerin ne kadar muhteşem olduğunun farkındayım elbette, bardağın dolu tarafında olduğumu da biliyorum.
Ama şimdi, bu yazıyı yazdığım, gecenin bir saatinde bütün feminist, realist ve de çaresiz duygularımla, bir dudak payı serzenişiyle, içimden gelenleri yazıyorum müsaadenizle…
7X24 mesai veren Anne, eş, iş kadını, evlat, kardeş,dost, temizlikçi, aşçı, güzellik uzmanı, terzi….hepsini soyundum üzerimden, pazen pijamalarımı çıkardım sandıktan, naftalin kokusunda ilk gençliğime dönüyorum bu gece, dertsiz,sorumluluksuz, pembe hayallere dalıyorum…bana müsaade.
|