Sevgili İlknur Hanım güzel bir konuya değiniyor bu hafta. Bizlere kağıt üzerinde meditasyon yapmayı öğretiyor. Yaşadığımız koşullarda çok rahatlatıcı,ama o kadar da zor bir şey meditasyon yapabilmek.. Büyük bir ilgiyle okuyor ve dikkatle uygulamaya çabalıyorum. Hakikaten beni bile çalıştırabilecek netlikte yazıyor. Kalemine sağlık.
Beni bile diyorum, çünkü bu konuda ciddi yeteneksizim. Geçmişte bizzat ders almışlığım ve hocamı çıldırtmışlığım vardır. En zoru da o nefes tekniklerini öğrenmek. Ben her seferinde düğüm oldum çıktım, ciğerlerimin yandığını, kalp atışlarımın tavan yaptığını hissettim. Rahatlama, huzur sıfır yani. Sadece bir kez meditasyon yapmayı başardım ve gerçekten şaşırtacak şekilde tek bir sese yada vücudumun tek bir noktasına odaklanabildim. eşşiz bir deneyimdi.
Neyse, sonuç olarak yoga ve meditasyon da ne kadar beceriksiz olduğumu biliyordum da, bu yazıları takip edince, yani yazarak insanlara bir şekli, duruşu tasvir edebilmenin ne kadar önemli olduğunu görünce orda da yeteneksiz olduğumu fark ettim. Fark ederken de çok eğlendim.
Birkaç yıl önce bir eğitime katılmıştım. İki grup vardı. Bir de “ilk insan”dan oluşan 3 kişilik bir ekip. İlk insan malum ilk olduğu için hiçbir şey bilmiyor ve bir anda büyük bir metropolün sokaklarında buluyor kendini, gördüğü her şey ona yabancı. Ve çıplak… Sonra birileri ona bir ceket, pantolon, kazak veriyor giysin diye. Ama ilk insan hayatında görmemiş böyle şeyler, hangisini neresine giyeceğini bilmiyor.
Yarışmanın konusu bu: ceketin, pantolonun, kazağın, kolun, bacağın ne olduğunu bilmeyen bir adama öyle bir tarif yapacaksın ki, o senin yönlendirmenle giyinecek.
İki grup hararetle çalışmaya başladık, bizim yaklaşık 13 yönergemiz vardı, aklımda kalan bir kaçı şöyleydi:
- Önce iki uzun boru şeklindeki şeyi ellerine geçir, ortadaki yuvarlaktan kafanı sok,
(İlkel adam pantolonu aldı ellerini paçalara soktu, bel kısmını başına geçirdi)
- Sonra, düğmeleri olan giysiyi onun üzerine giy.
(kollarında pantolon paçaları takılıyken, ceketi aldı ve düğmeler sırtına gelecek şekilde onu da kollarına geçirmeye çabaladı. Düğüm olmuş bir halde görünüyordu.
- Son olarak, kalan giysiyi bacaklarından geçir.
(son gördüğümde üstteki tablo aynen devam ederken bacaklarını kazağın kollarına sokmaya uğraşıyordu ve yere yuvarlanmıştı.
Sonuçta bizim takım “ ilk insan”ı giydirmeyi başaramadı, Ama o kadar çok güldüğümü hiç hatırlamıyorum.
Diğer takımda bizden farklı değildi. Onlar en azından pantolonun bir paçasını giydirmeyi başardılar, ama sonuç da düğüm olmuş ilk insanlarla ortada kaldık.
Bu eğitimin amacı şuydu. Günlük hayatımızda ya da iş hayatımızda, kısaca her türlü ilişkimizde farkında olmadan karşımızdaki insan bizim bildiğimiz her şeyi biliyor yanılgısına düşüyoruz. Sonrada niye beni anlamadı, ya da niye anlatamadım sıkıntıları yaşıyoruz. Halbuki doğru iletişim empati kurup, karşımızdakini iyi gözlemleyip, onun anlayacağı dili kullanabilmekte.
Bu evliliklerde de böyle, iş ilişkilerimiz de de . Her şeyde… Sonuç da biz farkında olmadan kollarımızı pantolon paçasına sokmaya çalışıyoruz ve düğüm oluyoruz. Ben birinin anlamamış gibi bana baktığını gördüğümde gözümün önüne hemen “ilk insan”ın düğüm olmuş şaşkın hali geliyor ve gülümseyip baştan başlıyorum anlatmaya.
İşte bu yüzden İlknur Hanımın anlattığı şey çok önemli benim için, anlıyorum ve düğüm olmadan yapabiliyorum.
Kendi adıma bir deneme yapamadan duramayacağım, Okuyun lütfen;
Size bir duruşu ve bakışı tarif edeceğim şimdi;
Siz karşıya bakıyorsunuz, yanınızda biri ahmakça bir şey söylüyor. Sizdeki refleks şu, kafanızı çevirmeden gözlerinizi önce yukarı dikiyor, sonra hızlı bir şekilde saat yönünde tam aşağı düşürüp, yandaki ahmağa kilitleniyor, sonra kızgınlık ve hayret kokan bakışlarınızı aynı kişiye sabitleyerek kafanızı döndürüyorsunuz. Hay Allah, anlatmanın zor olacağını tahmin etmiştim. Şöyle söyleyeyim birde. Hani televizyonda oynayan “adanalı” diye bir dizi var. Oktay Kaynarcanın oynadığı bir komiser rolü var orada. Hah, işte o.
Kaynarca bu bakışı çok sık kullanıyor. baş sabit, gözler önce yukarıya sonra hop ters açı sağ aşağı. Kitle bakışını, hızla kafanı çevir.
Ohh, çok zormuş, başka nasıl anlatılır bilmiyorum, Neyse, ben bu bakışa ölü timsah bakışı diyorum.
Bir anda hepinizin bana böyle baktığını hayal ettim.
Tamam denemeyi kesiyorum, İlk sefer için bu kadar yeter. Şimdi bu ilk hareketimizi başarıyla yapanlar lütfen sonraki yazımı beklesin uyuyan köpekbalığı duruşuna geçeceğiz.
Sevgilerimle efendim,
Keyifli bir hafta sonu diliyorum.
|