Bilim ve teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki, dev bir örümcek ağı gibi .Biz tam “vay be neler keşfediliyor…” derken bir bakıyoruz ağın içindeki yem olmuşuz.
Genleri bir canlıdan alıp başka bir canlıya nakletme işine, ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)’ deniyor. Bu şekilde sıcağa, soğuğa, böceklere ya da virüslere karşı dirençli yeni ‘tür’ler yaratılmış oluyor. Ama ille başka DNA’ dan transfer yapmak gerekmiyor. Mevcut DNA üzerinde oynayarak da ekleme ve çıkarmalarla genetik yapısını değiştirmiş olabiliyorlar. Şu an için bunu sadece bitkiler de deniyorlar.
Amaç açlığa çözüm. Çünkü GDO teknolojisiyle daha çok, daha nitelikli ve çeşitli besin üretmek mümkün. Bu da açlıkla mücadele eden dünya için, teknolojik yeni bir kapı aralamak demek
Şu an için sadece bitkilere uygulanıyor dedim. Oysaki bunun dolaylı sonucu insanlara da etki ediyor malum.
Ben de düşündüm hiç aracıya falan gerek olmadan direk bana yapılsın bu gen transferi.
Sağlık Bakanımıza, Dünya sağlık örgütüne, biyo teknoloji" ve "genetik modifikasyon, genetik mühendislik… Her kimin ilgi alanına giriyorsa bu konu, ona sesleniyorum.
Buyurun açık ilandır.
Ben gönüllü denek olmak istiyorum.
Ama hangi genlerin bana transfer edileceğine ben karar vereceğim.
*mesela, örümcek geni istiyorum. Spider men gibi duvarlara tırmanacağım. Oğlum bayılacak buna.
*köpekbalığı geni istiyorum. Kansere yakalanmayan tek hayvan o olduğuna göre bu bir devrim olur, kanserin kökünü kuruturuz.
*deve geni istiyorum. Daha az suyla daha uzun süre yaşarım. Malum yakında su kıtlığı başlayacak.
*karınca geni istiyorum. Çok çalışayım, yorulmayayım.
*köpek geni istiyorum. Sezgilerim kuvvetli olsun, kötü insanları hemen tanıyayım. Ve ısırayım tabi.
*keçi geni zaten var. İnatçı ve dağ tepe tırmanmaya meraklıyım.
*kertenkele geni, kuyruğu sıkıştırsam da yaşam devam etmeli
*kedi geni özellikle lütfen. Dokuz canlılık geni de diyebiliriz buna. Bu trafik de, bu salgın hastalıklarda, bu açlık, kriz ve yoklukta bozdur bozdur harca.
*domuz geni diyeceğim de ne işime yarar diye düşünüyorum. Domuz gribi oldum desem domuz gibisin bir şey olmaz mı derler o zaman?
Yalnız şöyle bir problem var sanırım: transfer edilecek yabancı genin benim DNA mın tam olarak neresine yerleştirileceğinin bilinemiyor olması. Bu güne kadar gen transferi için hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, transfer edilen yabancı genin tam olarak hangi bölgeye yerleştirildiği bilinmemektedir. Genin yeni DNA'da yerleşeceği bölge tamamen rastlantısaldır. Bu rastlantısallık ev sahibi DNA sına ait, yapısal ya da düzenleyici genlerin etkinliklerini değiştirebilir. Ev sahibinde yani bende metabolik farklılaşmalara yol açabilir. Yani sonuç, yabancı gen aracılığıyla bende oluşması hedeflenen değişiklik yerine, başka özellikler de bana geçmiş olabilir. Misal köpekbalığının kansere dayanıklılık geniyle birlikte yüzgeç geni de bana transfer olabilir.
Aaa buda güzel, hep denizkızı olmayı hayal etmemiş miydim ben. Tamam, gördünüz hiç de korkulacak yanı yok. Zaten bütün bilimkurgu filmlerde, masallar da böyle kahramanlarımız olmadı mı bizim hayatımız boyunca. Süpermen, Örümcek adam, denizkızı… İşte bize hayalleri gerçeğe dönüştürme fırsatı.
Hayır niye bu kadar korktuk biz bu GDO dan anlamadım. Biz zaten bunu bir şekilde yapmıyor muyuz? Mesela daha döllenmeden sperme müdahale edip kız ya da erkek çocuk sahibi olmayı onaylıyoruz. Daha embriyo iken DNA’sında hastalık geni varsa bunu sildirebiliyoruz.
Kısa Bir zaman sonra çok eminim sarışın, mavi gözlü, büyüdüğünde 180 cm boyunda ve 60 kilo olan bir kız çocuğu doğurmak istiyorum diye sipariş verir hale geleceğiz. Ispanak yemeyi sevsin, güzel resim yapsın….İnternet oyunlarında var ya, çocuğu tıkladığınız giysilerle istediğiniz gibi giydiriyorsunuz.Teknoloji böyle bir şey, Bilgisayar başına oturup bir form dolduracağız istediğimiz çocuğun özelliklerine dair. Sonra hopp yeni bir DNA sarmalı oluşturacaklar, işte hayalimizdeki bebek.
Teknoloji Bizi ilerletirken geri de atıyor istemesek de. Ama asla yerimizde durmamıza izin vermiyor bu da bir gerçek. Sanırım yapılması gereken bilinçli olup kendi hayatımızın kontrolünü elimizde tutmak. Herkesin doğrusu kendine. Teknolojik gelişmeleri nasıl kullanacağı kendi inisiyatifine. Onun için gelin siz ambalaja GDO lu ürün diye yazın. Kafamızı da bozmayın daha fazla.
Çünkü tek derdimiz ambalaja yazmıyor olmanız, Biz, bile bile lades demeyi daha çok severiz. Hayır bilelimde çocuklarımıza “bak bu yumurtayı yersen yüzgeçlerin çıkar, çok iyi yüzersin” gibi mantıklı sebebler söyleyebilelim.
Aklıma ne geldi biliyor musunuz. Hani uzaylılar var diyoruz. Onlar bizden çok daha ileri bir teknolojiye sahip diyoruz. Birde yerlere kadar uzayan kolları, burunsuz basık koca kafaları, kulak yerine antenleri…..Aman ,sakın bunlar da GDO’ yu keşfettikleri için bu hale gelmiş olmasın. Yaşadıkları gezegende dengeyi bu yüzden bozdukları için ,yeni yerleşim yerleri ararken bize uğramış olmasınlar.
Aman bir an panik oldum ama geçti. Uzay muzay fark etmez. Biz yeteriz kendimizi uzaylıya dönüştürmeye.
Ne diyorduk..
A evet,
Yaşasın GDO!
|