Kasım 2008 benim hayatımın kırılma noktasıydı. Bir sabah uyandım ve büyümek zorunda kaldım. Bütün köklerim çatırdadı, .Hayatla aramdaki köprüler yıkıldı. Ana kuzusuyken bir günde anasız kaldım. İki çocuğuma annelik yapmak zorunda olduğum için acımı içime gömdüm. Ama ne kadar derine ittirmeye çabaladıysam o kadar şiddetle patladı acım. Derman bulamadım. Savruldum. Her sabah yeniden doğdum, her akşam enkazımı gömdüm.
Büyük acılar büyük umutlar da doğuruyor. İçimdeki sönmez ateşi ancak yazarak soğutabiliyordum o günlerde. Bazen saatlerce yazıyor, ağlıyordum. Sonradan yazdıklarımı okuduğumda yaşadığım acı beni korkutuyordu.
Zamanla iki şeyin beni ayakta tuttuğunu, delirmekten alıkoyduğunu fark ettim. Birisi çocuklarıma karşı duyduğum sorumluluk ve sevgi. Diğeri yazmaktı.
Yazarak içimde pek çok açılmamış sayfanın anahtarını buldum. Kendimi buldum, onardım. Yeniden yarattım. Uçurumların eşiğinden döndüm. Her geçen gün yazmanın hayatımı daha çok doldurduğunu görüyorum. Yolda yürürken, gece uyandığımda… Beynim otomatik yazmaya başlıyor. Hayata bakışım farklılaşıyor, daha duyarlı, dikkatli oluyorum. Kendimi daha iyi anlıyor, daha iyi ifade edebiliyorum. Ve önümde keşfedilecek engin bir deniz olduğunu görüyorum.
Can dostum Nurcan, Kasım ayında, ben o girdaplarda boğulurken, “Efece Haber” diye bir internet gazetesinde yazı yazmaya başladığını söyledi. Yılların deneyimli gazetecisi Yahya Efe’nin imtiyaz sahibi olduğu, alt yapısında Bekir Coşkun, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça, Burcu Yılmaz, Özlem Demirer, M. Reşit Bıyıkbeyi ve Meryem Demir gibi değerli isimlerin destek verdiği güçlü bir kadro.
Birkaç ay sonra bir sohbetimizde benim gizli arşivimden konuştuk İçimdeki zehiri ancak böyle akıttığımı ve ayakta kalabildiğimi biliyordu. Ve bundan vazgeçmemem için beni destekliyordu. Yazılarımdan birini okudu. Sonra Yahya Beyle paylaşmış, hemen o gün Yahya Bey beni aradı ve yazımı yayınlamak istediğini söyledi.
Özellikle o ilkyazım benim için çok özeldi. İçimden kopup gidenlerin özetiydi. Kendime yazdığım o satırlar hiç tanımadığım insanlara ulaşacaktı. Çok ilginç bir deneyimdi. Mahremimi paylaşmıştım, yakınımdan kimseyle konuşamadığım şeyleri, dökmüştüm o satırlara.
Yani ben, çektiği acılarla baş etmeye çalışırken es kaza yazar olmuş bir insanım. Bu yazarlık okur-yazarlığın yazarlığı. Yoksa büyük idealarım yok kendimle ilgili.
Derken ardı ardına yazılarım çıktı. Kendimi yazı fabrikası gibi görüyordum. O kadar çok şey vardı ki içimde anlatacak. Garip olan tamamen kişisel dünyamı döktüğüm satırlarımın bu kadar ilgi çekiyor olmasıydı. Hâlbuki her kesin derdi kendine diye düşünmüştüm, bir yudum fazla dert vermeyeyim kimseye diye uğraşmıştım hayatım boyunca.
Oysa zamanla gördüm ki, hepimiz benzer acıları-mutlulukları yaşıyoruz. Ama hepimiz bunu paylaşmak konusunda, anlatabilmek konusunda benim kadar şanslı olmuyoruz. Sahip olduğum bu yeteneği geliştirmek ve paylaşmak benim misyonum.
Benim gibi olanların hislerine tercüman olmak vizyonum oldu.
Efece Haber Gazetesi kadrosuna Şubat 2009 da katıldım, Gazete daha emekleme dönemindeydi. Toplam ziyaretçi sayısı 35.000, günlük okunma oranı 250–300 ler deydi.
Bugün tam bir yılını doldurmuş, rüştünü ispat etmiş durumda ve yaklaşık 240.000 kişinin ziyaret ettiği genç, dinamik bir internet gazetesi. Deneyimli kadrosu ile her geçen gün daha sağlam bastığını görüyorum.
Benim kişisel yolculuğumda bu kadar önemli yeri var yani Efece Haber’in.
Sevgili dostum Nurcan ve Sevgili Yahya Efe beni hiç aklımda olmayan bir yola soktular, onlarla el ele keyifle, merakla ilerliyorum. Yolun sonu beni nereye taşır bilmiyorum. Düşünmek için erken. Keşfedecek o kadar çok şey var ki içimizde ve dışımızda. Onlarla meşgulüm.
Bu köşe de olmaktan mutluyum. Bu siteye emek veren Başta Yahya Efe ve Nurcan Ofluoğlu’na teknik destek ve operasyon ekibimize, Sevgili köşe yazarı dostlarımıza ve elbette siz değerli okuyucularımıza gönülden sevgi ve teşekkürlerimi gönderiyorum.
Hayat kendi içinde minik hediye paketlerini taşır sürekli bize güç vermek için. Ben bu hafta Canım Anneciğimin 1. ölüm yıldönümünü anıyorum. Bir de sevgili Efece Haber’in kuruluş yıldönümünü. Her ikisinin de aynı günlere denk gelmesi benim için hayatın bir dengesi diyebilirim.
“Her son yeni bir başlangıçtır aslında”. Bizi ağlatan şeyler birgün içimizi sımsıcak ısıtacak tesellilere bırakır kendini. Yerden her kalkışımız daha da güçlendirir bizi.
Hayat gibi.
Dostluk gibi,
Türkiye’nin kalbinden akan Efece Haber gibi.
|