2006 yılının ekim ayında bir iş için İzmir’deydim. 29 Ekim günü biz kalabalık bir grup günümüzün tamamına yakınını kordonda geçirdik. Gerçek İzmir’le o gün tanıştım diyebilirim.
29 Ekim Kutlamaları vardı. Ve binlerce-evet abartmıyorum binlerce- İzmirli sabahın 7 sinden gece yarısına kadar o meşhur sahili kıpkırmızı bir halıya döndürdüler. Annelerin kucaklarındaki minicik bebeklerden bastonuna yaslanmış zorlukla yürüyen yaşlısına kadar, herkes aynı coşku ve gururla kutluyordu Cumhuriyetimizi. Evlerin tamamı bayraklarla donatılmış, her pencerede onlarca kişi yarı beline kadar sarkmış marşlarla yürüyen kalabalığa eşlik ediyordu. Denizde birçok irili ufaklı tekne, dev Türk bayraklarını açmış, hoparlörlerinden marşları yüksek ses dinletiyordu.
Bu yaşıma geldim bu kadar büyük coşku, bu kadar büyük sahipleniş görmedim. O an orada o coşkunun bir parçası olarak bulunmak, Türk olmaktan bin defa gurur duymak anlamına geliyordu. Ama daha güzel olanı ne kadar güçlü, ne kadar tek yürek olduğumuzu görmekti.
Türkiye’nin geleceğinin garantörü İzmir’di o günden sonra benim için. Nitekim gelişen olaylar ne kadar doğru düşündüğümü gösteriyor. Türkiye’nin kalbi batımızdaki o şahane şehrin insanlarının kalbinde atıyor.
Diğer bütün illerimizde mozaik çok sesli.
Demokrasi falan hikâye. Şu günlerde tek sesliliğe ihtiyacımız var artık. Olması gerekenden değil olandan bahsedelim biraz. Demokrasiyi birilerinin pasif kalıp birilerinin atını koşturması sananlar dünyasında, bağın sahibi olduğumuzu gösterme zamanıdır.
Kibarlık, medeniyet, karşındaki seni anlayabilecek kapasitedeyse anlamlıdır. Yoksa yaptığın alttan alma değil taviz vermedir. Ülke olarak demokrasi adına taviz verdirtiliyoruz. Artık dur deme zamanıdır.
Güzel İzmir bunu bir kez daha gösterdi. 3 yıl önce tanıdığım, o herkesi bağrına basan İzmir, koynuna girip hain emellerinin bayrağını açanları orada derdest etti. Şahaneydi. İçime sular serpildi. Keşke hepimiz bir İzmirli kadar yürekli olsak, tepkimizi gösterebilsek korkmadan.
İzmir’in sokaklarından tek bir konvoy geçebilir Cumhuriyet konvoyu. Tek bir bayrak açılabilir TÜRK BAYRAĞI. Onun dışındaki herkes kaç yüzyıl geçerse geçsin ancak denize dökülür.
Ülkemizin yaşadığı son gelişmeler ciddi anlamda bazı duyguları törpülüyor, kutuplaşma, taraf olma bilinci uyanıyor. Artık en mülayim olan bile tepkisini birleştirmeyi tercih ediyor.
Birileri meydanı boş sanıyor ama yanılıyor. Bu milletin bağrında öyle gizli ve sinmiş bir ruh var ki, birileri bir göz kırpması kadar süre içinde pencerelerin ve sokakların cumhuriyet çocuklarıyla dolduğunu görüp şaşırmasın. Türk olmanın en büyük özelliği ni hatırlıyoruz yeni baştan.. Damarımıza basılmasın. O nokta da enginlere sığmaz taşarız gerçekten.
Geçen akşam bir magazin programında İzmir’in kızlarının güzelliği ve ön planda oluşundan bahsediliyordu. Kendi kendime neden acaba diye düşünürken şu sonuca ulaştım. İzmir toplum olarak çok bilinçli, aydın bir şehir. Kişisel benlikleri ve toplum bilinci çok gelişmiş. Dolayısıyla insanları sonsuz bir özgüven sahibi. E haliyle böyle ebeveynlerin çocukları da aynı bilinçle büyütülüyor. Bir insanı güzel yapan en büyük sır budur bence. Özgüvenli, mutlu, huzurlu ve istediği her şeyi başarabileceğini bilerek büyüyen bir çocuk elbette güzeldir. Kafasında tabularla, korku ve baskıyla büyütülmediği için ufku açıktır. Mutlu çocuk güzeldir.
İzmir de mutlu bir şehirdir. Ne istediğini bilen, gören bir şehirdir. Sahip olduğu değerlerin farkında olan ve korumak için her şeyi yapabilecek güçte bir şehirdir. Kızları gibi.
İzmir’i seviyorum…
|