Yılsonu. Malum hesaplaşma ayı. Bilânçolar yapılır. Ne gelmiş ne gitmiş. Kar/ Zarar ne durumdayız?. Bu sadece işletmeler için yapılmaz da üstelik.
Her insan kendi hesaplaşmasını yapar bu günlerde sessizce. Kazandıklarını kaybettiklerinden çıkartır, umutlarına böler… Elde kalan yaşamdır, tecrübedir, eksilen sayfalardır ömrümüzden.
Geri dönemeyeceğimiz, değiştiremeyeceğimiz, aynı güzel anı bir daha yaşayamayacağımız gerçeğidir.
Kaybettiğimiz sevgilerden bir gün daha, bir yıl daha uzaklaşmaktır. Kokusu burnumuzda, yüzü çoktan silinmiş sevgilere özlemdir, kalbimizin kuytusuna attığımız.
Yalnız anlarımızda, yalnız kalmak istediğimiz anlarımızda, herkesten hatta kendimizden kaçıp sığınacağımız gizli sığınıklarımıza atarız anılarımızı. Ara da kapatır kendimizi o kuytuya yaşarız geçmiş sevgilerimizi, acılarımızı… Kaybedişlerimizi…
Kalbimize sanki az önce yaşamışız gibi saplanır o acı ok yine, gözlerimizden geç gözyaşlarımız süzülür sessizce. Hesaplaşma başlar yine en başından, Keşkeler, yerini çok şükürlere bıraktığında hesaplaşma kapanır bir süreliğine, ama anılar, bir kuytu da bekler yine seni, hesap masasına iştahla…
Anılarımız, yaşamaya devam eden gerçekliktir aslında. Zamanda yolculuk değil ama zihinde yolculuk gerçektir. Ve zihnimizin götürdüğü her yaşanmış an, o an için yeniden hayat bulur, aynı duygu yoğunluğuyla, aynı koku ve dokunuşla…
O yüzden demiş belki Sezen “ Ben hiç kimseden geçmem ,geçemem, acı tatlı ne varsa hazinemdir..”. Bende geçmem geçmişimden ,sevgilerimden, yaşanmışlıklarımdan, kırgınlık yada mutluluklarımdan. Bilirim ki beni ben yapan her şey benim bütün hayatımdır. Dünümü inkâr edip yarınıma umutla bakamam.
Yaş almanın en güzel yanıdır bu. Anıları biriktirmek, yaşanmışlıkları biriktirmek. Hiç birini unutmadan, kendimizce dersler çıkartarak yolumuza devam ederiz. Bir daha ki sefere daha güçlü olma sözü veririz kendimize, ama bir daha ki sefer hep daha farklı çıkar karşımıza. Biz yine ilkimizi yaşar, yeni tecrübeler katarız hayatımıza.
Yaşamak güzeldir. Derin bir nefesle doldurup ciğerlerimizi yaşadığımız her şeye şükredebilmek güzeldir. Bazen her şeyden şikâyet etmek de güzeldir. Memnuniyetsizliğin kronik değilse zararı yoktur. Hatta itici güçtür. Düzeni değiştirmek, daha iyiye direksiyon kırmak adına faydalıdır. “Silkelen ve kendine gel” demektir.
Hayatın farkındayım. Neleri değiştirmek istediğimin farkındayım demektir. Belki dışardan birilerinden destek isteme yöntemidir şikâyetlerimiz, “hadi bana bir omuz at, buna ihtiyacım var “demektir.
Dibe vurmak ya da tavan yapmak normaldir. Bana çok olur. Bir sabah kalkmışım en diplerde boğuluyorum, bir sabah gökyüzünde uçuyorum. Üstelik öyle bildik görünen sebeplere de ihtiyacım olmaz bunun için. En azından benim farkında olduğum bir sebep. Ama bu beynimiz var ya bu beynimiz öyle oyunlar oynar ki bize. Öyle olmaz anlarda öyle mucizeler sunar ki önümüze, “hay Allah bunu da nerden hatırladım ben şimdi” derken buluruz kendimizi…
İnanıyorum ki her insan doğduğu andan ölüm anına kadar müthiş bir düzenin çok önemli bir parçası. Yani büyük resmin olmazsa olmaz parçası. Ben olmazsam o büyük resim eksik anlatabildim mi. O kadar önemliyim yani ben. Yani sen. Hepimiz… Sardım gene başa kapatıyorum bu konuyu burada.
Önümde bir yığın kâğıt dolu, Raporlar, listeler… Ne yapmışım, ne yapmamışım, Ne kazanmışım ne Kaybetmişim… Rejustro, Bilânço, Banka cüzdanı, Alacak listesi, Kar/Zararım belli olur az sonra…
Ya ömrümün 1 yılının hesap hareketi ?..Onu hesaplamak daha derin, daha uzun , daha incelikli. Kazandım dediklerimin aslında zarar, kaybettim zannettiklerimin aslında bana kar olduğunu anlamak bildik dört işlemle hesaplanmıyor, Bu gün kaybettiğimi sandığım gelecekte karşıma koskoca bir kazanç olarak çıkabiliyor. Ya da tam tersi tabii. Üstelik kazanç ya da kayıplarımın karşılığı vergi, KDV, sigorta vs olarak değil ama sağlık, vicdan, mutluluk, huzur, tecrübe / acı, kaybediş, tecrübe vs olarak geri dönüyor.
Bu yazı daha devam eder, bu hesaplaşma hep sürer, Devreden bakiyeyle başlarız yeni yıla. Sermayemiz umutlarımız olduktan sonra, güzeldir hayat. Yaşamak lazım doya doya.
|