Şu gezegenlerin hiç işi gücü yok ha bire benim psikolojime etki ediyorlar ya deliriyorum. Daha geçen yıl Venüs’ün etkisiyle güzelliklere yelken açmış mutlu mesut gidiyordum, Şimdi Bay Satürn ‘ün etki alanına girmişim. Hem de ne girmek. Öğretmen olmuş kendileri. Olgunlaşmanın işaretçisi olarak, hayatımı düzgün bir şekilde oturtmak adına yaptığım seçimleri sorgulatıyormuş bana. Dahası beni önümüzdeki aylarda birkaç sabır testine tabii tutacakmış.
Ama korkmama gerek yok çünkü pek çok şeyi deneyimlemek ve sonuçlarından ders almayı öğretmek gibi bir de kıyak geçecekmiş bana.
Gezegenlerin, Çekim kuvvetinin, Güneşin, ayın, uçan kaçan her şeyin insanoğlunun psikolojisine ettiği etki nedir yarabbi. Hüznümün, sevincimin, cebimdeki paranın, yapacağım işin, hatta hapşırmamın bile on milyon baloncuk uzaklığında. Gacırdayan yuvarlakların etkisinde olması hayret ötesi bir şey.
Asıl ilgimi çeken kimin aklına gelmiş de böyle bir bağ kurmuş, M.Ö. 5800 lerde Maya’lı biri çıkmış gökyüzüne bakmış ve bu kadar yıl sonra biz “AA evet doğru demiş” diye teyit ediyoruz. Bu kadar bin yıl, bu kadar gelişmiş teknoloji ve daha şimdi “evet, doğru” diyoruz. Bu nasıl bir şey. Gel de uzaylılara inanma.
İnanmıyorum saçma diyorum sonra dang diye bir cümle okuyorum burçlara etkileri ile ilgili, şaşkınlıkla kalıyorum.
Bahsettiğim fal adıyla yapılan günlük yorumlar değil, karakteristik özellikler, gezegenlerin birbirleri ve güneşle etkileşiminden oluşan yansımalar falan…
Satürn’le uğraşmak yetmiyordu birde 15 Ocak ta Güneş tutulması oldu. Bende de aynı anda bir tutulma başladı, şöyle boynumdan omuriliğim aşağılara doğru, aman aman…
Ben nerden bileyim, bilsem tam da O gün Plates öğrenmeye kalkar mıydım, Otururdum her zamanki miskinliğimle gazetelerimi okurdum. Hadi onu bilemedim, balık görmüş pelikan gibi kafamı her deliğe sokup sokup çıkarmama ne demeli.
Oldubitti “”AA çok kolay, ben yaparım” cıyımdır. Belanın kokusunu 100 metreden alır ve atlarım. Ama bu sefer ben bana yetişemez oldum. Sözüm ona 2010 a çok hızlı başladım ya. Bir dolu yeni plan ve proje soktum hayatıma. Ama evdeki çamaşır makinesine döndü halim. 8 kg kapasiteli makinede 15 kg luk yorgan yıkamayı denediğimden beri her yerinden sesler geliyor. Tamir için gelen Servis elemanının “Abla bu yorganı nasıl sokabildin buraya” bakışlarını unutamıyorum. Bilmiyor tabii İnsan isterse neler yapar, Bizim Çelik bile şekil değiştirip pes dedi bana.
Ama Gacır gucur ses çıkartarak dönen Satürn anlamıyor beni. Hızımı kesmek için haince arkadan saldırıyor. Beni nasıl sulu göz yaptı anlatamam. Grip olduğu için arkadaşımı arayıp “ben seni çok seviyorum, kendine iyi bak ne olur…” diye başlıyorum ağlamaya. Ne yapsam, nereye baksam melankoli akıyor eteklerimden. Yanımda 1 saat durmayı başaran ise Satürn Çarpmışa dönüyor.
Ama benim atik olmam lazım. Zeki, çevik ve heyecanlı olmalıyım. Koltuğumun altına sıkıştırdığım bir sürü yeni işin altından kalkmalıyım. Sen beni böyle Yeşilçam Filmleri kıvamında tutarsan yol alamayız ki be canım Satürn’üm. Düş yakamdan git başka burçlara musallat ol, Boğa’lar çok bolluk bereket içindeymiş bak bu günlerde, git onlarla uğraş birazda canım…
Hem bende senin en zayıf noktanı biliyorum artık. Gezegenlerin seslerinin dinlendiği bir site buldum geçenlerde internette. Çocuklarla oturduk her gezegenin gerçek sesini dinledik. Muhteşem bir şey. Kimi kuş sürüsünün kanat çırpması gibi, kimi hışırtı, kimi radyo frekansı gibi, Bilin bakalım bizim çokbilmiş Satürn nasıl ses çıkartıyor…
Benim çamaşır makinem gibi, Gacır gucur, sanki bir yere sürtünüyor, sanki içi gereğinden fazla dolu, sanki Güneşten az önce paparayı yemiş gibi…
Bunu bana yapmayacaktın deme sakın, Önce sen başlattın. Hadi herkes kendi yoluna gitsin. Ben öğreneceğimi öğrendim, sen git başka burçların öğretmeni ol.
*Astrolojinin bir bilim olduğunu biliyor ve saygıyla önünde eğiliyorum. Ama çok üstüme geldi bu ara yukardan yukardan…
* Önümüzdeki birkaç ay bütün insanlık için geçmişle hesaplaşma geleceği sorgulama ayları olacakmış. Bunu yapan Satürn. Siz yine de benden duymuş olmayın!
* Çokbilmiş Satürn’den inciler;
BİZİ ZORLAYAN HER ŞEY ZAMANLA BİZİM GÜCÜMÜZE DÖNÜŞÜR.
Öğrenmenin en zor olduğu an öğrenmeden hemen önceki andır.
Karanlığın en yoğun olduğu an da güneş doğmadan hemen önceki andır.
* Bana müsaade tutulan boynum yüzünden gökyüzüne bakarak yürümek zorunda kaldım, Dünya’mızın duruşu gibi benim kafam da 23 derece, 27 dakikalık bir eğimle duruyor şu anda. Bunun yarattığı gel gitlerin etkisi geçer umarım tez zamanda.
|