Kumanda elimde kanalları tek tek zaplıyorum. Kelebeklerle ilgili bir belgesele takılıyorum.
Birbirinden güzel, rengârenk kelebekleri izliyorum bir süre. Anlatıyor;
Diyor ki;
-“kelebek etkisi…”.
O ne ya diyorum,
-“Çin’de bir kelebek, bir çiçeğin üstüne konarken kanat çırptı diye Karayıp adalarında fırtına çıkarmış” diyor.
—Yani bize önemli görünmeyen küçücük bir şey ondan bağımsız olduğunu sandığımız pek çok şeye hatta her şeye etki eder.
Aaa gerçekten ne kadar ilginç diyorum.
…
Haber kanalına geri dönüyorum;
Başbakanımız; “Gelin!, Şubat sonuna kadar 4C li olun, yoksa şansınızı kaybedeceksiniz…” diye haykırıyor.
Bir yandan elimdeki broşürde ki yüzüklere hayran hayran bakarken onu dinliyorum.
Derken reklâm giriyor. Allah Allah diyorum artık ana haber bültenine de reklam alıyorlar galiba…
Ama yanılmışım aslında pekiştirme reklam sistemiymiş. Kadın elini kocasının gözüne gözüne sokuyor, boş parmaklarını gösteriyor.
Birkaç saniyede anlıyorum olayı.
Bakın şimdi kelebek etkisine;
Yarın sevgililer günü, iki taraflı ilişkinin baskını kadın, hediye almazsa çıldıran kadın boş parmağına tek taş pırlanta istiyor, kocanın gözüne gözüne sokuyor parmaklarını. “Bak en iyi pırlantayı al bana” diyor. “Rengi (Color), Berraklığı (Clarity), Karat’ı (Carat), Kesim’i (Cut) en iyi olmazsa aha da o kadın gibi ölüm orucuna yatarım” diyor.
“Dinle Başbakanımızı 4C’li olalım ailece” diyor. Sonra, Başbakan geri geliyor “Bırakın bu numaraları, alın 4C’nizi oturun yerinize” diyor, o sırada o baygın yatan kadını gösteriyor kanal. “Ya abartmış bu kadın da” diyorum. 4C yi bulmuş nankörlük ediyor “bana tek taş yetmez al 4C yi başına çal” diyor.
Elimdeki broşüre bakıyorum tekrar. En ucuz 4C li pırlanta yüzük 630 TL.
Aaa ne kadar ucuz!.
Düşünsenize 4C li çalışan bir insan 1 aylık maaşıyla rahat rahat alır takar bu yüzüğü boynuna. Pardon parmağına!...
“Amannn”diyorum, banane, duymadım, görmedim, bilmiyorum… Hatta hiç ilgilenmiyorum…
Haberler devam ediyor,
Genç bir kadının bir binadan çıkarken çekilmiş fotoğrafı gösteriliyor,
Bizim kelebek yine kanat çırpmaya başlıyor;
Basit, sıradan kimseyi ilgilendirmeyen bir fotoğraf, bir aile dramına, ihanete, skandala, bir erkeğin onuruna, oradan bir kurmay albayın intiharına, o albayın silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanmasına kadar uzanıyor. Yetmiyor, Türk Silahlı kuvvetlerin içinin darbeci, suikastçı, tehdit oluşturan bir bombaya dönüştüğünü pompalayan haber çöplüğüne dönüşüyor. Yine yetmiyor adım attığınız her yerden ayağınız bir cephaneliğe takılıyor, doğru bildiğiniz, güvence gördüğünüz, inandığınız her kurum, her organ her kilit isim şaibelerle yıkanıyor.
Ne kanat çırpınışıymış ki gerçekten Türkiye Cumhuriyet’inin içinde fırtınalar kopuyor.
Kelebek etkisi’ni bilim komplo teorisi olarak açıklarken gerçekten de Türkiye’nin durumuna parmak basmış oluyor bilmeden.
Ben ilk Dan Brown’un “Da vinci şifresi”ni okurken tanışmıştım bu kelebek etkisiyle ve oradaki kurgu beni hayretlere düşürmüştü. Sonra kurtlar vadisini seyrederken de “vay bee” dedim. Neler oluyor gözümüzün arkasında. Ama bu ülkede son birkaç yıldır olan bitenler, normal bir insanın anlama kapasitesini çok çok zorluyor. Ve bütün bu olan biten Çin’de mi Amerika’da mı bilmediğim bir kelebeğin kanat çırpmasıyla oluyor!.
Ah ben bir yakalarsam o kelebeği, gözümü boyamak için önüme serdiği o renk cümbüşüne kanmadan, ağzıma çaldığı balın tadına bakmadan çerçeveye takıp asacağım ibret olsun diye!
De….
Yakalayabilene Aşk olsun!
Aşk olsun demişken,
Sevgililer gününüz kutlu olsun
|