- Böcek ilacı alabilir miyim?
- fare mi var?
- hayır kertenkele
- ay yazık öldürmeyin hayvanları
Bir an kendimi şaşkın, suçlu, ezik hissederek, eczacı bayanın yüzüne bakıyorum, gözlüklerinin altından canavarmışım gibi bana bakıyor,
Ya sabır çekiyorum içimden.
- öldürmeyeceğim, yakalayıp size hediye edeceğim,
Bu sefer o ya sabır çekip, raftan ilacı alıp uzatıyor…
Ofise dönerken hayal kuruyorum, kaplan emel benim böcek ilacı aldığımı duyuyor ve bütün basını ofisimin önüne yığıyor, ben de canavar diye patlayan flaşlar altında yüzümü kapatıyorum…
Bir an amacımın ne kadar acımasız olduğunu düşünüp kendimden utanıyorum, omuzlarım çöktü, suçlu psikolojisiyle başımı yerden kaldırmıyorum, Allahtan güneş gözlüklerim var, tanınmamı engeller bir nebze.
Geçmiş gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor, bu ofisi tuttuğumda karnım burnumda hamileydim, eve yakın olması ilk tercih sebebimdi, sonrasında da çok sevdim.
Giriş katı olması, bahçe içi olması doğadaki bütün uçan kaçan hayvanların mesken tutmasına sebep.
Tamam onlarla kardeş kardeş yaşamaya da alıştım
Da,…
Geçenlerde müşterim karşımda, ben ona hararetli bir şekilde poliçeyi anlatıyorum, o beni dinliyor derken adamın gözleri arkamdaki duvara kayıyor, bir süre gözüyle takip ediyor bir şeyi, tam bana odaklanmışken pat gene gözü kayıyor…
Bu kertenkele kardeşler gündüz ortalıkta pek olmaz aslında. Yani en azından bizim aramızdaki kontrat öyleydi, gündüz ben gece onlar kullanacaktı ofisi…
Ama bu isyankâr yeni yetme bir kertenkele. Hani kuyruğu kaptırsa da yaşamaya devam eden cinsten, inatçı mı inatçı…
Birkaç kovalamaca oynamışlığımız ve kaybetmişliğimde var….
E ben şimdi ne yapayım, düşüncesi beni eczacı bayana kadar götürdü, sonrası malum.
Çantamdaki zehiri kullanırsam katliam yapmış olacağım duygusu hakim, peki sivrisineklerin canı yok mu da onlar için süslü püslü ilaçlar, satıyorlar. O zaman suçlu olmuyorum da iş kertenkelelere gelince mi değişiyor…
Of offf,başka derdim yoktu ya iyi oldu bu vicdan azabı şimdi….
Derken kurtarıcım geldi
Oğlum yani
Hani 5 yaşında olan
Zaten başka oğlum yok
Neyse
Ben yoğun bir şekilde teklif yetiştirmeye çalışıyorum. Ata heyecanla dışarı çıkıp çıkıp geri geliyor. Sonra bana bir kağıt ve kalem uzatıp
“anne sinirli bir insan suratı çizebilir misin buraya” diyor.
- Şimdi değil Ata çok işim var,
hadi annee, çiz lütfennn
Bir kâğıda çatık kaşlı bir surat çiziyorum, heyecanla alıp dışarı koşturuyor.
Biraz sonra mutlu mesut geliyor
“Anne!,demirlerin üzerindeki ömercek ağını bozdum, kızgın suratlı resmi de oraya astım.
- niye yaptın bunu oğlum?
- Anneee, anlamadın mı, ömercekler (örümcek demek) ,kızgın surattan korkup bir daha oraya gelmeyecekler.
Allahım sen ne büyüksün yarabbim. Beynimde yanan ampul bu şehri aydınlatır!. Oğlum benim. Çözdü ya benim sorunumu. Budur işte dedim Budur!
Kalktım öptüm öptüm o akıllı kafasından.
Çantamdaki zehiri attım çöpe, aldım kağıt kalemi elime….
Ah be güzellerim Atatürk boşuna geleceğimizi sizlere emanet etmemiş, Hay çok yaşayın.
|