Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29916345
Bugün Ziyaretçi :  7479
Aktif Ziyaretçiler :  7479

Ruhum Karadeniz'de kaldı...

 
Hayatımda gördüğüm en uzun çam ağaçlarının, derin ormanın, zifiri yeşilin serinliğinde kayboluyorum. Ruhum, gözlerim yıkanıyor yağmurun yeşilinde. Sümela’ya tırmanırken daha birkaç saat öncesinde kalan Antalya’nın kavurucu sıcağıyla erimiş ruhum diriliyor sanki.
 
Ruhum bedenimden ayrılıp özgürlüğün devleştirdiği büyük adımlarla koşturuyor Zigana’nın tepelerinde. Büyük adımlarla bir tepeden diğerine dolaşıyorum hayranlık ve şaşkınlıkla.
Gözlerim geniş kadranlı bir fotoğraf makinesi gibi hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemezcesine büyük bir açlıkla yutuyor doyumsuz manzarayı. Belgelemek için makinemin düğmesine bastıkça hayal kırıklığı yaşıyorum. Gözümün gördüğünü makine göremiyor sanki.
 
***
5 günlük Karadeniz Turumun ilk günündeyim. Yaklaşık 1 ay önce can dostum Nurcan telefonda “Ben evleniyorum….” Dediğinde daha telefonu kapatmadan uçak biletimi ayırtmıştım. Bu kadar özel bir günde arkadaşımın yanında olmak ve de yılların Karadeniz özlemini bir arada çıkartma fırsatını kaçıramazdım elbette.
 
Bekâr hayatının son iki gününde hem düğün hazırlıklarına ortak oldum hem de doyasıya gezdik sohbet ettik…
*
Deniz kenarında güneş batmak üzereyken başlayan çok sade ve şık bir nikâh ve ardından Horonlu, kolbastılı çok ama çok eğlenceli bir düğünleri oldu. Karadeniz insanının kişiliği gibi hararetli, coşkulu, tutkulu ve içten oyunlarına bayıldım. Yediden yetmişe herkes o kadar güzel oynuyor ki bu oyunları, çok imrendim.
 
Onu gökkuşağının altında muhteşem Karadeniz manzarasında gülen yüzü ve uçuşan duvağıyla, Sevgili eşi Ömer’le el ele bıraktım… Mutlu, besleyen, geliştiren birbirine destek çok güzel bir birliktelikleri olur evliliklerinde diye dileklerimi gönderdim gönülden… Artık Nurcan Ofluoğlu (Şen) olan dostuma sıkıca sarıldım ayrılırken…
 
***
Maçkalı dostlarım Serkan ve Yasemin de yıllık Karadeniz aile tatillerini benim olacağım tarihlere denk getirmek için epey uğraştılar. Bana muhteşem bir tatil yaşattılar, Karadeniz insanının sıcaklığını, misafirperverliğini, doğasını, tarihini dolu dolu yaşadım., kuymak, gaybana ve tereyağında balığını yedim. Gündüz çok sıcak ve yoğun nem altında evden çıkarken çantama mutlaka bir hırka atmam gerektiğini hemen öğrendim. Zira ter içindeyken bir anda esen dağ rüzgârı ve deli yağmuru altında üşümek kadar güzel ve insanı şoka sokan bir şey olamaz.
 
Bu coğrafya da terlemek ve üşümek, üzülmek ve sevinmek, yorulmak ve dinlenmek, ağlamak ve ıslanmak, hayat ve ölüm iç içe…
 
Tarihiyle bu kadar yoğrulmuş, doğası insanların kimliği olmuş başka yer görmedim.
 
Karadeniz kadınına hayran oldum, hayret ettim. Hayran oldum çünkü doğanın özündeki bereket, sonsuzluk, sadakat, anaçlık, yokluktan var etme, sürekli mücadele, erkeğini idare eden o olduğu halde, baş tacı etme, evde hem ana hem baba olma, fedakarlık…
 
Daha bir sürü etiketi var Karadeniz kadınının. Burada Kadın olmak daha zor sanki…
Hayret ettim; Sarp kayalıklar arasındaki sonsuz çam ormanları gibi güçlü, o dev ağaçların toprağa sarılması köklerini kilometrelerce derine işleyip yürütmesi gibi işliyor erinin, evladının yüreğine. Gizliden, derinden sarmalıyor tüm hayatları, can veriyor.
 
Kadın çok değerli kara denizde. Ana olarak, eş olarak, aile olarak. Türkiye tarihine ismini yazmış erkeklerin kadınlarını, ailelerini gördüm orada yakından… Bir devrimcinin eşini tanıdım. Gözlerindeki yaralı, derin, uçurumların kenarında yaşanmış bir ömrün sakin şefkat dolu kollarında saklandım misafir diye.
 
Öyle diyorlar sevdiklerine “ Seni koynumda saklarım daha ne kadar istersen….”
 
Ömrünü ülkesine adamış bir adamın eşi olarak hem analık hem babalık yapmasından, yıllarca toprağından hatta yavrularından ayrı düşmeyi göze alıp eriyle birlikte sürgünde yaşamasından etkilendim. Gözlerindeki yorgun ama hala güçlü, mağrur ifadeye hayran oldum.
 
Hayatına biriken ayrılıklar, kaybedişer, doyamamışlıklar bulutlandırdı gözlerimi Maçka semaları gibi. Bir ağlamak bir gülmek, bir çağlamak bir huzurla toprağa uzanmak geçti içimden. Aysel teyzeme sıkıca sarılıp öptüm yorgun yanaklarından.
 
Ölülerini kendi bahçelerine saklıyor Karadeniz insanı. Benim bildiğim gördüğüm mezarlık kavramı yok. Bizim yaptığımız gibi ölüsünü şehir dışına binlerin arasına taş yığınları haline getirmiyor, mezarlık ziyaret günleri, ayinler yapmıyor. Sabah uyandığında yüzünü yıkayıp bir solukta bahçeye aile mezarlığına giriyor, konuşuyor, anlatıyor ve dönüyor. Ölüm o kadar hayatın içinde, hayatın bir parçası yani.
 
Volkan Konağın evinin önünden geçiyorum, onun aile mezarlığını görüyorum… Bugün gazetede tesadüfen bir röportajını okudum. Diyor ki “ ben gece 2 de babamın mezarı başına gider ona türküler söylerim, sabah uyanır gider saatlerce başında oturur içimi dökerim…”
 
“Biz ölülerimizi tabutlarıyla gömeriz burada, çünkü ölünün üzerine toprak atmaya dayanamayız, 6 ay sonra çatırtı sesi gelir, tabut kırılır. Kara sinekler çıkar, mezar oturur….biz karasineklerin çıkacağı zamanı bekleyerek büyüdük……”
 
Sizi bilmem ama beni iliklerime kadar titreten bir açıklama. Hele onun bahsettiği mezar bahçelerini görünce. Zifiri yeşil ormanın içine saklı o bahçelerde, sonsuz bir huzur ve sükunetle yan yana dizili kardeşlerin,ana babaların acılı hikayelerini,artlarında bıraktıkları gözü yaşlılar dan dinleyince….
 
Bir an o çatırtı sesini duymanın ne kadar ürkütücü ve aynı zamanda ne kadar muhteşem bir deneyim olduğunu düşündüm, binlerce mezar taşının arasına sakladığım anacığımın keşke böyle hayatımın dibinde olacağı imkânlarım olsaydı. Bana hayat ve ölümün koyun koyuna olduğu gerçeğini iliklerime kadar hissettiren o dünyaya hayran oldum…
 
Belki de o yüzden Karadeniz insanı bu kadar mütevazı, hayatın bu kadar farkında… Belki de o yüzden lüksün değil kalbin peşinde. Belki de o yüzden bu kadar mert bu kadar sağlam basıyor ayakları…
 
Beni hayatımda en çok etkileyen şeylerden biri oldu bu kavram. Aynı bahçe içindeki yaşam ve ölümün iç içeliği.
 
5 gün içerisinde en muhteşem manzaraları, dağları, sarp kayalıkların üzerinde oluşan sonsuz ormanları, imkânsızda çağlayan nehirleri her daim buğulu bulutları gördüm. Zorlu, engebeli kayalıklarını, ulaşılmaz görünen ama bir o kadar şefkat dolu insanını tanıdım. Doğa ve insan ruhunun iç içe geçmişliğine hayran oldum. Gözlerinde her an gözyaşı dökmekten gocunmayacak, kendini saklamayacak kadar mertliği ama Zigana’nın zirvesi kadar çetin ceviz olabilecek yürekliliği gördüm.
 
Sevdiklerini bin yıllık ormanın kökleri gibi sarmaladıklarını, kucakladıklarını, koyunlarında sakladıklarını gördüm. İnsanın doğanın bir parçası olduğunu, geldiğimiz ve gideceğimiz yerin bir evin bahçesinde başlayıp bittiğini gördüm. Ölse bile sevdiklerini koyunlarında, yanıbaşlarında sakladıklarını yaşam ve ölümden her an ders çıkarttıklarını gördüm.
 
Kaybedişler, acılar, yokluklar, zenginlik ve şöhretin bir avuç toprakla insanları terbiye ettiğini ve mütevazıleştirdiğini gördüm.
 
Dostlarımın neden bu kadar dost, hayatımda neden bu kadar önemli olduğunu anladım. O topraklardan yetişmiş 3 güzel insanı hayatıma katmış olmanın gururunu yaşadım. 
Yasemin,Serkan ve Nurcan … Toprağınız kadar, kökleri dağları sarmış ormanınız kadar, her daim buğulu gökyüzünüz kadar, yüzümü okşayıp geçen rüzgar ve delice yağan yağmur kadar içime işleyen dostlarım. İyi ki sizi tanımışım.
 

Ekleyen:  Serap Düzgören ARI
Tarih:  24.7.2010
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Serap Düzgören ARI Yazıları
... Bulamıyorum!Serap Düzgören ARI [ 1.4.2017 Devamı
Hoş geldin Eylül...Serap Düzgören ARI [ 2.9.2016 Devamı
Göz bebeğinizi güldürün lütfen!Serap Düzgören ARI [ 30.8.2016 Devamı
Hayat hiçbir şeyi tamamlanmadan bırakmaz.Serap Düzgören ARI [ 13.7.2016 Devamı
EGO’nun sonu kıyamet…Serap Düzgören ARI [ 2.2.2016 Devamı
Saklısını gizlisinden çıkardı hayat… Serap Düzgören ARI [ 5.1.2016 Devamı
Geldik mi bir yılın daha sonunaSerap Düzgören ARI [ 6.12.2015 Devamı
Aile olmak nedir?Serap Düzgören ARI [ 5.11.2015 Devamı
Denge…Serap Düzgören ARI [ 3.10.2015 Devamı
Eylül geldi sonra, bir anda…Serap Düzgören ARI [ 14.9.2015 Devamı
Mücadeleye devam…Serap Düzgören ARI [ 14.8.2015 Devamı
Bugün bayram erken kalkın çocuklar… Serap Düzgören ARI [ 3.10.2014 Devamı
Atatürk heykelinde bekle beni yavrum… Serap Düzgören ARI [ 30.9.2014 Devamı
Gelecek, bizimle gelecek!Serap Düzgören ARI [ 3.2.2014 Devamı
Efece Haber yeni yaşın kutlu olsun...Serap Düzgören ARI [ 7.11.2013 Devamı
Öteki dünyadan haberlerSerap Düzgören ARI [ 26.8.2013 Devamı
Uzaklarda bir yerlerde Güneşler doğuyor! Serap Düzgören ARI [ 1.7.2013 Devamı
Yaşayamadıkça Özgürce, Mutluluklar biter sevsen de! Serap Düzgören ARI [ 19.6.2013 Devamı
Vakitsiz Öten Horoz’un halleri!Serap Düzgören ARI [ 25.2.2013 Devamı
Geçmişle geleceğin arasında ki krema! Serap Düzgören ARI [ 12.2.2013 Devamı
“Ben bu gün kahvaltı yapamadım!” Serap Düzgören ARI [ 11.1.2013 Devamı
Yılın 365. günüSerap Düzgören ARI [ 1.1.2013 Devamı
Perşembe’den sonraki CUMA! Serap Düzgören ARI [ 20.12.2012 Devamı
Cuma’dan önceki Perşembe ! Serap Düzgören ARI [ 17.12.2012 Devamı
Bir Kasım daha… Serap Düzgören ARI [ 8.11.2012 Devamı
Empatik Sempati! Serap Düzgören ARI [ 26.9.2012 Devamı
Vah benim dört artı dördüme! Serap Düzgören ARI [ 8.9.2012 Devamı
Hastamız var Zafer Bayramımızı kutlayamıyoruzSerap Düzgören ARI [ 30.8.2012 Devamı
Bayramınız Mutlu Olsun ÇocuklarSerap Düzgören ARI [ 20.8.2012 Devamı
Kadın olmak…Serap Düzgören ARI [ 12.8.2012 Devamı
Bize Rağmen Büyüyün!Serap Düzgören ARI [ 4.5.2012 Devamı
Hiç Tanımadığım Komşum Öldü!Serap Düzgören ARI [ 2.5.2012 Devamı
23 NİSANSerap Düzgören ARI [ 23.4.2012 Devamı
Hadi ara baba!Serap Düzgören ARI [ 17.4.2012 Devamı
Techno Romantiğiz vesselam!Serap Düzgören ARI [ 21.3.2012 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  4  5  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam