Dışarıda 38 derece sıcaklık varken içeride başınıza gelebilecek en kötü şey nedir?
Bildiniz elektriklerin kesilmesi. Öyle bir çöker ki o ısı üzerinize solungaçlarınız varda yanlışlıkla karaya düşmüş gibi çırpınırsınız. Evde olsak neyse daha rahat giysiler, duş, belki uyku oyalar bizi ama işteyiz yahu, ötesi yok.
İş kıyafetlerimiz bile Akdeniz stilidir. Rahattır yani diğer yerlere göre ama bu anda o da kurtarmaz. Şapır şapır damlaları sayarsın. İnternet yoktur, bilgisayar yoktur, yazıcı, fax telefon ııhhh.
Ah be teknoloji gözün kör olsun sen yoksan ben hiçim. Yüzümün makyajı akmış, peruğum çıkmış, korsemin altından göbeğim taşmış, takma kirpikler, takma tırnaklardan sonra eciş bücüş kalmış fıkra güzeli gibi hissediyorum kendimi. Havam söndü yani anında anlıyor musun?
Daha dakikalar öncesindeydi hâlbuki buz gibi klimamın altında, parmaklarım klavyemin üzerinde ceylan gibi sekiyordu. Kulağımda telefon, bütün tazeliğimle nane aromalı gülücükler saçıyordum.
Noollduuu derler adama işte böyle şimdi pıssss diye söndün.
Az sonra laptopumun şarjı biterse bu yazı da yarım kalır haberiniz olsun. Hoş bitse de size ulaşması için canım elektriğimin ve elektrikli iş aletlerimin bir fiil icraata geçmesi lazım ya neyse.
Hani şu anda biri çıkıp “elektrikler geri gelsin diye anayasaya evet!” deyin dese inanın gözümü karartır evet yazılı mührü basarım evet in üzerine… o kadar yani. Benim kapıma kömür bırakamayacaklarına göre şöyle birkaç kilovat elektrik etkili olur benden söylemesi…
Birde AVEA var.
Ne ilgisi var şimdi elektriğin avea’yla demeyin. Elektrikle yok da benimle ilgisi var. Bu erimek üzere olan bünye 15 gündür otomatiğe bağlanmış şekilde her gün avea müşteri hizmetlerini arayıp üşenmeden kavga ediyor. Yeni telefonumun azizliğine uğrayarak internet bağlantımı yanlış kurmuş ve 24 saat cebime hot mailimdeki yılların mailinin inmesine izin vermişim_teknoloji ve ben yani, bu kadar işte-
350 TL lik telefon faturasıyla öyle bir zıplamışım ki avizelerin üzerinde biriken tozları bile gözümle gördüm. Müşteri hizmetleriyle ilk o gün tanıştık. Bana kibarca biz bunu sileriz ama sana da aylık 29 TL ye bir paket satarız. 12 ay çıkamazsın dediler. Ben hemen üzerinde evet yazılı işaret parmağımı evet yazılı tuşa bastım. Ama heyhat 1 hafta sonra 350 TL lik bir faturam geldi…
İlk kavgam 6 ağustos tarihine denk geldi haliyle, silersiniz silemeyiz, paketten de çıkartırsınız, çıkartamayız, cezasını ödersiniz şeklinde şahane diyaloglarımız benim güvenliğim için kayıt altına alındıktan sonra ,”tamam tamam şaka yaptık sileriz “dediler…
6 ağustostan bu güne yani 23 ağustosa kadar silmek için uğraştılar!. Bu arada fatura ödenemediğinden hattım görüşmelere kesildi. 15 gündür her türlü iş-sanat-dedikodu yani kültürel etkinliğim kısıtlandı. Müşteri hizmetlerindeki herkesle tanıştım, saygılarımı sundum- e sundum yani yalan değil-her seferinde “biz size döneriz, biz size döneriz…” dediler.
Bu gün elektriksizliğin verdiği erime haliyle cıva modundan demir moduna geçmeme yardımı olur diye telefona sarıldım. AA diyor ki faturanız düzeltildi, biz sana döneriz dedik dönmedik ama sizin nasılsa döneceğinizi biliyorduk,süprizzz….
Bu telesekreterlerin en kötü yanı bu, lafı ağzına tıkıyor,sen yerinde tepinsen bile o sana sevgi dolu mesajlar veriyor…Yanlış tuşa bastınız, dediklerimizi anlamadıysanız yüz bininci kez anlatmak için bire, yeni sürprizlerimizi dinlemek için ikiye, faturanızı ödemek için üçe….
Değerli müşterimiz güvenliğiniz için müşteri temsilcisiyle yapacağınız tüm görüşmeler kayıt altındadır…
Evet, gelinen nokta şudur. Bana bu gün kim “Bundan sonra telesekreterin on yüz bin tane yönlendirme tuşuna takılmadan direk müşteri temsilcisine bağlanacaksınız. İçinizi rahat rahat dökeceksiniz. Bunun için Anayasaya evet deyin “ derse, biliyorsunuz ne yapacağımı
EVET, EVET, EVETTTTT
Bitmedi!
2 ay önce muhtara gittim. Artık bilgisayarla online, belediye, nüfus müdürlüğü ve muhtarımız. İkamet almak istiyorum dedim. Bir iki tuşa bastı “alamazsın…” dedi. Nasıl yani diye suratına baktım. “ Siz bu adres de görünmüyorsunuz, taşınmışsınız “dedi. Allah Allah diye duvarlarda gizli kamera aradım ama çok ciddiydi. Onu taşınmadığıma 8 yıldır aynı evde aynı koltukta oturduğuma ikna edemediğim için beni nüfus müdürlüğüne gönderdi.
Çalışmayan klimalı bekleme salonunda tek ayağım üzerinde kaç dakika durabiliyorum deneyi yaparak sıramı bekledim. Derdimi anlattım. Görevli bir iki tuşa bastı. Kütükte görünmüyorsunuz dedi.
Nasıl yani dedim. Sorumun garipliği canını sıkmış bir şekilde gözlerime bakıp çok anlaşılır bir şekilde “kütük kayıtlarında görünmüyorsunuz “dedi. Sıcak bir yandan anlayışlı devletimin memurları bir yandan bana soldan soldan gelenlerle son bir hamle yaptım. “Neden, nasıl, niçin ve çözüm?”
Benim cümlem onu yordu, Ödenmiş bir fatura al ve belediyeye git ben bu adreste otuyorum de,onaylasınlar dedi!.
Şehrin bir ucundan bir ucuna ödenmiş faturamı almak için eve, sonra belediyeye gittim. Klimalı ortamda sol bacağımın üzerinde 2 dakika daha fazla durabildiğimi keşfettim. Sıram geldi.
Baktım çok güler yüzlü bir kızcağız oturuyor, kendime çok yakın hissettim, bana öyle bir “hoş geldiniz nasıl yardımcı olabilirim …” dedi ki, bir an ağlayarak boynuna sarılmak bütün çocukluğumu anlatmak istedim. Garip bir şekilde resmi kayıtlardan silindiğimizi ve yaşadığımıza kimseyi inandıramadığımızı söyledim.
Ağlamayın ben sizin sorununuzu çözerim dedi. Çözerim ama seçmen kayıtları askıdan inecek ondan sonra sizi kayda alacağız, karışıklık olmasın dedi!
Sonuç
Bu gün 23 Ağustos 2010. Tatile 5 gün, bayrama 16 gün, Referanduma 19 gün var.
Elektrikler az önce geldi.Avea faturamı ödedim ama hattım hala açılmadı!. Artık belediye, muhtar ve nüfus müdürlüğü benim aynı evde yaşadığıma, hatta ölmediğime hayatta olduğuma ikna oldu.
Ama yinede sen bu sefer oy kullanma dinlen, Bir daha ki sefere inşallah dedi.
Olur dedim!
Üzerinde evet yazılı mührümü ayakkabımın altına bastım, yürüdüm gittim…
|