Yıllar önce başıma gelmişti. Çok dalgın bir günümdeydim. Bir mağazanın aynalı vitrin camında bir an kendimle karşılaşınca başkası sanmış “pardon” demiştim.Saniyelik bir geri dönüş, zihin oyunu, yanılgı..
Her neyse adı, ilginç bir duygu, saniyelikte olsa kendine bir yabancıya bakar gibi bakabilmek. Kendi sesini kaydedip dinlemek gibi, sanki konuşan başkası.
Diyeceğim şu ki içerden gördüğümüzle dışardan gördüğümüz duyduğumuz çok farklı. Zaman zaman çıkabilmek gerek oysa dışarıya, yolun karşısına geçip seyredebilmek lazım kendimizi…
Zaman zaman da içeriye dönüp yüzümüzü, içerdekiyle yüzleşmek lazım. Farkında olmadan geri plana attığımız duygularımızı, korkularımızı hallaç etmemiz gerek.
Bazen kolayımıza gelir ötelemek, boş verdiğimizi sandığımız, unutmaya çalıştığımız, üzerini örttüğümüz duygular birikir derinde. Fark etmeyiz, ama gittikçe elimizi kolumuzu bağlayan, cesaretimizi kıran, güvenimizi kıran bir engel olur birikenler.
Herkesin zafiyetleri vardır.
Ve aslında bazen tek yapılması gereken dibe çökmüş tortulardan kurtulmaktır.
Ve biliyor musunuz o kadar da kolaydır ki aslında. Masa üstünde birikmiş dosyaları çöp kutusuna göndermek gibi. Son kez sorar beyin “kurtulmak istediğinden emin misin?”
Evete basmak keyiftir işte o anda. Basarsın ve kurtulursun. Hafiflersin. Belleğinde yeni tertemiz sayfaların olur.
Karanlıktan çok korkan birinin gözünü karartıp tek başına mezarlıktan geçmesi gibi.
Araba kullanmaktan korkan kişinin direksiyona geçip şehri boydan boya geçmesi gibi. Yılların ardına attığınız bastırdığınız duyguları rahatça, sansürsüz haykırmak gibi. Boğulmaktan korkanın sonsuz denizde kulaç atması gibi…
Bahar temizliği gibi. Kendi kendimize yarattığımız, farkına bile varmadığımız bizi tutan korkulardan, kaygılardan kurtulmak lazım.
“Yahu sen zamanında önemliydin, etkiledin ama bak atlattım, artık seninle baş edebilirim” demek lazım. “Artık güçlendim, artık ben seni kontrol edebilirim” demek lazım.
Ya işte anlayın dediğimi vitrin camında gördüğünüz siluete göz kırpabilmek lazım.
Hayatla yüzleşmek lazım…
|