İki dost sohbet ediyor. Biri hayatında ciddi kararlar almak üzere, bundan dolayı gergin.
Adı Silvoy. Diğeri Hocam.
- Silvoy: Benim canım sıkılıyor, ne yapmalıyım Hocam
- Hocam: Hayırdır niye sıkılıyorsun?
- Silvoy: Bilmiyorum
- Hocam: Belirsizlik?
- Silvoy: Sabahtan beri ofiste olmak ve dışarıdaki fırtınanın etkisi olabilir mi?
- Hocam: Tatminsizlik? Kapalı alan?
- Silvoy: Tatminsizlik kronik sorun. Tedavisi yok. Genetik bozukluk J
- Hocam: Var. İç kapılarını aç, girmediğin odalara gir. Kendinle yüzleş.
- Silvoy: Nasııllll ? Korkuyorum.
- Hocam: Elimizi kolumuzu bağlayan en büyük engel bu işte korkular! Yalnız olmadığını bilmek iyi gelir belki. Hangi kapının önünde korkuyorsan orada kal ve ısrar et.
- Silvoy: Hımmm. Peki
- Hocam: İtiraf et
- Silvoy: Neyi?
- Hocam: Ne olduğunu sen biliyorsun. İçindekini dışa çıkarmaya cesaretin yoksa kendine itiraf et bari bastırma.
- Silvoy: Kendime itiraf edeyim de değişen ne olacak?
- Hocam: Kapı aralanmış olacak
- Silvoy: Zaten gerekli farkındalık oluşmuş çözüm gerekli
- Hocam: Oooo e iyiymiş adım atmışsın yani kendine doğru. O zaman birkaç çözüm yolu da oluşmuştur mutlaka aklında.
- Silvoy: Yooo… Orada tıkanıyor.
- Hocam: Hımmm, daha yeni yüzleşilmiş o zaman durumla, yoksa çoktan seçenekler sıralanmıştı önünde.
- Silvoy: Hadi ya, ,öyle mi oluyor?
- Hocam: Tabii,
- Silvoy: Nasıl oluyor anlatsana Hocam
- Hocam: Şöyle oluyor;
İnsanoğlu maalesef ki en son kendinin farkına varıyor bu dünyada. Ayakta kalabilmek, düzene uyum sağlamak adına o kadar hızlı geçiyor ki hayat ancak bu yaşlarda “ben kimim?” sorusunu soruyoruz kendimize.”ne yapmaktan hoşlanıyorum, artılarım, eksilerim ne?”
Daha da önemlisi “şu andan itibaren ne yapabilirim?...” Sonra şunu da fark ediyor ki, içine sıkışmış bir şeyler var, derinden derine uyanmaya başlayan ve kendini fark ettiren. İçimizde sözcükler,cümleler dolaşıyor onları duymamız için...
Bazen biri bazen bir şey tetikliyor onları
O kıpraşan şeyleri teker teker yakalayıp etiketler yapıştırıyoruz üzerlerine aklımızın erdiğince.
Bazen bir şeye birden fazla etiket yapıştırasımız geliyor. Çünkü o şey birden fazla şeye dokunuyor içimizde. Sonra kafamız karışıyor,”Ya, bu etiket bunda olmamalı” diye çıkartmak istiyoruz. Bazen çıkartması çok kolay da bazen ııhhh,illa o olacak orda diyoruz,yanlış da olsa.
Sonra doğruları yanlışları tekrar tekrar sorguluyoruz. Kendimizi yeniden kodluyoruz
- Silvoy: Dehşet içinde okuyorum
- Hocam: Esniyor, uzuyor, kısalıyor, içine sığmaya çalışıyoruz
Niye be o kadar kötü mü?
- Silvoy: Değil be.
Kendi durumunu anlat deseler ben bile bu kadar güzel anlatamazdım
- Hocam: eee sen beni benden iyi tanıyorsan eğer, bende seni senden iyi tanıyor olmalıyım değil mi? Neyse kesme sözümü?
- Silvoy: Tamam
- Hocam: İçine sığmaya çalışıyoruz dedim ya, işte orada başlıyor bu sancı. Çünkü zorluyoruz kendimizi “bak ancak bunun içine sığarsan doğruyu yapmış olacaksın”. “,başka alternatif yok..” diye kafamıza kafamıza vuruyoruz.
...
İşte canım benim senin derdin bu.
Demek ki kendini zorla bir kalıbın, içine sokmaya zorluyorsun. Beynin, kalbin çatışma içinde. Beynini bırak kalbini dinle sıkıntın falan kalmayacak
- Silvoy: Hımm kalbimi dinlemeliyim kesin ama sonunda beyin canıma okuyor
- Hocam: Böyle zamanlarda ancak kalp kurtarır adamı. Beyin de şaşar kalır "ben niye daha önce düşünmedim bunu "diye. Unutma beyin garanticidir. Kalp cesur.
- Silvoy: Bak benim de sana bir onerim var. Sen bana bu yazdıklarını al
- Hocam: Dinliyorum J
- Silvoy: Biraz düzenle ve efece habere gönder
- Hocam: Korktum bir an J
- Silvoy: Benzer yazıların var ama bu daha genel ve güzel.
- Hocam:
Sana söylüyorum benim yazılarım 10 dakika da bitiyor,diye. Böyle bir anda çıkıyor işte
- Silvoy:
Ben de onu diyorum. Yazı çıktı fırından kullan işte
- Hocam:
Peki.
|