Hepimizin çocukluktan itibaren hayalleri vardır. Büyüdükçe bu hayallerin içeriği ve büyüklüğü de değişir. Küçükken bisiklet hayal ederken erişkin yaşta son model araba onun yerini alır. Ya da çocukken seçeceğimiz meslek hayali farklı iken büyüdükçe şartlar değişir ve meslek bambaşka olabilir.
Çocukken de büyüyüp erişkin olduktan sonra da hayallerimiz genelde hep maddiyat ve kariyer üzerine olur. Hiçbirimiz, büyüyünce sevgi dolu bir insan olmak istiyorum, aileme şefkatli davranmak istiyorum ya da insanlara yardımcı olmak istiyorum gibi hayaller kurmayız. İnsanlara yardımcı olmak istiyorum diyen kişiler, genelde ‘’Piyangoda büyük ikramiye çıkarsa ne yaparsın?’’ sorusuna yanıt olarak bunu verir. Çıkarsa bunu yapar mı orası da tartışılır.
Ben hayallerimiz olmasın demiyorum. Elbette hayallerimiz olacak. Ama bunları yapmaya çalışırken hayatı ıskalamayalım. Kariyer peşinde koşarken, kendimizi kaybetmeyelim. Çünkü sonuçta elimizde sadece ve sadece yaşadığımız dolu dolu mutlu anlar kalıyor. Sevdiklerimize hayat yolunda daha fazla zaman ayırmak, hem bizi hem de onları daha mutlu edecektir.
Bir arkadaşımın tavsiye edip okumam için verdiği bir kitap çok ilgimi çekti. Sizlerle de paylaşmak istedim. Mitch Albom tarafından kaleme alınmış ‘’Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları’’ isimli kitap. Kitapta ölümcül bir hastalığa yakalanmış yaşlı profesörün eski öğrencisi ile yaptığı hayat üzerine söyleşiler var.
Ölüme beş kala bir insanın yaşamda asıl neyin önemli olduğunu keşfettiği, bunu çevresiyle paylaştığı etkileyici bir kitap. Gerçekten de ölüm yaklaşınca bir anda önceden değer verdiğimiz birçok şey gözümüzde değerini yitirecektir.
Kitabı okurken düşümdüm. Benim de yaşamak için sadece birkaç ayım olsaydı ne yapardım diye. Eminim ki bu kadar çok çalışmak yerine, kendime daha çok zaman ayırırdım. Her anımın değerini bilir, akşam olsun da eve gideyim diye günümün hızla geçmesini istemezdim. Sevdiğim kişilere daha çok zaman ayırıp onlara hak ettikleri sevgi sözcüklerini daha bol söylerdim. Beni mutlu eden, zevk aldığım hobilerime zaman ayırır, doğa ile daha çok iç içe olurdum.
Düşündüğümüzde elde etmek için çalışıp çabaladığımız mal, mülk, kariyer vs hepsi öldüğümüzde geride kalıyor. Önemli olan hayatı dolu dolu, insanca, paylaşımcı olarak, sevgi dolu, iyilikler yaparak yaşayabilmek diye düşünüyorum. Kazandığımız her türlü unvan ya da maddi imkanlar amacımız değil araç olduğu sürece sanıyorum ki hayatta daha fazla tatmin duygusu yaşayabiliriz.
Kitabın son sayfalarına doğru şu sözler yer alıyordu: ‘’Maddiyat sevginin, şefkatin, duyarlılığın , dostluk duygusunun yerini dolduramıyor.’’ ‘’Şefkat dolu olun. Birbiriniz için sorumluluk üstlenin. Sadece bu iki dersi öğrensek dünya bugünkünden daha iyi bir yer olurdu.’’
Sizce de bu sözler mantıklı değil mi?
‘’İnsanoğlunun yapacakları hayal ettikleri ile sınırlıdır.’’ Arthur C. Clarke
HAYAL HIRSIZI
(Bu haftaki hikaye Sayın Doç. Dr. Cevdet Kılıç’ın Bilgelik Hikayeleri isimli kitabından. Keyifli okumalar…)
Bu hikâye, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.
Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.
İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir 0 ve Dersten sonra beni gör uyarısı vardı. Neden 0 aldım? diye merakla sordu hocasına, çocuk.. Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal dedi, hocası.. Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkânsız ve ekledi: Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm. Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. Oğlum dedi babası. Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!. Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.
Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin dedi.
Ben de hayallerimi…
O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.
Öykünün en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, gecen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine; Bak dedi, sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allahtan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.
Hayatı dolu dolu, sevgi dolu geçirmek dileğiyle… Sevgiyle hoşçakalınnn…
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
hulyaunal@hotmail.com
|