Hepimiz sürekli çalışıp didiniyoruz. Hayat mücadelesi içinde koşuşturuyoruz oradan oraya. Bir yandan iş hayatı, bir yandan ev hayatı. Hadi şunu yapayım, şunu alayım, şuraya gideyim, şöyle yapayım derken farkında olmadan geçip gidiyor hayat… Bu durum hep böyle sürüp gidiyor…Taa ki sağlığımızda bir bozukluk ortaya çıkana kadar. İşte o an bütün diğer her şey önemini yitiriyor. Ve asıl önemli olması gereken ve asıl değer vermemiz gereken sağlığımız ön plana çıkıyor. Biraz geç olsa da…
Aynı durum benim başıma da geldi. Sürekli çabalamam ve yoğun iş tempom ‘’ kışa girmeden mutlaka ameliyat olmanız gerekli ‘’diyen doktorların sözlerine kulak asmamı engelledi. Halbuki kendimde doktorum ve sağlığın ne kadar önemli olduğunun bilincindeyim. Ancak doğruyu bilmekle uygulamak aynı olamıyor bazen. Haftada 6 gün iş yerinde koşuşturma, hayat mücadelesi, resim sergi açılışına hazırlık, gazeteye makale yetiştireyim ya da röportaj yapayım derken kendimi bir rüzgara kaptırdım. Aktif ve pozitif bir insan olduğum için yoğunluk ve koşuşturma beni mutlu ediyordu.
Tesadüfler zinciri sonucu aylar öncesi çok iyi bir doktor olduğunu öğrendiğim ve ileride ona ameliyat olacağım diye düşündüğüm Prof. Dr. Ali Ulvi Öngören Hocamla karşılaşana kadar da bu tempoda sürdü hayatım. Hocamla karşılaşmamla hayatım birden değişti ve sağlığım ön plana çıktı. Acil bir ameliyat ve sonrasında patolojide hoşa gitmeyen bir durumun ortaya çıkması kendime getirdi beni. O anda ne iş, ne ödediğim ev kredilerim, ne resim kursu ne gazetenin düzenlediği yılın annesi anketi ne de günlük koşuşturmaların önemi kaldı gözümde.
Bir anda tüm dünyamın merkezine sağlığım yerleşti. Allah’ın sevgili kuluyum ki çok değerli bir doktor, çok değerli bir insan ve bana karşı çok değerli bir ağabey olan hocamla karşılaştım… Hocam Ali Ulvi Öngören’in başarılı ameliyatının yanında hem ameliyat öncesi hem de sonrasında verdiği muhteşem destek ve morali hayatım boyunca asla unutmayacağım. Patoloji sonucu kötü çıkmasına rağmen, hocamın verdiği müthiş manevi destek ve moralle tekrar güçlendim ve kendimi silkeledim. Hocam bana dedi ki;’’ Korkma, endişelenme, senin tedavi sürecinde direksiyonda hep ben olacağım, hatta emekli bile olmayıp tedavi sürecini takip edeceğim’’… Bundan daha büyük destek nasıl olabilir bir insana. Sevgili Hocam ,size ne kadar teşekkür etsem azdır. Size olan minnetimi kelimelerle anlatmam imkansız. İyi ki varsınız ve iyi ki Allah sizi karşıma çıkarttı. Dilerim hayat bütün beklentilerinizi yerine getirir . Allah size güç ve kuvvet versin.
Ve Özel Yüzüncü Yıl Hastanesi’nin tüm personeli; yatış sırasında işlemlerime yardımcı olan tüm personel, güler yüzlü ve koruyucu kollayıcı tedavi hizmetleriyle hemşireler, bakımımı üstlenen güler yüzlü ve ilgili yardımcı personeller, ameliyat sonrası yürüyüş yaptırılırken bana sohbet ve güler yüzleriyle destek olan yine çok tatlı hemşireler hepinize çok teşekkür ederim… Sık sık yürümeme rağmen ‘’ama ben görmedim yürüdüğünü ‘’diyerek bana espri yapıp motive eden ve gülümsememi sağlayan Nurgül Hemşire ve hocamın çikolata yasağını kaldırmasına vesile olan Hemşir Samet’e de ayrıca teşekkür ederim… İyi ki varsınız… Sizler sayesinde en kötü olabilecek bir süreci sağlıklı ve mutlu atlattım… Özel Yüzüncü Yıl Hastanesinin bizlere sağladığı sağlık imkanları ve ayrıca konforlu ortamında da hem ben hem de refakatçim olan annem evimizin rahatlığını yaşadık. Teşekkürler emeği geçen herkese…
Ben şu anda hayata farklı bir gözle bakıyorum. Sağlığım ve sevdiklerim dışında diğer günlük olaylar yok gözümde. Nasılsa her şey yoluna girer, yeter ki sağlıklı olalım. Sevgiyle hoşçakalın….
‘’Sağlıktan Büyük Zenginlik Yoktur.’’ Emerson
SAĞIRIN HASTA ZİYARETİ
(Bu yazımda Sayın Cevdet Kılıç’ın ‘’Bilgelik Hikayeleri’’ isimli kitabından bir hikaye paylaşıyorum. Keyifli okumalar…)
İyi kalpli sağır adam, bir gün komşusunun hasta olduğunu öğrenir. Kendi kendine: Komşum hastalanmış, onun ziyaretini yapmam, hal ve hatırını sormam lazım. Ama ben sağır bir adamım, o da hasta, sesi çıkmaz. Zaten hastaya malum şeyler sorulur, malum cevaplar alınır. Ben nasılsınız diyeceğim, o iyiyim, teşekkür ederim diyecek.
Ne yiyorsun dersem, elbette bir yemek ismi söyleyecek, ben de afiyet olsun derim.
Doktorlardan kim geliyor, diye sorarsam, bir doktor adı verecek. Ben de iyi doktordur derim, olur biter diye düşünür.
Hastayı ziyarete gider, başucuna oturur: Nasılsınız? diye hal hatır sorar.
Hasta inleyerek, Ölüyorum! diye cevap verince, sağır adam: Oh oh, çok memnun oldum, diye karşılık verir.
Hasta: Bu ne demek, adam ölümüne memnun olunur mu? diye kızar.
Sağır tekrar sorar: Ne yiyip ne içiyorsun?Hasta kızgınlıkla: Zehir! der. Sağır onun bir yemek ismi söylediğini sanarak: Afiyet olsun ! diye karşılık verir.
Hasta büsbütün çileden çıkmıştır. Sağır adam sormaya devam eder. Tedavi için doktorlardan kim geliyor? Hasta: Hadi be defol!... Azrail geliyor... diye cevap verir.
Sağır: Çok bilgin, tecrübeli bir doktordur. İnşallah yakında bir çaresini bulur... Deyince hasta dayanamaz: Kahrol! diye bağırır.
Sağır ise komşuluk hakkını yerine getirdiği için çok memnun ayrılır.
Sağırın yaptığı kıyas yüzünden on yıllık dostu ve hal hatır sorması hiç olup gitti.
Senin duygu kulağın sağırsa, gönül kulağın açık olmalı. Çünkü gönül kulağı, her şeyi duyar ve işitir. (Mesnevi’den)
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
|