Gencecik, hayatının baharında 13 gencimiz şehit oldu. Yüreğimiz yanıyor. Milyonlarca insanımızın yüreğine kor düştü. Üstelik yeni de değil bu, yıllardır bitip tükenmeyen kor ateş. Büyüyüp yetiştirip askere gönderdiğimiz gençlerimiz, hayatlarının baharında hain kurşunlara hedef oluyorlar.
Aynı toprak üzerinde kardeşçe yaşamışken ve hala yaşıyorken neden bu terör? Neden bu kardeş kavgası? Hiç mi fark etmiyorsunuz sinsi bir planın sadece piyonları olduğunuzu?
Bütün bunlar yıllardır sürüp giden, ülkemiz üzerinde oynanan hain oyunların bir sonucu. Ve ne yazık ki artık oyunun sonu yaklaştı.
1984 yılında PKK’nın düzenlediği ilk terör olayından beri nice şehit verildi birçok masum insanımız katledildi. Birçoğu ise yerini yurdunu terk edip gitmek zorunda kaldı. Geçen 27 yıl içinde terörü bitirmek için yapılan mücadeleler, bölgenin refahı için yapılabilseydi şimdi dünyanın en refah ülkeleri arasında olabilirdik. Ve bunca gencimiz bir hiç uğruna şehit olmazlardı.
Bölgeye yapılan tüm yatırımlar sabote edildi. Okullar yakıldı, yollar tahrip edildi. Fabrikalar çalışamaz hale getirildi. Sağlık personelleri, öğretmenler ya öldürüldü ya kaçırıldı.
Ülkemizde hiçbir yerde vatandaşlar arasında ayrım yapılmazken, etnik kimliğine bakılmaksızın tüm insanlar istediği konuma gelebilmekte özgürken ve hatta cumhurbaşkanı bile olabilmişken, hakların verilmediği, ayrımcılık yapıldığı konusu çok düşündürücü.
Ben de bir süre o bölgede yaşadım. Bir hastam dedi ki;
‘’Dr. Hanım bizi yani kardeşi kardeşe düşürmek istiyorlar ama başaramayacaklar. Çünkü biz hep kardeşçe yaşadık, birbirimizden kız alıp kız verdik. ‘’
O zaman umut dolmuştu içime ama artık o günler çok geride kaldı.
Yolun sonu geliyor. Bizler birbirimize düştüğümüzde iş işten geçmiş olacak ve bir bakacağız ki uğruna birbirimizi öldürdüğümüz vatanımız artık yok. Ve işte o zaman anlayacağız ki kalleş bir oyunun figüranları olarak sahnede rol almışız. Umarım yol yakınken uyanırız.
Bizler aynı vatan üzerinde yaşayan bir milletiz. Türkü, kürdü, lazı, çerkezi, alevisi, sünnisi ile bir bütünüz. Bizleri ayırmak, aramıza nifak tohumu ekmek isteyenlere karşı uyanık olmalıyız. Bu vatan hepimizin ve öyle de kalmalı… UYAN GÜZEL ÜLKEMİN GÜZEL İNSANLARI, UYAN ÇOK GEÇ OLMADAN!!!
‘’Yurtta sulh cihanda sulh.’’ M.Kemal ATATÜRK
Kınalı Ali
(Bu hafta sizlerle tarihimizden, Çanakkale Savaşı’nda geçen bir olayı paylaşacağım. Çok etkileyici ve aynı zaman da gurur veren gerçek hikaye. Hem gurur, hem ibretle okuyacağınıza inanıyorum.)
Üsteğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu, nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü.
"Adın ne senin evladım?..." "Ali..." "Nerelisin?..." "Tokat Zile’denim..." "Peki evladım bu kafanın hali ne?..." "Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım..." "Neden?..." "Bilmiyorum komutanım..." "Peki, gidebilirsin Kınalı Ali..."
O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar: "Sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin..."
Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini, kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına not düşer (Ali'nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır) "Anacığım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler, sakın kardeşim Ahmet'e de yakma onla da dalga geçmesinler ellerinden öptüm..."
Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşerler. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış, onların sayıları da epey azalır, Gelibolu düşmek üzeredir. Kınalı Ali'nin komutanı da olayı görüp yerinde duramaz. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildir. Onlar yeni gelmiştir. Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vehametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir. Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun yanıtı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler (Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesi'nde sergilenmektedir.) Babası anlatır Ali'nin: "Oğlum Ali nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim selam ederim. Öküzü sattık paranın yarısını sana, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin" der, köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir. "Ali ananın da sana diyeceği bir şey var..."
"Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler.
Biz de üç şeye kına yakarlar:
1- Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye... 2- Kurbanlık koça; Allah'a kurban olsun diye... 3- Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsunlar diye...
Gözlerinden öper selam ederim. Allah'a emanet olun..." Mektubu okuyan Ali'nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar...
***
Anneler yavrularını vatana feda olsun diye kınalıyorlarmış . Ama böyle pisi pisine feda olsun diye değil. Kardeş kardeşi vursun diye değil. Böyle yiğitlerimizle, böyle analarımızla bacılarımızla kurtuldu bu vatan. Lütfen vatanımıza sahip çıkalım, iş işten geçmeden…
Sevgiyle hoşçakalınnn…
Dr. Hülya Ünal
Aile ve Yaşam Koçu
hulyaunal@hotmail.com
|