Yıl 1993, Temmuz başı. 2 Temmuz'un yaz günlerinden güzel bir gün olması beklenirken, kara kapkara birgün oldu o. Tarihin karanlık sayfalarında ve yüreğinde insanlık halen ölmemiş kişilerin hatıralarında anılan kapkara bir gün olarak yer buldu kendine….
Yürekler dağlandı o gün, onlarca can otelden dışarıya çıkmaya çalıştıkça, iğrenç kalabalığın onları otele hapsetmeleri ve güvenlik güçlerinin müdahale etmekte yetersiz kalmasını içi yanarak izledi milyonlar tv karşısında.
Madımak otelini saran alevler, aralarında halk ozanları Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen ve Hasret Gültekin, şairler Metin Altıok ve Behçet Aysan, yazar Asım Bezirci ile karikatürist Asaf Koçak’ın da yer aldığı 35 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu.
Dile kolay 35 can … Ama asıl olan şey o gün insanlığın katliydi. O gün insanlığımdan utandım, o gün orada o insanlar ölürken yaşadığım için utandım, o gün orada tv karşısında olmaktan ve çaresizliğimden utandım.
Bunları yapanlar insan olamazdı, hatta hayvan kategorisine bile alınamazlardı. Çünkü hayvanlarda bile en az insanlarda ki kadar vicdan vardır. Olsa olsa insan kılığına girmiş ne oldukları belli olmayan yaratıklar olmalıydı onlar. Şu an serbestçe gezen o mahlukatlar bugün daha bir özgürler, daha bir mükafatlandılar…
Zaman aşımı denen (Ama benim aklımın almadığı ki böyle bir vahşette zaman aşımı nasıl uygulanabilir? ) hukuk uygulaması nedeniyle elleri kollarını sallayarak geziyorlar ortada. Zaten yıllardır da hep böyle gezmediler mi?
Yıllardır analar, babalar, eşler, çocuklar acı içinde kıvranarak hukuk ararken onlar keyif çatmadılar mı? Birçok şey de olduğu gibi bu konu da ilahi adalete kaldı…
Milyonların içi yandığı gibi benim de için yanıyor yine… Yıllar önce olduğu gibi… Ve şu an sanki o 35 can tekrar yanıyor, tekrar aynı acıları yaşıyor aileler ve ben tekrar utanıyorum insanlığımdan…
Bugün sosyal paylaşım sitelerinde de gözlemlediğim aynı duygular. İnsanlar tepkili, insanlar mutsuz, insanlar isyan ediyor… Neye, kime güveneceğiz diye…
Öyle ya bunu emsal alan o yaratık denilen mahlukatların tekrar aynı şeyi yapmayacağına kim garanti verebilir artık. Ne de olsa zaman aşımı var…
Yüreğimdeki acıyla, böylesine acıların bir daha yaşanmamasını diliyorum. Elimden başka bir şey de gelmiyor…
‘’ İnsan eğitilmesi zorunlu olan tek yaratıktır. ‘’Kant
‘’ Yasalar karşısında insan, başkalarının hakkına tecavüz ettiği zaman suçludur. Etiksel olarak ise aklından geçirdiği anda bile suçludur…’’ Kant
(Bu yazımda sizlerle Cevdet Kılıç’ın Bilgelik Hikayeleri isimli kitabından bir yazı paylaşacağım. Keyifli okumalar…)
DÜNYANIN EN KISA ANAYASASI
Bir zamanlar bir kaç bilge bir araya gelip dünyanın en kısa anayasasını yazmaya koyulurlar. İnsanın hareketlerine ve davranışlarına hükmeden kanunu gösterebilen kişi, dünyanın en bilge kişisi seçilecekti.
Allah suçluları cezalandırır, diye teklif etti bilgelerden birisi. Tek cümleydi; kısa ve özdü.
Fakat diğerleri bunun bir kanun değil bir tehdit olduğunu söyleyerek itiraz ettiler. Birinci bilgenin bu teklifi kabul edilmedi.
Allah sevgidir, dedi ikinci bilge.
Ama bu teklif de kabul görmedi, çünkü insanın görevlerini tam anlamıyla açıklamıyordu.
Sonra bilge tane tane şu teklifte bulundu:
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkalarına yapmayın. Ve ilave etti:
Kanun budur; gerisi sadece yoruma kalmıştır.
Diğer bilgeler de bu teklifi kabul ettiler.
Ve o bilge zamanın en bilge kişisi seçildi.
Sevgiyle hoşçakalınnnn…
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
|