Toplum olarak maalesef çok fazla önyargılarımız var. Hemen hemen her konu hakkında önyargıya sahibiz. Bunlar ya geçmişte kendi deneyimlerimizden kaynaklanan önyargılar ya da bizlerden çok önce yaşayan kişilerden günümüze gelen önyargılar.
Bunlardan çok yaygın olan birkaçı;’’ biz adam olmayız’’, ‘’burası Türkiye her şey olur burada’’, ‘’böyle gelmiş böyle gider’’ gibi. Bu yaklaşım böyle devam ettiği sürece elbette adam olmayız. Ya da olan biten anormal her şeyi kabullenip burası Türkiye deyip sineye çekeriz.
Ayrıca doğduğu ve büyüdüğü şehre göre kişilere yafta takarız.’’ Aaaaa oralı ise ondan adam olmaz’’, ‘’şuralı mı aaa o zaman o iyidir ‘’gibi. Burada kişilerin kendi özelliklerini, ailenin yetiştirme tarzını önemsememiş oluruz. Memleketinin etiketi yeterde artar bile bizler için.
Erkekler arasında en yaygın ön yargılardan biri ise, kadınların iyi araba kullanamadığı önyargısıdır. İyi araba kullanamayan kadınların olduğu kadar iyi araba kullanamayan erkekler de var. Bazı kadın sürücüler trafikte erkek sürücülerin tacizinden çekinerek belki daha ürkek araba kullanıyorlar ama her bayan kötü sürücü değil.
Bu konuya bu kadar takılma sebebim dün başıma gelen bir olay. Sabah 6.30 da hemşirem telefon açtı ve diyalize bağlanacak hastamın durumunun kötü olduğunu söyledi. Çok kötü ise ambulans çağırmasını diğer türlü ise yetişeceğimi söyledim. Sabahın o saatinde kırmızı ışıklar devrede olmadığından ve acelem de olunca kavşakta acele davrandım. Erkeklere saygı gösterip onlara yol vermediğim ve yollarını kestiğim için, onlar da benim arabamın yolunu kapattılar. Sonuçta arada kaldım.
Ana yoldan gelen bir erkek sürücü arabanın içinden mırıldanıyordu. Eminim ki yine bayan sürücü vakası demiştir. Hayır !!! sayın erkek sürücü bayan sürücü durumu değil bu. Ben ve benim gibi birçok bayan güzel araba kullanıyoruz. Hatta ben iddia ediyorum ki birçok erkek sürücüden daha deneyimliyim bu konuda. Ama bir can söz konusu iken kuralları düşünemezdim.
Sanırım bende de bir önyargı oluştu ve her erkek sürücünün bizlere bakış açısını sorguluyorum. O sürücü belki de sadece olaya kızdı bayan olmama değil. Ama önyargı işte.
Önyargısı fazla olan toplumlar fazla gelişemezler. Çünkü her durum için önlerine engel olacak bir önyargı vardır. Geçmişten günümüze gelen kemikleşmiş önyargılarımızı bir şekilde kırmak zorundayız. Yoksa yerimizde sayar durumda kalırız.
Beni en çok kızdıran önyargılarımızdan biri, böyle gelmiş böyle gider önyargısı. Bu tamamen kabullenme ve teslimiyet içeren bir önyargı ve üstelik bizim önümüzü tamamen kapatacak bir güçte. Hayır efendim böyle gelmiş ama böyle gitmez hiçbir şey. Gelişim her zaman vardır ve her dönemde gelişim sürecinde oluruz.
Eğer çabalamazsak bizler gelişimin gerisinde kalır ve kabullenici bir tutumda kalır, boyun eğeriz her şeye. Ve böyle gelmiş böyle gider der kendimizi avuturuz.
Teslimiyet ve kabullenme sadece zayıf insanların tutumudur. Toplum içinde güçlü olan bir insan ise hiçbir şeyde teslim olmaz ve mücadelesine devam eder. Böyle gelmiş böyle gitmez…
‘’ Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur.’’ Einstein
ÖNYARGI
(Bu haftaki hikayemiz Doç. Dr. Cevdet Kılıç’ın Bilgelik Hikayeleri isimli kitabından. Keyifli okumalar)
O gün derse geç kalmıştı. İlk ders matematikti. Hocayı ve arkadaşlarını rahatsız etmemek için kantinde oturmuş, dersin bitmesini beklemişti. Bir sonraki ders için sınıfa girdiğinde, tahtada, sonunda soru işareti bulunan iki işlem gördü. Kalemini defterini çıkarıp hemen not etti kimsecikler tahtayı silmeden.
Diğer dersler bitmiş, eve dönmüştü. Defterinde çözülecek iki tane soru vardı. Defterini açtı, ama sorular bayağı zor görünüyordu. Sınıfta durumu da fena sayılmazdı hani. Uğraştı durdu soruları çözmek için. Hoca bazen böyle ev ödevi verir ve yapılıp yapılmadığını da kontrol etmezdi. Ancak yapanlar mutlaka bunun karşılığını en azından bir iltifatla alırlardı. Bazen nota da etki ederdi tabii bu durum
Ertesi gün uzun uğraşlardan sonra çözdüğü soruları koydu hocanın masasının üzerine. Biraz da zor olmuştu hani. Hocanın yüzünde değişiklikler oluyordu işlemi kontrol ederken.
Nasıl buldun bu sonucu? dedi hoca heyecanla. Bu soru 150 yıldır çözümlenemiyordu. Ben dün tahtaya matematiğin problemlerini anlatırken yazmıştım bu soruları. Kendim çözmeyi denemediğim gibi, bizim gibi normal(!) İnsanların da denemeyeceğini düşünüyordum.
Enteresan dedi.
Şaşırarak cevap verdi hocaya: dün derse geç kalmıştım. Tahtada soruyu görünce diğer ödevler gibi zannettim. Ve biraz da zorlanarak akşam evde yaptım
Hoca sınıfa döndü:
İşte arkadaşlar, 150 yıllık soru dediğimiz, aslında 150 yıllık önyargı imiş. Ah biz de önyargılarımızdan kurtulabilsek, 2000 yıllık soru ve sorunları da çözeriz herhalde.
Önyargılarımızı yıkabilmemiz dileğiyle. Sevgiyle hoşçakalınnn…
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
|