Bir müşteri olarak hangi tür satıcılardan hoşlanmıyorum. Bunu düşündüm;
—Çat kapı gelen satıcıdan hoşlanmıyorum. Davetsiz oluşu, benim o anda onu kabul etme psikolojisinde olmamam, emrivaki ye zorlanmamdan hoşlanmıyorum. Hiç aklımda olmayan bir konuyu düşünmeye ve satın almaya zorlanmam beni itiyor. Baştan tepkili –reddetmeye hatta kurtulmaya yönelik tavır sergiliyorum.
—Telefonda satış yapmaya çalışan satıcılardan-kurumlardan hoşlanmıyorum. İlk maddeyle aynı gerekçelerden. Olmadık zamanda arayıp, uygun musunuz? Demeden, hiç aklımda olmayan bir ürünü almaya zorlanmak rahatsız ediyor. Cazip gibi görünen her teklifin küçük harflerle yazılmış ya da söylenmiş kısımlarına yakalanmayı tuzak olarak görüyorum. Ve her seferinde faydama olacağını düşündüğüm anlaşma “24 ay çıkamazsınız çıkarsanız şu kadar ceza” gibi zarar yazılıyor defterime. Artık telefonlu satışlara hiç güven duymuyorum. İhtiyacım bile olsa “şubeden, merkezden gelip hallederim” diyorum.
—Israrcı satışçıdan hoşlanmıyorum. Her hayır’ımı evet’e döndürmeye adamış kendini, Krediye ihtiyacım yok diyorum “ya daha sonra olursa “diyor! Yahu kredi bu kredi, faizle işliyor. altın değil ki at kenara ihtiyacın olduğunda bozdur. Ben durduk yere ihtiyacım yokken niye sana faiz ödeyeyim hadi oradan hadi!
—Sattığı ürünü tanımayan, sorularıma eblek eblek bakan satıcıdan hoşlanmıyorum.
—Klişe satış cümleleriyle konuşan satıcıdan hoşlanmıyorum.
Taktik değiştir azıcık. Yaratıcı ol!
—Rakibini kötüleyen, eski şirketini kötüleyen satıcı bana güven vermiyor.
-Mağazaya girdiğim anda “nasıl yardımcı olabilirim, ne bakmıştınız..” diyen satıcıdan da hoşlanmıyorum. Muhtemel renkler cezp etti takılıyorum. İlla aklımda gri pilili pantolon olması gerekmez ki bir geri dur dolaşayım rahat rahat. Alışverişin rehabilitasyon olduğunu duymadın galiba. Kendimi rehabilite ediyorum usul usul sarma bana. İstersem “yardımcı olur musunuz” diyebilirim merak etme.
—Ama suratını da asmadan dikil kenarda bir zahmet. Dedim ya rehabilitasyon bu, asık suratın germesin beni. Hem paranı almıyorum cebinden neden kızgınsın ki bana, aklındakileri koy çekmeceye eve giderken alır takarsın yine suratına en asıklaşmış halini.
—Sattığın ürünün pahalılığı, ya da hedef kitlesine uygun tavır sergile bir zahmet. Yani bana “Canım, şekerim…” deme. Sakın deme, arkamı dönüp bir kaçarım yakalayamazsın. Ne olduğunu da anlayamazsın.
—Siz” demek en kaliteli ve fresh duruştur öğren artık gözünü seveyim.
—Anladık işin satmak da, ne pahasına olursa olsun olmasın be canım. Bak tamam ben bu ürünü kullanıyorum ama alıştığım ve memnun olduğum başka bir satış kanalı var. Tırtıklama beynimi “onu alma beni al “ diye. O sadece bir şarkı. Memnunsam bırak bizi, ya da memnuniyet ölçeğimi incele faydası olsun sana.
Yani Canım benim bana ısrar etme. Beni tuvalette, trende, yolda yürürken, çocuğu uyuturken, toplantının tam ortasında arama. “Sizin için özel, son şansınız, bitti gidiyor…” deme. “Şimdi ihtiyacın yoksa sonra olur al dursun” hiç deme. Beni parası var aklı yok sanma. Bana “Canım” deme, sakın deme. Ofisime istediğin zaman girip oturup sunumunu yaptığında hayır dedim diye bozulup gitme. Beni de mecbur etme.
E bana nasıl mı satış yapacaksın. Bak şöyle. Mail at sen bana, Anlat ürününü, ilgilenirseniz randevu istiyorum de. İlgilenirsem randevu vereyim. Güle oynaya yapalım alışverişimizi.
Yaz bir kenara
Hadi, sana iyi satışlar!
|