Uzun zamandır yokum ya, nerelerdeyim bilmiyorum. Orada burada hayatın içinde, kıyısında.
Bazen bir dalga kıyıya vuruyor bazen dibe çekiyor. Bazen de denizin üzerinde havalı havalı kulaç atıyorum. Hepsi ben, hepsi benden. İnsan olmanın her türlü ruh halini yaşıyorum aslolan.
Etrafımda hızla dönüyor hayat.
En yakın arkadaşlarımız ayrılıyor 7 yılın üstüne. Oğlumu doğurmak üzereyken göbek atmıştım düğünlerinde. Şimdi ikisi de oğlumun en sevdikleriyken, bizim tatil arkadaşlarımız can yoldaşlarımızken kendi yollarını ayırıyorlar. Yapacak bir şey yok. İki iyi insan, iki güzel insan olmak yetmiyor mutlu olmaya. Bir kötü bir eksik ya da bir fazla gerekmiyor bitirmeye. Olmayınca olmuyor.
Elimin parmakları kadar olan sevdiklerimden biri hasta. Hastalığın adı Lopus. Duymuşmuydunuz daha önce. Biz yeni duyduk, hayat öğretiyor işte. Bağışıklık sistemi kendi kendiyle savaşa girişiyor. Vücut kendi sağlam hücrelerini düşman zannedip saldırıyor, bitiriyor. Gencecik bir anne ömrünü bir avuç ilaç içerek geçirmek zorunda. O ilaçlar diyecek ki içerde “hopp sen bizdensin geç, sen! Yakalayın düşmannnn…”Böyle bir mücadele hayatı. Çözümü var hiç olmazsa deyip teselli ediyoruz kendimizi.
Canımız bir tanemiz hasta. Adı kanser!. K harfi bu kadar mı ürkütür insanı, hangi kelimeye girse bir kasvet! Gencecik bir anne. Minicik oğlu daha ilk adımlarını atıyor bu günlerde. Öyle berbat bir şey ki bu. İçimdeki en gizli korku. Bir gün hatta ne zaman beni de bulacak dediğim bir nalet.
Bir zamanlar aşk acısı çeken dostlarım olurdu en fazla, şimdi ayrılıklar, hastalıklar, dolaşıyor etrafımız da. Biri anne olamadığı için üzgün diğeri minicik bebeklerini düşünüyor “eğer bana bir şey olursa…”
Offf, eğer bana bir şey olursa…
Hayat böyle bir şey işte, dev dalgalar gibi bir alta alıyor seni bir üste. Bir kıyıya fırlatıyor paçavra gibi. Daha kötüsü olmaz derken en dibe çekiyor. Artık buradan kurtulamam derken dalgaların üzerinde yüzüne değen sıcacık güneşi hissediyorsun iliklerine kadar.
Kim ne zaman nerede kimse bilemez, garantisi yok. Sürekliliği yok. Her güzel şey bitiyor her kötü şeyin bittiği gibi.
Buna da hayat deniyor işte. Su gibi akıyor, kum gibi kayıyor avuçlardan.Kontrol bu kadar bizim dışımızdayken kırılma noktası denen yerde şöyle düşünüyor insan- tıpkı korkudan uyuşmuş kişinin artık hiç bir şeyden korkmadığı o an gibi-AMANNNNN HADİ ORDAN..
Madem hiçbir şeyi kontrol edemiyorum. Oturup çaresizce başıma kötü bir şey gelmesinden korkarak mı geçireceğim hayatı. Kurallar, yasaklar, ayıplar, meli-malılar la mı geçireceğim.
Yokkk, hiç öyle bir niyetim yok. İşte o korkunun korkusuzlaştırdığı andayım uzunca zamandır. Hayatı hafife aldığım, Kendimi değerli kıldığım andayım.
Her nefes alışımdan, mideme giren her lokmadan, ciğerime geçen her temiz havadan, kalbime tıkıştırdığım her sevgiden, bana dokunan her güzel duygudan, kendimden keyif aldığım dönemdeyim.
Biliyormusunuz acıları çektikçe küçük mutluluklar daha büyük değer kazanıyor hayatta.
Üzülme dedim kendime az önce, gerçekleşmeden hiçbir şey için üzülme. Zamanı geldiğinde yaşamamız gerekeni yaşarız, şimdi gülelim doyasıya.
Küçük şeylerle mutlu olalım, bugüne şükredelim. Yarını boş verelim.
|