Ofisimin camekân kaplı cephesinden dışarıya dalıp gidiyorum. Karşımdaki boş arazide park edilmiş bir araç var. Hemen yanındaki yoldan bir kadın yürüyor. Her şey gayet normal görünüyor dışarıda.
Derken, kadın bir an duraklıyor sağına soluna bakıp endişeyle ve hızla arabaya doğru yürümeye başlıyor. Bir yandan da çantasını açıp içinden bir şeyler çıkarıyor…
“Eyvah” diyorum, araba gitti, zarar verecek herhalde, gözlerimi ayırmadan izliyorum…
Birkaç adım birkaç saniye de atılarak arabanın şoför kapısına yönel iniyor ve birden yere çöküyor.
O yere çöküyor ben kapıya koşuyorum o saniyede “Aman arabaya bir şey yapıyor “ diye. Birde bakıyorum ki sevgili bayan rujunu çıkarmış, dikiz aynasında bir güzel sürüyor…
Yüzümdeki endişe yerini kahkaha ile yayılan dudaklarıma bırakıyor.
“ Eh diyorum, biz buyuz işte, Krizmiş, hava şartlarıymış, on beşinde ya da kırk beşindeymişiz hiç fark etmez. Aklımıza koyduğumuzu yaparız, Aklımıza koyduğumuz yerde yaparız.
Güzeliz biz güzeliz, her derdi de çözeriz, la la laa la la…
Çok yakın arkadaşımın 80 yaşında ki babaannesi, evlerinin alt katındaki dairede yaşıyor. Okul dönemimizden anlattığı bir hikâye:
“Her sabah otobüsün kalkmasına bir iki dakika varken can havliyle evden fırlıyorum, yine geç kalmışım tabii. Asansör yok. Başıma gelecekleri bildiğimden parmaklarımın ucunda yavaş yavaş iniyorum merdivenlerden… Sanki yerde gizli bir düğme var ve ben her sabah özenle üzerine basıyorum. Birden kapı şak açılıyor.
Babaannem.
Sabahın 7’ sine inat şıkır şıkır giyinmiş kırmızı rujunu sürmüş, dahası kırmızı rujunu almış yine eline “yine yataktan kalktığın gibimi gidiyorsun mektep e gel buraya “diyor.
Ona göre bir kadının bir tek kırmızı ruju olur. Bir parça dudaklara, bir parça yanaklara, bir parça da göz kapaklarına sürdüm mü al işte sana makyaj. Kızar da üstelik bunu yapmıyor olmamıza.
Nur içinde yatsın ölene kadar bırakmadı kırmızı rujunu ve bizim peşimizi…
Küçük kızım, daha 22 aylık, bu günlerde dikkat ediyorum, beni ne zaman makyaj yaparken görse hemen yanımda beliriyor ve eliyle dudaklarını gösteriyor. Evet daha konuşamıyor ama beden diliyle bana da ruj sür diyor hanımefendi. Elimle sürüyormuş gibi yapıyorum, sonra “ çok güzel oldun” diyorum. Gülümsüyor aynaya bakıyor, beğeniyor belli ki halini ve dönüp gidiyor. Benim topuklu ayakkabılarımı buluyor ve giymeye çalışıyor. “ Hay yarabbi, sen daha ayakta durmayı yeni öğrendin, o topukluların üzerinde nasıl duracaksın “diyorum. Kıkırdıyor..
Kadın olmak böyle bir şeydir işte. Bir parça delilik, dünyayı umursamazlık, kendinden eminlik, yaratıcılık hatta. İstediğimizi elde ederiz öyle ya da böyle.
Ama tatlı dilimizle işvemiz cilvemizle, ama susmayan dilimizle,
Ne demiş atalar “ Çirkin kadın yoktur, Bakımsız kadın vardır”.
Yaşa bakmaz kadın olmak, Bizim için öncelik kendimizi iyi hissetmektir. Önce kendimizi parlatırız ki etrafımız ışıldasın bizimle. E Dünya da güzel olan her şey de de bizim payımız vardır bu yüzden.
Güzeliz biz güzeliz, her derdi de çözeriz. la la laa la la…
|