Yılların vermiş olduğu yorgunluğun sancılarını hissediyordum kılcal damarlarımda. Meslek hayatımın en girift, en çıkmaz, en akıl-almaz ki en soyut olaylarını yaşadım 2014 yılı içinde.
Yıllardır devletimin ve milletimin sorunlarını dert edinmemle birlikte aynı zamanda özel ve genel sorunlar sanki içimdeki edebiyatçı ve sanatçı ruhumu köreltmiş gibiydi..!
Boş zamanlarımda bol kitap okur, şiir yazar, resim yapardım. Sporla iç-içeydim. Sıkıldığım zamanlar dağlara, kırlara çıkardım. Bazen de bir sahil kasabasına kendimi atar denizi koklardım! Güneşi ve kumsalı sindirerek doğanın gizemli büyüsü ile iç dünyama uzanır ruh dinginliğine kilitlenirdim çoğu zaman. Kentsel yaşamın baskısından doğanın güzelliklerine her kaçışımda kendimi bulurdum..
İşte böyle anlarımda kendimle hesaplaşır, neden kentin gürültüsü içinde boğulduğumu sorgulardım.. Nice hayallerimin, nice umutlarımın niçin kabusa dönüştüğünü anlardım böylesi zamanlarda..
Aynen bunun gibi Efece Haber’de yazdığım günlerde içimdeki edebiyatçı ve sanatçı çocuğun sevinç çığlıklarını duyduğumu daha dün gibi hatırlarım.
Çünkü Efece Haber’in çok değerli yazarları arasında bu çığlıklarıma tercümanlık yapacak sanatçı ruhlu güzel insanlar vardı. Kimi müzisyen, kimi sanatçı, kimi ressam, kimi şair.. Onların o güzel yazılarını okudukça ruhum açılır bir anda kendimi farklı bir dünyanın içinde bulduğumu anlardım. Ve onlardan hiç kopmamak isterdim.
Fakat şartların ve sorunların zaman içinde su gibi akıp gittiği bir süreç yaşadım ve maalesef Efece Haber’den uzun bir süre koptum. Sonunda hem kendime hem Efece Haber’in o güzide güzel insanlarına haksızlık ettiğime inandım.
Efece Haber’den uzak kaldığım aylar ve günler içinde bu tür duygu ve düşüncelerin aklımın kıyısına denizin dalgaları gibi vurduğu günleri hatırlıyorum da..! Bir türlü kendime gelemiyordum..! Ah kendime bir gelebilseydim..! Ah şu üzerimdeki sorunsal düş karabasanlarından bir kurtulabilseydim..! Ah Efece Haber’in sanatçı ve edebiyatçı ruhlu o güzide/güzel insanlarının arasına tekrar bir dönebilseydim..!
Geçen gün yine böyle bir düş gölünde kulaç atarken birden siz değerli Efece Haber yazarları ve okuyucuları geldi aklıma.. Ve kararımı hemen vermeliydim. Sonraya bırakmamalıydım. Ve işte o an oturdum bilgisayarımın başına ve hemen ‘Yeniden Merhaba’ diyerek başladım yazmaya. Ve o yazımla sizlerle buluştum.
İçimdeki bu içsel savaşı sonunda kazanan ben oldum. Daha sonra da sıcağı-sıcağını şu andaki okumakta olduğunuz yazımı yazdım. Ne de iyi ettim. Nihayet içimdeki edebiyatçı ve sanatçı ruhlu çocuğun sesini dinleyerek siz değerli Efece Haber yazarları ve okuyucularına kavuşmuş oldum.
Sizlerle buluşmanın mutluluğunu ruhumun derinliklerinde hissetmeye başladığım anda artık bir daha sizlerden ayrı kalmamaya söz verdim. Şartlar, ortam ve zaman ne olursa olsun Efece Haber’de yazmaya devam edecektim. Efece Haber’de yazamadığım günlerde içimi kemiren bir duygu ve düşüncelerim vardı! Evet neydi bu duygu ve düşünceler?!
Çok değerli ağabeyim Yahya Efe’nin ‘Muhsin kardeşim Efece Haber’de yazmayı niçin bıraktın?!’ sorusuydu.. Çünkü böyle bir soruya verilebilecek en güzel cevap Efece Haber’de ‘Yeniden Merhaba’ diyerek yazmaktı…
Efece Haber’de yazmaya başlamakla üzerimdeki ağırlık kalktı.. Efece Haber’de yazmakla içimdeki çocuk sevinç çığlıkları attı.. Efece Haber’de yazmakla aylardır özlemini çektiğim çok değerli Efece Haber yazarları ve okuyucularına kavuştum ya..
Her şeyden önce aylarca rafa kaldırmış olduğum içi derin duygu-düşüncelerle dolu edebiyatçı ve sanatçı bohçamı tekrar açmış oldum.. Şimdi umudu kuşandım.. Şimdi duygu dolu içsel denizimde sizlere doğru kürek çekiyorum.. Şimdi yüreğimdeki sevgi çiçeklerini bir an önce sizlere verebilmek için can atıyorum.. Dondurulmuş duygularımın erimeye başladı.. Ve buharlaşıp bulut olacak.. Sonunda şimşekler çakacak..
Siz değerli Efece Haber yazarları ve okuyucularımın yüreğine yağmur taneleri gibi düşmeye başladığının sevincini yaşıyorum daha şimdiden..
|