Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29938808
Bugün Ziyaretçi :  12742
Aktif Ziyaretçiler :  3346

DUYGU VE DÜŞÜNCELRİMLE BİR TOHUM GİBİ DÜŞTÜM TOPRAĞA..!
 
… bir tohum gibi düştüm toprağa; bir ömür kendi atmosferimde yaşasam da başkalarının atmosferine geçmedim, kendi atmosferimde kendi ilkelerim doğrultusunda mücadele ederek kendi gölgemde dinlenip kendi yağmurlarım altında ıslandım..!
 
Bir ‘güneş’ gibi olamadım ama en azından bir mum gibi olmayı başarabildiysem ve etrafımı aydınlatabildiysem ne mutla bana..!
 
Yıllarca kanatlanıp hep güneşe uçmak istedim ama başaramadım! Yıllarca okyanusa açılmak istedim ama hep kendi ırmağımda aktım! Yıllarca yıldızlarla kucaklaşmak istedim ama evrende bir nokta kadar küçük olan dünyamızdan dışarı bile çıkamadım..!
 
Bir ömür bütün bunları hayal etsem de pes etmedim! Karıncaya sormuşlar ‘Nereye yolculuk?’ karınca demiş ‘Kabe’ye’! Ve ‘Nasıl olur Kabe’ye varmak için bir ömrün değil bin ömrün olsa yetmez!’ Karınca ‘Olsun, hiç olmazsa bu amaç için bu yolda ölürüm!’ Benim ki de aynen öyle; ideallerime, amacıma ve hayalime kavuşamasam da ‘bu yolda ölürüm’..!
 
Efece Haber’in çok değerli okuyucuları; sizler de biliyorsunuz ki yıllarca Anayurt gazetesinde günlük köşe yazarlığı yapıyorum. Birkaç yıldır da Efece Haber’e haftada bir yazmaya çalışıyorum. Fakat bazen öyle bir gaflet ve dalalet atmosferine giriyorum ki Efece Haber’de yazmayı unutuyorum..! Bu nedenle birçok defa haftalık yazılarımı unuttum. Bu nedenle önce Efece Haber’in değerli sahibi ve yöneticisi Yahya Efe ağabeyimden, sonra siz değerli yazar, sanatçı, şair dostlarımdan ve asıl önemlisi de tüm Efece Haber okuyucularından özür dileyerek bu haftaki yazıma başlamak istiyorum. Evet, yazıma böyle bir giriş yapmak zorunda kaldım. İnanın ne yazayım diye bile düşünmeden devam ediyorum. Aklıma hemen kendi iç dünyamdan, yaşamımdaki pozitif ve negatif duygu ve düşüncelerden bahsederek evrene ve insana bakış tarzımı yazmak geldi. Bilmiyorum başarabilecek miyim(?)..!
 
Yıllar, hayat/yaşam, zaman bizi çok yordu. Bir ömrü bir kefene sıkıştırdık ve bunca yıl kendi güzergâhımızda yol aldık. İnandığımız bir dava uğruna tavizsiz ama çilekeş, yalansız ama dürüst, riyasız ama gerçek bir hayatın içinde kendi sandalımızla okyanusa açılmak için kürek çektik. Allah’tan başka kimseye teslim olmadan amansız bir mücadele ile bildiğimiz doğru yoldan şaşmadan zamanla yarışıp ve bugünlere geldik. Acısıyla, tatlısıyla, iyisiyle, kötüsüyle hayat değirmeninde zaman öğüttük..! Tek amacımız vardı hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi de ahret için çalışmak..! İnandığımız gibi tam yaşamadık ama yaşadığımız gibi de inanmadık..! Her ikisi arasında vasat bir yolda zamana inat ölümüne yarıştık..! Kutsal bayrağı/sancağı zirveye taşımak için tereyağından kıl çeker gibi, denizde inci ve karanlıkta boncuk arar gibi bir hayatı kendimize düstur, yol ve ilke edindik!
 
Hayatımız boyunca nice depremler oldu, fırtınalar esti, yangınlar çıktı inanın gıkımız çıkmadı! İnanın içinde bulunduğumuz halimize/durumumuza şükrettik. Hiçbir şeyden şikâyetçi olmadık. Başımıza gelen belalara sabrettik. Acılara katlandık. Sevinçlerimizi, umutlarımızı ve tüm güzelliklerimizi önce kendi ailemizle, sonra yakın çevremizle ve tüm toplumla paylaştık. Karşılaştığımız kötülükleri ise yok etmek için gayret ettik. Haksızlıklar karşısında dilsiz şeytan olmadık ki susmadık! Önce elimizle, sonra dilimizle daha da olmadı kalbimizle buğz ederek içimizin sesine kulak verip amansız bir şekilde savaştık! Savaşçı ruhumuzun gel-gitleri arasında kalbimizden ve beynimizden geçenlerle yetinip önümüze çıkan tüm engelleri aşmak için gözümüzü budaktan esirgemeden inadına yürüdük zulmün üzerine! Mazlumun sesi zalimin düşmanı olduk!
 
Şu kısacık fani dünyada eğilip el öpmeden, yalakalık ve dalkavukluk yapmadan ve adaletsizlikler karşısında susmadan dişimizle, tırnağımızla, gücümüz neye yetiyorsa onunla mücadele verip dürüst ve doğru bir hayat yaşamak için nefes-alıp verdik! Önce hamdık, sonra piştik sonra da yandık..! Hem öyle bir yandık ki tüm hayatımız kararırcasına..! Çünkü BİZ karanlıkta yürümesini ve mücadele etmesini de göze alarak güneşe doğru yürüdük! İçimizdeki çocuğun sesini vicdanımızın sesiyle birleştirerek yaşamayı düstur edindik. Vicdan ve cüzdan arasına sıkışıp kalmadık. Hayatımız boyunca da gerek genel gerekse özel adil olmaya özen gösterdik. Cömertliği, merhameti ve korkusuzluğu ilke edinip tepemizde bambaşka bir atmosfer yaratarak hayatın/yaşamın tüm acımasızlıkları karşısında dimdik ayakta durmaya çalıştık. Terlediysek kendi gölgemizde dinlendik, ıslandıysak da kendi yağmurumuz altında ıslandık..! Fakat bize ait olmayan hiçbir şeyi kabul etmeden..!
 
Meslek hayatım boyunca yalakaları, dalkavukları ve ihtiyaç dışı çıkarcıları hiç sevmedim. Meslek hayatım boyunca dönekleri, iki yüzlüleri ve bilinçli bir şekilde yalan söyleyenleri hiç sevmedim. Meslek hayatım boyunca şan-şöhret, makam-mevki ve ihtiyaç dışı çıkar ve menfaat düşkünü olanları hiç sevmedim! O yüzden de 38 yıllık gazetecilik hayatımda ne yükselebildim, ne tanınabildim ne de mal-mülk sahibi olabildim! Bu hususta da hiçbir şikayetim olmadı, tam aksine yaşam tarzımdan gayet memnundum. Bütün bunlara rağmen yakın çevremdeki dost ve arkadaşlarım sürekli ‘neden çok satan büyük gazetelerden birinde yazmıyorsun?’ diyordu! Bu sorular karşısında ani tepki gösteriyordum. Çünkü ben yazmış olduğum Anayurt gazetesinden herhangi bir şikâyetim yoktu ki.. Anayurt gazetesi sahibinden de gazete yönetiminden de ve gazete çalışanlarımdan da memnundum.
 
Aynı şekilde tam 38 yıl sonra (toplam 100’e yakın kitap yazmama rağmen) 2011 yılında ilk kitabım olan Şer Üçgeni ve 2013 yılında da Yılanların Öfkesi kitaplarımı yayınlama zamanı ve fırsatı bulmuştum. Bu nedenle de kitaplarımı okuyan çevremdeki birçok dost ve arkadaşım ‘kitapların gayet güzel, neden ismi duyulmuş büyük bir yayınevinde yayınlamadın?’ diyorlardı! Oysaki ben 38 yıllık arkadaşım, kardeşim, dostum olan ve kitaplarımın yayınlandığı Bizimkitaplar ve Anemon yayenevlerinin de sahibi olan D. Ali Gültekin’den memnundum. Ayrıca Bizimkitaplar ve Anemon yayınevi ciddi, seviyeli/düzeyli ve kapsamlı yüzlerce kitap yayınlamıştı. Bana göre BÜYÜK YAYINEVİ’dir Bizimkitaplar ve Anemon. Aynı zamanda Ekim Yayınevi. Üçü de kardeş Yayınevi. Üçünün de sahibi D. Ali Gültekin. Asıl benim anlatamadığım sahipliğini Naci Alan ağabeyin yaptığı Anayurt gazetesinin büyüklüğü ve sahipliğini D. Ali Gültekin’in yaptığı üç kardeş olan Bizimkitaplar, Anemon ve Ekim Yayınevi. O halde benim ne yıllarca yazdığım Anayurt gazetesiyle ne de kitaplarımın yayınlandığı Bizimkitaplar ve Anemon yayınevleri ile bir sorunum yok…
 
Ve sosyal medyaya çok geç girdim. Sadece Anayurt gazetesi yazarı olarak tanınıyordum. Bu nedenle de çevremdeki beni sevip-sayan, bana değer veren bazı dostlarım, arkadaşlarım ve okuyucularım “Sosyal medya çok önemli, yazdıkların da çok önemli, o halde sosyal medyada isminin duyulması ve yazdıklarının okunması gerek..” önerilerinde bulundular. Önce önerilerini pek dikkate almadım. Fakat zaman içinde onlara hak verdim önce Facebook, sonra Tiwetter, daha sonra da internet siteleri ile haşır-neşir oldum. Hatta kendi adıma özelweb ve newsanadolu internet sitelerini kurdum. Aşağı-yukarı iki yıl oldu diyebilirim. Fakat Anayurt’ta olduğu gibi sosyal medya yoluyla da herhangi bir patlama, çok okunma veya tanınma olmadı. Ve ‘şükür’ dedim! Çünkü istediğim de buydu. Demek ki at sahibine göre kişniyor! Neysen o’sun! İçinde bulunduğun atmosferden, durumdan ve ortamdan asla rahatsız olma! Bu ve buna benzer telkinlerle kendime yönelik özeleştirilerimi yapıp rahat bir nefes aldım. Yahu neyime gerek büyük gazete ve neyime gerek sosyal medya? Bu halim çok iyi..!
 
Kısaca ben farklı bir dünyanın insanıyım! Yani, farklı bir düşüncenin, farklı bir kültürün, farklı bir inancın insanıyım! Ki uzaydan gelmedim ya..! Farklı derken gelişmelere, olaylara, fikirlere, duygulara ‘farklı’ bakan, ki herkesten çok daha farklı bakan bir insanım. Zaten bir ara adım o yüzden ‘farklı’ lanse edildi topluma! Yani, aniden gündeme bomba gibi düşürüldüm! Aniden ismim sosyal medyada ses getirdi! Aniden medyatik oldum kısa bir süreliğine de olsa..! Yani, bir ara adım müneccime, kahine, her şeyi bilen adama çıkmıştı..! İnanın asıl rahatsız olduğum o günlerdi! İçim içimi yedim! Çünkü ben ne müneccimdim, ne kahin ne de her şeyi bilen adam! Ben kendi mütevazı halinde sıradan bir gazeteci-yazardım! İşte bütün bunlardan dolayı bırakmak istiyorum artık gazeteci ve yazarlığı! Çekilmek bir kenara bahçe-tarla işleriyle uğraşmak, inek, kuzu, tavuk beslemek, doğayla baş başa ve kendimle yüzleşmek, kendimle barışmak ve kendimle savaşmak istiyorum..! Bunu yapabilir miyim bilmiyorum! Şimdilik sadece düşünce boyutunda! Bakalım zaman ne gösterir..!
 
Ve yaşamımın et ve kemik gibi, ruh ve beden gibi bir parçası olan canım-güzelim mesleğime sözü getirmek istiyorum. Yani, gazetecilik ve yazarlığa…
 
Bazen ‘çok yoruldum, bırakmak istiyorum bu mesleği’ desem de bu mesleği bırakacağıma asla ve asla inanmıyorum. Çünkü bu meslek kronik bir hastalık gibi.. Adeta kanser..! Uyuşturucudan da beter..! Bir bulaştı mı insana yakasını bir ömür bırakmaz! O yüzden ne kadar da ‘bırakmak istiyorum bu mesleği’ desem de inanın kendim bile inanmıyorum ki siz nasıl inanacaksınız?! Sadece tersinden teselli mantığı..! Kendi kendimizi avutma..! Olumsuz psikolojik dürtülerle tatmin olma da diyebiliriz bu geçici düşünceye. Benim gibi her gazeteci-yazarın zihninden çoğu zaman geçmiştir böylesi negatif düşünceler. Sorarım size hangisi bırakmış?! Bırakamaz..! Asla..! Bu meslek insanın kanına girmeye görsün, artık o insan bu mesleğin kanseri olmuştur! Bu meslek onu bırakır ama insan bu mesleği bırakamaz..!
 
İlk gazeteciliğe ve yazarlığa başladığım yıllarda (yani 1970 yıllar..!) içinde bulunduğum topluma, devlete ve dünyaya bakışım nasıl bir çerçeve/perspektifte strateji izlediysem şimdi de yine aynıyım..! Değişmedim ve dönüşmedim..! Bunca zaman içinde mesleğimin ilkleri/kuralları doğrultusunda ufkumu ve düşüncelerimi bilgiye, belgeye ve yeniliğe açık tutarak geliştirdim..! Aradan 38 yıl geçmesine rağmen (iki yılı amatörlük) kişilik ve karakterimle, istihbarat ve araştırmacı yönümle, gelişme ve olaylara bakış tarzımla, mesleğimi icraata koyuş metodumla yine aynıyım..! Evet tam 38 yıl boyunca önüme/karşıma çıkan bütün engellere inat büyük bir mücadele vererek evrenselliği yakalayıp farklı bir üslup, farklı bir düşünce tarzı ve farklı bir yol-yöntem ile FARKLI bir gazeteci-yazar oldum..!
 
Tam 38 yıl boyunca hiçbir gazetede (kısa bir sürelik zorunluluktan dolayı istisna hariç..!) hiçbir gazetede sigortalı, kadrolu ve maaşlı çalışmadım! Gazeteci ve yazarlara devletin
verdiği hiçbir imkândan yararlanmadım! Bazen hak etmiş olsam bile verilen ödülleri bile kabul etmedim! Fakat bütün bunlara rağmen 38 yıl içinde değişik isimler altında gazeteler ve dergiler çıkarttım! Yine bunca yıl zarfında (kısa süreler içinde de olsa yine zorunluluktan!) bazı ulusal büyüklükte gazete, dergi, ajansların temsilcilik yaptım! Dahası da var 38 yıl boyunca aşağı-yukarı 100’e yakın (edebi, sanatsal, tarihi, kültürel, sosyal, siyasi vs.) kitaplar yazdım ama 24 saatin yoğunluğundan dolayı yayınlayacak ne zaman ne de fırsat bulabildim. Sadece 2011 yılında Derin Dünya Devleti’ni anlatan ŞER ÜÇGENİ ve Türkiye’deki binlerce yıllık tarihimizden süzülüp gelen gerçek Derin Devleti anlatan Yılanların Öfkesi kitabını yazabildim. Ve 10 yıldır da Anayurt gazetesinde gazetecilik ve yazarlık yapıyorum…
 
Bunca geçmişime rağmen şan-şöhret, makam-mevki, çıkar-menfaat ayaklarımın altında olmuştur! O yüzden de yarım asra yakın gazetecilik ve yazarlık hayatımda tek sorun maddi olmuştur! Yalaka-dalkavuk ve çıkar-menfaat gözeten biri olmadığım için de etrafında, emrinde yalaka-dalkavuk isteyen hiçbir yerde hiçbir yerde hiçbir zaman makbul görmedim, tutunamadım! Ya ben onları ya da onlar beni dışladı! Toplumda her geçen gün sayısı azalan ahlaklı, olgun, ağırbaşlı, dürüst, kişilikli insanlar tarafından kabul edildim ve onlar tarafından takdir edilip sahiplenildim! Zaten yıllarca da benim yegane dostlarım, arkadaşlarım, ağabeylerim de onlar olmuştur. Yıllarca az ve öz olsa da ciddi, seviyeli ve kaliteli bir çevrem olmuştur. Kibirli, kaprisli, kompleksli biri olmadığım için kibirli, kaprisli ve kompleksli insanlarla hiçbir zaman anlaşamadım! Her insanın olduğu gibi benim de zaaflarım vardı; cömert, merhametli ve alçak gönüllü olmam..! Bu zaafım yüzünden başıma gelmedik şey kalmadı..! Aynı zamanda gözü kara, sözünü budaktan esirgemeyen (doğruyu her şartta ve her yerde söyleyen) korkusuz biri olduğum içinde başıma gelmedik şey kalmadı..!
 
Sıradan bir yaşam tarzı içinde kendine göre klasik ilke ve kuralları olan biri olarak hayatımı herkes gibi ikame ettirdim. Fakat mutlak milli ve ulvi doğrulardan taviz vermeden zorlu bir hayatla ölümüne mücadele ettim! Hayatı köşklerde, saraylarda geçen biri olarak değil tam aksine, ömrü halk içinde sıradan biri gibi yaşam tarzını düstur edindim. Böylesi bir hayat yaşayan medya mensubu olarak tirajı büyük/yüksek gazetelerde gazetecilik ve yazarlık yaparak değil, adeta yaşam tarzımla paralellik taşıyan tirajı düşük ama güvenirliği, inandırıcılığı, sadeliği, çizgisi düzgün (şu anda okumakta olduğunuz Anayurt gazetesi gibi) gazetelerde mesleğimi sürdürdüm. Düşüncelerim, fikirlerim ve yorumlarım kabımdan taştığı için ister-istemez topluma sirayet etmiş oldu ve bunca yıl sonra yavaş yavaş adımı ancak duyurabildim! Yıllar, aylar veya günler öncesinden yapmış olduğum tahminler ve iddialar zaman içinde bir bir gerçekleştiği için de adım bazen müneccime, bazen kahine bazen de her şeyi bilen adama çıktı..! Bunu da birkaç yıl önce Vatan gazetesinde benden bahsederek Reha Muhtar başlattı. Şimdi bıraksam mı gazeteciliği ve yazarlığı diye düşünüyorum da pek zannetmiyorum. Bu meslek iliklerimize işlemiş, bu meslek bizi kanser yapmış, bu meslek bedenimizi ve ruhumuzu kuşatmış. Biz bu mesleği bırakamayız ama bu meslek bizi bırakır..!
 
Ekleyen:  Muhsin AKIL
Tarih:  19.2.2014
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Muhsin AKIL Yazıları
Hepimiz engelliyiz!Muhsin AKIL [ 8.4.2015 Devamı
Üşüyen Duyguların Gölgesinde Yaşama Sevinci..! Muhsin AKIL [ 29.3.2015 Devamı
Balıkesir’de Koruyucu Aile Dramı..! Muhsin AKIL [ 23.2.2015 Devamı
İnadına Yaşamak…Muhsin AKIL [ 9.2.2015 Devamı
Varlığımız ve yokluğumuz arasındaki ince çizgi..! Muhsin AKIL [ 26.1.2015 Devamı
Yaşamak Özgürlüğün Tanrı’ya Açılan Kapısıdır..! Muhsin AKIL [ 22.1.2015 Devamı
Dondurulmuş duygularım erimeye başladı..! Muhsin AKIL [ 12.1.2015 Devamı
YENİDEN MERHABA Muhsin AKIL [ 10.1.2015 Devamı
2023 bir sevdadır gönüllerde, bir şarkıdır dillerde..! Muhsin AKIL [ 3.3.2014 Devamı
İktidar-Cemaat çatışması üzerinden GERÇEKLERE derin bakış ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeler..! Muhsin AKIL [ 2.2.2014 Devamı
İki Aşktan Birisi Olan GAZETECİLİĞE İLK ADIM…Muhsin AKIL [ 27.1.2014 Devamı
…VE İLK AŞKMuhsin AKIL [ 19.1.2014 Devamı
Geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz?! Muhsin AKIL [ 13.1.2014 Devamı
Türkiye’deki küresel operasyonun perde arkası..! Muhsin AKIL [ 23.12.2013 Devamı
Ruhumuzda oluşan dalgalar üzerinde sörf yapmak..! Muhsin AKIL [ 15.12.2013 Devamı
DEVLET ve MİLLET OLARAK NE ZAMAN ADAM OLACAĞIZ?!Muhsin AKIL [ 24.11.2013 Devamı
İYİ Kİ VARSIN EFECE HABERMuhsin AKIL [ 7.11.2013 Devamı
Yılan Deliği’nde ne işim var(?)..!Muhsin AKIL [ 26.8.2013 Devamı
BEKLE ÇOCUĞUM GELİYORUM…Muhsin AKIL [ 18.8.2013 Devamı
ANNEMİM ÜÇ SIRRI !...Muhsin AKIL [ 11.8.2013 Devamı
ŞEHİTLER ÖLMEZ..!Muhsin AKIL [ 5.8.2013 Devamı
Yılanların Öfkesi (BİZ: Hem Devletiz Hem Millet) Muhsin AKIL [ 29.7.2013 Devamı
Devlet ve Millet olarak tarihte ne idik ve bugün ne hale getirildik!..Muhsin AKIL [ 22.7.2013 Devamı
Kendimizden utanmalıyız!.. Muhsin AKIL [ 15.7.2013 Devamı
İktidarın icraatlarına tarafsız ve objektif bakışım…Muhsin AKIL [ 8.7.2013 Devamı
DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİZİ TUTSAK ETMEYİN İÇİNİZDE Muhsin AKIL [ 1.7.2013 Devamı
Gezi Parkı Eylemlerine Derin Bakış -3Muhsin AKIL [ 23.6.2013 Devamı
Gezi Parkı Eylemlerine Derin Bakış - 2 - Muhsin AKIL [ 17.6.2013 Devamı
GEZİ PARKI EYLEMLERİNE DERİN BAKIŞ..!Muhsin AKIL [ 10.6.2013 Devamı
Ölüm ve Öte arasında ince bir çizgi üzerinde YAŞAMAK!Muhsin AKIL [ 27.5.2013 Devamı
Evrende insan bir nokta ise...Muhsin AKIL [ 20.5.2013 Devamı
Türkiye-Suriye SAVAŞI için düğmeye basıldıMuhsin AKIL [ 13.5.2013 Devamı
İnanç ve amaç olmasaydı hayatın/(yaşamın) bir anlamı kalır mıydı?! Muhsin AKIL [ 29.4.2013 Devamı
Bu Yazıma Başlık Bulamadım!Muhsin AKIL [ 21.4.2013 Devamı
İnançsızlık Girdabında Çırpınan İnsanların Dünyevi Çağdaş Yaşam TapınağıMuhsin AKIL [ 15.4.2013 Devamı
Sayfalar : 1  2  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam